"Cinayet"i bile gizleyen karanlık!..

O kadar taciz, tecavüz vakaları, utanç verici rezaletler ve son olarak Alanya'da, yurt görevlilerinin gözleri önünde işlenen, ancak maktül için "merdivenden düştü" denilerek "örtbas" edilmek istenen bir "cinayet..."

Herşey yaşanıyor artık oralarda, herşey ne yazık ki normal sayılıyor ve tecavüz tarikatlarının kurucuları ne yazık siyaset çarkının ortasında "koltuk"la bile ödüllendiriliyor bu ülkede...

Çünkü siyaset "oy deposu" olarak onlardan besleniyor yıllardır...

Tarikat-cemaat hattında mide bulandırıcı olaylar neden kolaylıkla ve pervasızca hasıraltı ediliyor, onu da tüm toplum çok iyi biliyor zaten;

Tecavüzleri, tacizleri, falaka dehşetini, rant çarkının boyutlarını ve hatta cinayetleri örtbas için yeterli donanım ne yazık ki mevcut o karanlık sistemin içinde...

Hem de devletin ve gafil siyasetin desteğiyle yürüyor sistem!..

Üstelik "laik cumhuriyet"in içinde büyüyorlar ki molla-müritler, tek kelimeyle "eyvah ki eyvah!.."

FETÖ'de de görüldüğü gibi, polisten askere, adli tıptan hastanelere, savcıdan hakime ve bürokrattan istihbarata kadar tarikat-cemaat örgütlenmesi devleti neredeyse tamamen ele geçirmiş...

"Darbe" girişimi de net biçimde kanıtladı ki, "kuşatma" ürkütücü biçimde sarmış tüm sistemi...

Söyler misiniz; kolları bir kara ahtapot gibi bütün bürokrasiyi saran çark içinde tecavüz, rezalet ve hatta "cinayet"lerin örtbas edilmesi yeterince kolay olmaz mı?..

Suçlu mürit, tanık mürit, polis mürit, koruyup kollayan siyaset mürit ve hatta yargılayan-sorgulayan yargı müritse, karanlık aydınanabilir mi gericiliğin içinde?..

Toplumları bile müritleştiren bir tarikat-cemaat yapısı içinde herşey artık ne kadar mübahsa, ne yazık ki örtbas da o kadar kolaydır işte... En vahimi de şüphesiz budur...

İşte geçen haftalarda, 14 yaşındaki İsmail Kerem Topal'ın Alanya'daki bir "tarikat yurdu"nda, hem de yöneticilerin gözleri önünde "dövülerek" öldürülmesi, olayın "merdivenden düştü" diye "örtbas" edilmesi, kamera görüntülerinin gizlenmesi de bağnaz çarkın nelere mal olabileceğini bir kez daha kanıtladı...

"Oğlumu döverek öldürdüler" diye isyan eden bir annenin acısını hangi "devlet", hangi cesaret ve hangi "kanun" dindirecek acaba?..

Milyon dolarlık "şeyh" şatafatı!..

Peki; daha 20 yıl önce kendilerini "abla"- "abi" ve "ışık evleri"nin karanlık dehlizlerinde gizleyen, yeraltı dergahlarında zikir yapan, sinsi ev toplantılarında mürit devşiren sistem nasıl oldu da "dokunulmaz" hale gelebildi?..

Bağnazlık-sömürü- rant, molla-mürit-para üçgenlerinde büyüyerek sonunda holding bile olabilen kimi tarikatların son dönemde kendilerini şatafatlı şovlarla ifşa etmesi neye ve kime "hizmet" ediyor?..

Havai fişekli, tahtlı-bahtlı düğünler, havada uçuşan dolarlar, malikaneler, sınırsız para kaynakları ve lüks yaşam biçimi, "bir lokma-bir hırka" şiarına adeta savaş açan şatafat İslam'ın neresinde acaba?..

Hz. Muhammed'in yaşamında ve Hz. Ömer'in adaletinin neresinde sarık-cüppe-sakal üçgeninde, sonradan görme zenginliğin mide bulandırıcı sömürüsü... 

Ey gerçek "mümin"ler söyler misiniz, nereden geliyor her biri milyon dolalık arabalar, sonradan görme saraylar, çevrede hizmetçi gibi dolaşan mürit zincirleri, "el pençe divan" duran biatçılar, işyerleri, binalar, şirketler, araziler, milyarlarca dolara ulaşan rant çarkı, yani "para... para... para!.."

***

Çocuğu köleleştirmek!..

Atatürk'ün, tekke ve zaviyelerin kapısına kilit vurmasında ve toplumu din sömürüsü tuzağından kurtarmasında ne kadar haklı olduğunu gösteren kanıtlar son yıllarda sereserpe ortaya serildi ki, "Anadolu Müslümanı" isyan ediyor artık...

Evet; yukarıdaki satırlara sebep olan kanıtlar yalnızca tarikatçılığın rant "menzil"inde sınır tanımayan milyon dolarlık şeyh arabaları ve son olarak Alanya'da din bezirganlığının girdabında örtbas edilmek istenen "cinayet" değil elbet...

Sosyal medyada dolaşan ve gerçek Müslümanlar arasında infial uyandıran bir video bağnazlığın utanç verici yüzünü de gözler önüne seriyor ki, tek kelimeyle yazıklar olsun...

Nerede çekildiği yazılmamıştı Twitter paylaşımlarında binlerce kez gözler önüne serilen ve çok düşündürücü yorumlar yapılan o vahim video;

Lüks bir mekan, yerlere oturmuş yüzlerce mürit ve ortada, bağdaş kurmuş halde, kendilerine adeta "secde" edilmesini bekleyen mollalar...

Diyanet uyuyor mu?..

İşte o dergahtaydı müritler ve mürit adayları!.. Koca adamlar değil onlar, ne yazık ki sabiler... 10 yaşlarında yüzlerce çocuk bir dergaha kapatılmış, başlarında sarık, üstlerinde cüppeyle "şeyhe secde" etme kuyruğundalar!..

Sıraya sokulan minikler şeyhe yaklaşmadan diz çöküyor ve ona doğru dizlerinin üzerinde sürünerek gidiyor, el-etek öpüyor, sonra yine sürünerek oradan uzaklaşıyorlar...

İslam bu mu şimdi?.. Laik cumhuriyet sisteminin içinde, müridi henüz çocukken köleleştiren utanç verici zihniyet, rant imparatorluğunun geleceğini, zihinleri karartılmış bilinçsiz masumların dizleri üzerinde büyütüyor da, devlet izliyor!!!

İslam'ın gerçeğini tertemiz yaşayanlar, din bilginleri, uygar ilahıyatçılar ve en önemlisi de din eğitimini bağnazlıktan kurtarmakla mükellef Diyanet İşleri Başkanlığı görmüyor mu bu videolardaki kara şovları?.. Korkuyor mu Diyanet müdahale etmeye, yoksa destekliyor mu bunları?..

Görmüyorsa Diyanet biz soralım; Hz. Muhammed'in yaşamında küçücük çocukları "köle gibi", diz üzerinde süründürerek şeyhe-hocaya- mollaya ya da "hocaefendi" denilen zatlara biat ettiren bir gelenek var mıydı?..

Eğer yoktuysa; minik çocukları sarıkla-cüppeyle-sloganla sokaklarda yürüten, tarikat dergahlarında şeyhin eteğine kadar süründüren karanlık sistem hangi İslam'ın içinde, hangi kitabın sayfalarında, hangi ayette ve hadiste yer alıyor?..

Kim yanıt verecek acaba bu sorulara?.. Kim?..

Yazarın Diğer Yazıları