Diyanet ve vekalet

Türkiye Diyanet Vakfı'nın (TDV) "Vekaletle Kurban Kesim Programına" geçen seneye göre 2 kat fazla kurban bağışlanması sonucunda rekor kırıldı ve 425 bin kurban kesildi.

Allah kabul etsin.

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş bu kurbanların etlerinin 400 kişilik Türkiye Diyanet Vakfı Gönüllüleri tarafından 145 ülkedeki Müslümanlara ulaştırıldığını belirterek, "Milletimizin vekaletle bize verdiği bu kurbanları en güzel bir şekilde ulaştırma noktasında gayretimizi arttırıyor" dedi.

Merhum Turgut Özal'ın, "komşusu aç iken tok olan bizden değildir" diye sık sık tekrarladığı bir hadis aklıma geldi.

Diyanet Vakfı, vekalet ile toplanan 425 bin adet kurbanı 145 ülkeye mi dağıtmalı?

Yoksa evlerine et girmeyen yüz binlerce Türk ailesine mi dağıtmalı?

Diyanet'e vekalet veren vatandaşlar acaba nerede dağıtılmasını tercih ederler?

Konumuz Kurban olunca STAR TV'de yaptığım SÖZ HAKKI programlarına defalarca konuk ettiğim merhum Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk'ün10 Mart 2000 tarihli bir yazısını hatırlatayım istedim.

İŞTE YAŞAR NURİ ÖZTÜRK'ÜN YAZISI:

"Kurban kesmek, geleneksel fıkha göre sünnet veya vacip bir ibadettir. İttifak edilen nokta, kurban kesmenin farz olmadığıdır. Ülkemizde bu, göz ardı ediliyor ve kurban farz ibadet gibi algılanıyor. Bu yanlış algılama doğal olarak art arda birçok yanlışı da beraberinde getiriyor.

İkinci olarak, kurban kesmek zengin sıfatı olan kişilere düşer. Yani bir kişinin kurban sünnetini yerine getirmesi için mali bakımdan zekât verecek, hacca gidecek nitelikte olması gerekir.

Ülkemizde bu da göz ardı ediliyor. Hemen herkes kurban kesiyor. Şöyle de denebilir: Hemen herkese kurban kestiriliyor. Hatta Anadolu'da birçok insan borçlanarak kurban kesmektedir. Nitekim Anadolu'da borçlanarak hacca gidenler de az değildir.

Geleneksel fıkhın verilerini Kur'an'ın verileri açısından değerlendirmeden önce iki noktanın altını çizelim.

Birincisi: Özellikle son yıllarda, hızlı ve amansız bir biçimde yol alan din sömürüsünün önemli gelir kaynaklarından biri haline getirilen kurban, trilyonluk meblağların konusu bir sektöre dönüştü. Bu yüzden kurban, sünnet olmaktan çıkarılıp fiilen farzlaştırıldı; onunla da yetinilmedi, örtülü bir biçimde İslam'ın en büyük farzı haline getirildi. Din sömürüsü sektörü, elinden gelse, ailenin tüm bireylerine bir veya iki kurban kestirecek.

Son yıllarda, kurbanın esas İslami amacı olan ''yoksulun et yemesi'' adeta unutulmuş, kurban denince akla bir tür deri kapma savaşı gelir olmuştur. Ortada, Allah rızası, din-diyanet, akıl-insaf ara ki bulasın... Utanmazlığın bini bir para...

Uyuşturucu çetelerinin dalaşını andıran bir manzara karşısındayız.

İki milyonu aşkın hayvan kesilmekte, Allah'ın ve fakirin adı paravan yapılarak birkaç başlı bir deri vurgunu sektörü beslenmektedir.

İkinci nokta: Hz. Peygamber'in açık ve ısrarlı talimatına göre, kurban kesimi, hayvanın acı çekmesini en aza indirecek şekilde olmalıdır. Modern dünyada bu, elektroşok denen bir bayıltma yöntemiyle yapılmakta ve bu sayede hayvanların acısı hemen hemen sıfırlanmaktadır.

Bu yöntemin öncelikle Müslümanlar tarafından uygulanması gerekmez miydi? Acı çektirilen, hakları ihlal edilen hayvanların Allah huzurunda bizden davacı olacaklarını söyleyen ilk insan bizim peygamberimizdir. Bu anlayışı biz uygulamalarla hayatımıza yansıtabildik mi? Nerede? Bırakın yansıtmayı, elektroşok yönteminin ''gayri şer'i'' olduğunu iddia edebilen ilim ve merhamet düşmanlarıyla hâlâ karşılaşabiliyoruz. Hayvanlar acı çekiyor, dünyanın önünde dinimiz ve insanımız ithama maruz kalıyor. Yazık, günah değil mi?

Olaya bu noktadan bakıldığında, bırakın İslami esprinin korunmasını, kurban kesimleri yer yer hayvanlara işkence manzarası andırmaktadır. Hayvanlar yetersiz-kör bıçaklarla dakikalarca kıvrandırılmakta, zaman zaman yarı kesilmiş halde ayağa kalkmakta, hatta bazen caddelere fırlayarak yarı-kesik başlarıyla koşuşmaktadır.

Allah elbette bunları görüyor ve bu mazlum hayvanların acılarından doğan günahı bir öfkeye dönüştürerek bu toprakların üstüne geri gönderiyor. Kur'an'ın dinini ve onun tebliğcisi Hz. Muhammed'i gerçekten tanıyanlar, şu söylediğimi anlamakta en küçük bir zorluk çekmeyeceklerdir.

Bir kez daha söylemek istiyorum: Peygamberimizin buyruklarına ters kurban kesimi hayvan katliamlarına, Kur'an'ın buyruklarına ters hac uygulaması ise yüzlerce, bazen binlerce insanın can vermesine sebep olmaktadır.

Ve İslam dünyası, ''ibadet'' ettiğini sanarak kasılıp durmaktadır. Çünkü İslam dünyası, ruhu-özü arayacak erdirici kaygıdan uzakta, fotoğraf ve lafı her şey sanacak bir sığlığa teslim olmuş bulunuyor."

Ruhun şad olsun değerli hocam.

Diyanet İşleri Başkanı Erbaş, bu yıl 425 bin kurbanın derilerinden ne kadar gelir elde edildiğini de açıklar mısınız?

Yazarın Diğer Yazıları