Erdoğan, savaş yetkisi istiyor!
ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Robert Pearson, 22 Mart 2003 tarihinde Washington'a gönderdiği gizli kriptoda, şöyle diyordu:
"Türk generaller AKP'den seçilen Tayyip Erdoğan'ın davranışlarından büyük rahatsızlık duyuyor. Erdoğan güçlü bir müttefikimizdir. Generallerin bu tutumu Amerikan çıkarlarının korunması açısından engelleyicidir. Orgeneral Hilmi Özkök'ün sadakatli duruşuna sahip çıkmalıyız. Muhalif orgeneraller, Hilmi Özkök'ün çizgisine itiraz etmekte.
Erdoğan kendisine desteğin devamı halinde ABD'nin bir müttefiki olarak Orta Doğu ve Irak dahil olmak üzere Türk hava sahasını, kara ve demir yolları ile Mersin ve İskenderun limanlarını kullanımımıza açacağını taahhüt etmektedir.
Ancak Türk Ordusu'ndaki üst rütbeli subaylar tarafından sürekli engellenmek istenmekteyiz. Amerikan çıkarlarına karşı çıkan orgeneraller Aytaç Yalman, Şener Eruygur, Çetin Doğan, Hurşit Tolon, Fevzi Türkeri, Tuncer Kılıç ve Yaşar Büyükanıt, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün emir ve talimatlarına uymadıkları gibi, her an muhtıra verebilirler."
***
Pearson'ın gizli mektubunda adı geçen orgenerallerden ikisi dışında diğerleri emeklilik yıllarında tutuklandı, sonra hepsi serbest bırakıldı. Darbe girişiminde bulunanlar ise Erdoğan'ın da Yüksek Askeri Şûra'daki imzasıyla terfi ettirilen Fetullah Gülen'in yetiştirdiği subaylar oldu!
Özden Örnek, yargılama sırasında Balyoz Plânı'nın bir iç güvenlik harekât plânı, Yunanistan'a karşı hazırlanan "Suga"nın ise bir deniz harekât plânı olduğunu ifade ederek "Balyoz'da amacın hükümeti devirmek olarak belirtildiği ifade edilmektedir. Kısmi seferberlik ilân edilmesini sağlamak maksadıyla bir takım görevler yapmak, Suga Plânı'nın vazifesidir. Kısmi seferberlik ilân etmek ise hükümet ve TBMM yetkisindedir. Yani Suga Plânı, kısmi seferberlik ilânından sonrası ile ilgilenmemektedir. Sıkıyönetim ilân edilir mi, hükümet düşer mi, düşmez mi? Bu plânın kapsamı içinde değildir" demişti.
Fakat kısmi de olsa seferberlik ilân edilmesini istemek, yakın zamana kadar darbecilik olarak suçlandı!
Şimdi millî seferberlik ilân ettiğini söyleyen ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dır.
***
Erdoğan, "Bugün de adı konulmamış bir Sevr tehdidi ile karşı karşıyayız. Geldiğimiz noktada artık savunma durumunda değiliz, madem bize saldırılar yapılıyor bizim de misli ile cevap vermemiz gerekir. Mücadeleyi sadece güvenlik güçlerine bırakamayız. Milletçe cevap vermek zorundayız" diyerek konuyu şöyle bağladı:
"Anayasa'nın 104'üncü maddesi uyarınca Türkiye Cumhuriyeti devletinin başı olarak PKK'sı ile FETÖ'sü ile DAEŞ'i ile tüm terör örgütlerine karşı mücadele için millî bir seferberlik ilân ediyorum."
Erdoğan'ın bahsettiği anayasal seferberliğin ne anlama geldiği ya anlaşılamadı ya da kararı başkanlık sistemi önerisinin geri çekilmesi kaydıyla destekleyen Doğu Perinçek dışında herkes anlamazlıktan geliyor! CHP'li Engin Altay'dan ise "Terör örgütleriyle savaş yapılmaz mücadele edilir. Terör örgütlerine savaş açarsanız onları meşrulaştırırsınız" diye itiraz geldi.
***
Aslında Erdoğan, 21 maddelik anayasa değişikliği ile kendisinde toplamaya çalıştığı yetkilerin çok daha fazlasına, seferberlik ve savaş ilânı halinde doğrudan sahip olabiliyor!
Anayasa, "Seferberlikte, anayasadaki güvencelere aykırı tedbirler alınabilir, temel hak ve hürriyetler rafa kaldırılabilir" diyor! Kamu kurum ve kuruluşları, Türk Silâhlı Kuvvetleri bünyesinde kurulacak harekât merkezinin emrine verilebiliyor.
Fakat böyle bir karar, Cumhurbaşkanı da olsa bir kişinin isteğiyle alınamaz. Bakanlar Kurulu kararından sonra seferberlik ilânı Resmi Gazete'de yayınlanır ve aynı gün Meclis'in onayına sunulur.
Yalnız meseleyi "Türkiye, terörle mücadele için seferberlik başlatarak sıcak bir savaşa sürüklenebilir" diye değerlendirenler de var.