Çözüm sürecinde verilenler geri alınmalıdır!

1978'den beri sürüyor...

Ellerindeki silahlar yabancı, dilleri yabancı, kendileri yabancı...

Önce, bölgedeki feodal yapıya karşı olduklarını sonrasında ana dillerini konuşmadıklarını ve nihayetinde devletin kendilerini asimile ettiğini öne sürdüler.

Yıllar geçti, birçok şey değişti.

Bırakın ana dilde konuşamamayı, talep ettikleri her şey bir bir yerine getirildi.

Birçok köy ve kasabaya Kürtçe isimler verildi, Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri dağlardan kazındı.

Çözüm süreci ile adeta "zafer" ilan ettiler.

Talep edecekleri, söyleyecekleri bir konu kalmadı.

Ama yöntemleri, saldırıları hiç değişmedi.

Siyasallaşan PKK teröründen bahsediyorum.

***

Pazar yerinde askerimizi sırtından vururlar,

Annesine hediye telefon göndermek için çarşı iznine giden gençleri katlederler,

Üniversitede akademisyen olmak üzere olan gencimizi bıçaklayarak şehit ederler...

Ortaya çıktığı günden bu yana kadın-çocuk ayırt etmeyen PKK hainliğinden bahsediyorum.

***

Bunlar insan görünümlü hayvandan da aşağı mahlukatlardır.

Her şeye bir bahaneleri, her olaya bir açıklamaları vardır.

Son olarak Hakkari'de asker eşinin yanından dönen anne ve bebeğini şehit ettiler.

Bu olay da öyle basit, sıradan bir eylem sanılmasın.

Günler süren izleme, araştırma, yolların tespit edilmesi ve tam geçiş güzergahına bomba yerleştirilmesi...

Ve tam da geçiş anında bombanın patlatılması...

Son derece planlı, tasarlanmış ve örgütün üst yöneticilerinden onay alınmış bir suikast...

Amaç; bölgedeki güvenlik personelimizin gözünü korkutmak, mücadele azmini kırmak!

Ama ne mümkün!

Karşılarında kendileri gibi mahlukatlar olduğunu sanıyorlar.

Eşini ve 11 aylık bebeğini kaybeden astsubayımız diyor ki "Vatana iki can verdim. Vatan sağ olsun."

Kurşundan da ağır bu sözlerin altından kalkamazsınız işte.

Haysiyetiniz, gururunuz, onurunuz yoktur çünkü sizin.

Bir ölüyor bin diriliyoruz işte...

Evlatlarımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi, kadınlarımızı katlederek amaçlarınıza, hain emellerinize hiçbir zaman ulaşamayacaksınız.

Ama şu da bir gerçek ki artık çözüm sürecinde yapılan hatalardan, PKK'nın yerine getirilen taleplerinden geri dönülme vaktidir.

Dağlara Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri yeniden kazınmalıdır.

Oralar bizimdir, uğruna can verdiğimiz vatan topraklarıdır.

Kimselere de bırakmaya niyetimiz yoktur.

Devlet büyüklerine, siyasi parti liderlerine ve Meclis'e bir kez daha hatırlatıyorum.

Bunların anladığı dilden konuşmak için önce bunların kaynağını kurutmalıyız.

Lojistik imkânlarını, destekçilerini bir bir ortaya çıkarmalı ve somut adımlar atmalıyız.

Meclis'te "demokrasi var" denilerek vatandaşın parasıyla 20 bin lira maaş alan ve birçok imkândan yararlanan hangi PKK mensubu varsa hakkında işlem yapılmalıdır.

Çözüm sürecinin nasıl büyük bir ayrışmaya yol açtığını, HDP'nin aldığı oylardan görüyoruz.

PKK tarihinin en yüksek oyunu çözüm süreci ve sonrasında almıştır.

"Demokratikleşme" denilerek çözüm sürecinde yapılan değişiklikler; terörü bitirmek yerine silahı ve şiddeti Meclis'e taşımıştır.

24 Haziran 2018 Genel Seçimlerinde HDP, Hakkari'den tam yüzde 70 oy aldı. 2 tane de milletvekili çıkardı. Bir tanesi DTK'nın (PKK'nın bir diğer örgütlenmesi) eş başkanı ve cezaevinde.

Diğeri ise Meclis'te milletvekili. Sosyal medyadan yaptığı paylaşımlarda bir anne ve evladın katledilmesiyle ilgili tek bir sözü, kınaması yok.

İşte bunlar PKK'nın sözcüleridir, destekçileridir.

"Ee ne yapalım kardeşim, adamlar oy alarak, demokratik bir şekilde Meclis'e geldi" diyorlar.

"Bir kişi, bir grup suça karışmışsa, sıfatına ve arkasına aldığı desteğe bakılmaksızın yargılanır."

Bu hukuk devleti olmanın, devlet olmanın temel ilkesidir.

Yazarın Diğer Yazıları