Çoban Sülü’den Çankaya’ya

Coban Sülü’den Çankaya’ya sırf mecburiyeti ve desteği ile...   9. Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’in Isparta ovalarında çobanlıktan Çankaya’daki 864 rakımlı tepeye Cumhurbaşkanlığına kadar yükselmesi aslında cumhuriyetin bir faziletidir. Sonunda Demirel’in ‘Şapkamı alırım, giderim’ demesi de bir siyaset adamı için bir haysiyet örneğidir.
Sevgili Süleyman Demirel’in eşi Nazmiye Demirel son 4.5 yılını evinden ve eşinden ayrı, tam donanımlı bir hastanede tedavi amaçlı geçirmiş olsa da Süleyman Demirel için mevcudiyeti bile manevi bir destekti. Nazmiye Hanımefendinin şimdi vefatı ile Süleyman Demirel büyük bir desteğini kaybetmiş oluyor. Nazmiye Demirel son yılların siyaset hayatının sessiz kahramanlarındandı.

 


***

 


Süleyman Demirel 1960 darbesinden önce Başbakan Adnan Menderes’in iki genç umum müdürüm diye iftiharla yanında dolaştırdığı iki kişiden biri olarak ben Basın Yayın ve Turizm Umum Müdürü, o ise Devlet Su İşleri Umum Müdürü olarak (DSİ)göreve başlamıştı.
Süleyman Demirel ile dostluğumuz o günden bugüne kadar tek bir istisna ile devam etmişti. O istisna bir devlet bakanının benim Amerika’da eski sınıf arkadaşım Bülent Ecevit’i konuk etmiş olmamı bahane ederek aleyhimde tezvirat yapması ile geçici olarak inkıtaya uğramış ve bu yüzden Amerika’daki büyük elçilik basın müşavirliğinden istifa etmeye mecbur olmuştum. Sonra sular durulunca Sevgili Demirel ile dostluğumuz bugüne kadar devam ediyor.
Süleyman Demirel ile ilgili hatırımda kalan bir iki anekdotu burada belirtmek isterim:
İkinci Basın Yayın Genel Müdürülüğüm dönemleriydi. Ortalıkta darber, müdahale lafları dolaşıyordu. Bir taraftan da terör olayları almış başını gidiyordu. Bazı aydınların güçlü bir hükümet arayışı vardı ve Başbakan Demirel’in istifası isteniyordu. Kendisi istifa talepleri karşısında o, “Bulun 226’yı düşürün beni” diyerek meşruiyetin savunmasını yapıyordu. Fakat olaylar bir türlü durmak bilmiyordu. 12 Mart 1971’de Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları Başbakan’a “muhtıra” verdiler ve Demirel de istifa etmek zorunda kaldı.
Ve Demirel’in en meşhur laflarından biri; “Yollar yürümekle aşınmaz”. Bunun öyküsü de şöyle. 1968 yılında öğrenci hareketleri baş göstermişti, her yerde yürüyüşler, protestolar yapılıyordu. Aynı yıl Ankara’da Adalet Partisi’nin ile kongresi vardı.Kongrede delegelerden biri dayanamaz, “Öğrenci hareketleri... Sert muamele edin... Öfkeliyiz... Durdurun...” kabilinden laflar eder. Demirel hemen kürsüden o meşhur cevabını yapıştırıverir; “Hayır, kansız, kavgasız, saldırısız gösteri, vatandaşın demokratik hakkı. Hem niye gocunuyorsunuz, yollar yürümekle aşınmaz varsın yürüsünler...” (Bugünlerde yapılan gösterilere karşı biber gazlı, coplu, tazyikli suyla verilen cevaba ithaf olunur...)
Demirel’lin konjontüre göre sarf ettiği ve siyasi literatürde yerini alan bir başka cümlesi de “Dün dündür, bugün bugün...”
Ve dediğim gibi şapkamı alır giderim demekle Süleyman Demirel haysiyetli bir örnek oluşturmuştu.

 


***

 


Şimdi Sayın Nazmiye Demirel’in vefatı ile Türk siyaset hayatının sessiz kahramanlarından birini kaybetmiş oluyoruz.
Allah’tan Sayın Nazmiye Demirel Hanımefendi’ye tekrar rahmet ve eski dostum Süleyman Demirel’e sabırlar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları