Gençler işsiz kalmasın

Kışı geride bırakmaya başladığımız bu günlerde güneşi sıcağı özleyen herkes atmış kendini dışarıya. Aynı gün 4 mevsimi yaşadığımız için yine de hazırlıklıyız. Sabah saatleri sahil normalden daha da kalabalık.

Deniz ise, geçmiş günlere nazaran hırçın dalgalarını saklamış. Gelin gibi süzülüyor. Ayrı bir güzel gözümüze ışıldıyor. Adalar bile çok net gözüküyor. Klasik sosyal medya paylaşımları olmazsa olmazlar arasında yerini almış.

Fotoğraf tutkunları en güzel kareyi yakalamak için bir birleriyle yarışıyorlar. Sahilin havası herkese iyi enerji katıyor.

Parkta dinleniyorum. Üniversite gençliği işsizlik kaygılarını dile getirerek, sıkıntılarını paylaşıyorlar:

-İş bulurum diye, para kazanırım diye istemediğim alanı seçtik. Sırf işsizlik psikolojisini yaşamamak için. Ancak mezun olan arkadaşlarımız var.  Onlar da hâlâ işsiz. Kaygılarımız, stresimiz onları gördükçe artıyor. Hedef; üniversite okumayan kalmasın değil, kimse işsiz kalmasın olmalı.

Çok kötü bir duygu işsizlik... 

-Bir ders bırakıp staj sonrası okulu uzatabilirim arkadaş... Okumak,  alanında iş seçiminde bir araç, amacına hedefine ulaşmanın ise torpille olduğuna kesin kanaat getirdim artık. Birkaç yere başvurdum. Sekreter cv'me  bakarak insan kaynaklarına  dosyanızı ileteceğim. Ancak, tecrübeli eleman alıyoruz. Deyince, moralim bozuldu. Ben de bayana, "Bize fırsat uygulamada verilirse, biz de daha özgüven ve tecrübeyi sizler gibi öğreniriz" dedim. Bayan "Elimden bir şey gelmiyor. Ben sadece bana verilen yetkiyi dile getiriyorum." dedi. Ama sekreter bayanı sevdim. Geçen başvurudaki yetkiliyi anlatmıştım. Uyuz etti beni. Suratımıza bakmadan şuraya bırakınız demişti. Sinir olmuştum. Bunun konuşması, davranışı biraz moral oldu. İyi karşıladı. İletişim, davranış çok etkiliyor beni..

 

İşsizler ordusunda bulunmaya isyan eden gençlerin bu çok tanıdık konuşmalarına bir süre kulak verdikten sonra üzüntüyle uşaklaşıyorum...

***

Öğleden sonra arkadaşlarımla daha önceden sözleştiği gibi Sultanahmet'te buluşuyorum. İnsanlar yeşilliklere sere serpe uzanmış. Güzel havanın tadını çıkarıyor.

Eminönü'ne doğru iniyoruz. Mısır Çarşısı, Galata Köprüsü buram buram tarihi hissettiriyor. Alt tüneldeki geçit izdiham derecesinde kalabalık.  Herkes birbirini aman çantalara dikkat ediniz diye uyarıyor.

Balık tutan onlarca kişinin keyfi yerinde. Hem tutuyorlar. Hem satıyorlar. Bütçeye katkı.

Tünel'den Oda Kule'ye geçiyoruz. Oda Kule'ye çıkmak için kuyruk almış başını gidiyor.

İlerliyoruz.

Burası ayrı bir dünya. Taksim'deyiz.

tunc.jpg

Sokak çalgıcılarının birbirinden güzel sesleri ve yorumlarıyla yola devam ediyoruz.

Sanatçı olunmaz sanatçı doğulur işte ispatı diyorum arkadaşlara. Daha bebek yaşta baksanıza müzik aletine sarılmış çalmaya çalışıyor. Çok mutlu. Maşallah diyoruz. ''İşte eğitimin öneminin ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha canlı görüyoruz''

Yine ilerken, mis kokan lavanta satıcılarını, piyango bileti satarak umut dağıtanları görüyoruz. Bildirim yapıp resimleriyle sosyal paylaşım yapanları zaten söylememe gerek yok.

Mağazalara bakarken indirimlere göz atıyoruz.

-Dur bizim yeğen arıyordu. Vitrinde gördüm. Elbise modelini çekip Whatsapptan atayım. Emin olalım. Doğru hatırladıysam alayım.

Arkadaşlardan diğeri de;

-Evet her mağaza aynı model bulunmuyor. Semte göre değişiyor.

Marka ismini bizimle paylaşırken, kendi semtinde bu ürünlerin getirilmediğini dile getiriyor.

Mağaza dolaşmak, vitrinlere bakmak, gezip dolaşmak, çay kahve molası vermek için bir kafede soluklanmanın ardından eğlenceli bir günün sonunda eve dönüş vaktinin geldiğini farkediyoruz...

Yazarın Diğer Yazıları