Güvenlik çemberi ve terör

                Geçen hafta Başkent Aydınlar Ocağı'nın faaliyete geçme törenlerine katıldık. Aslında bu kuruluşumuz Ankara'da önemli bir boşluğu dolduracak ve Türkiye'yi Türkiye yapan değerleri savunacak sivil toplum kuruluşlarından biri olarak varlığını hissettirecektir. Gayretli, kapasiteli ve hizmet aşkı ile dolu çoğu genç akademisyen olan arkadaşlarımıza başarılar diliyor; milli hassasiyetleri dolayısıyla kendilerini tebrik ediyorum. Artık klasik dernekçilik gerilerde kaldı. Ülke sorunları ile ilgili tespit ve teklifler getirebilmek esas oldu. Bu değişimi fark edemeyenler etkili faaliyet ve hizmetlerde de bulunamamaktadırlar. Sırtlarını iktidarlara, çeşitli güç merkezlerine dayayıp güdümlü faaliyet gösterenler, ne gerçek sivil toplum kuruluşu olabilir; ne de beklenen gelişmeyi gösterebilirler. Aynı fikirleri taşıyanlar birbirine rakip değil; ancak tamamlayıcı olabilir.

                İki gün süren faaliyet programında bir de açık oturum yer almıştı. "Etnik Tuzak ve PKK Terörü Kıskacında Türkiye" konulu açık oturumda Doç.Dr. Sayın Mehmet Akif Okur, MHP Bursa Milletvekili Sayın Kadir Koçdemir konuşmacı olarak yer aldılar. Oturum başkanlığını bendenizin yaptığı toplantıya ilgi beklenilenin çok üstündeydi. Toplantıya büyük salonunu tahsis eden kamu çalışanlarının gerçek savunucusu Türkiye Kamu-Sen ve Genel Başkan Sayın İsmail Koncuk'a yakın ilgileri dolayısıyla teşekkür ederiz. Başkent Aydınlar Ocağımıza da başarılar dileriz.

                Türk Dünyası ve Suriye Türkmenleri Irak'tan sonra büyük bir imtihan veriyorlar. Varlık mücadelesini sürdüren ve topraklarını koruma gayreti içinde olan, yer yer etnik temizlikle karşı karşıya gelen bu kardeşlerimizin mücadelesi şerefli bir mücadeledir. Maalesef Irak'taki yanlışları Suriye'de de sürdürdük. Irak'ta ve Suriye'de soruna Türkmen gözlüğü ile bakmıyoruz diyen yöneticilerimiz oldu. Bu sakat anlayış ülkemizi daha başta mücadeleye yenik başlatmıştır. Zor şartlar altında sürdürülen mücadeleye yardım ve destek insanlık borcudur. Ancak yapılan yardım ve desteklerin Türk olmayan unsurları da kapsadığından Türkmenlere yardım oldukça azalmaktadır. Yurdun her tarafından milli duyarlılık sahibi vatandaşlarımızın destekleri sürmektedir ve sürmelidir. Suriye Türkmenlerine ve diğerlerine açılmış okullarda Türkçe müfredat okutulmalıdır; Arapça değil. Türkmenlere itibar kazandırıcı ve onları muhatap aldırıcı ilişkiler geliştirilmelidir. Yüksek öğrenimde gerek Suriye Türkmenlerine, gerek Balkan Türklerine kontenjanlar artırılmalıdır.

                Terör örgütü Kürtlerin temsilcisi hiçbir zaman olamaz. Ancak ülkeyi yönetenlerin bazı yanlış davranışları, beyanları ve örgütün yandaşlarını muhatap almaları, terör soslu bir çarpık barış peşinde olmaları, maalesef örgüte mesafe aldırmıştır. Bugün gerçekleri görerek yanlışları fark edip bazı doğru beyanda bulunanların bu beyanları dün olmalıydı.

                Türkiye Ortadoğu bataklığına çekilmiştir. Terör örgütlerine sempati ile bakılamaz; zira onların sahipleri vardır. Ülke yol geçen hanına dönmüş, yabancı istihbarat örgütleri at oynatmış, sözde halk savaşı için her türlü hazırlık yapılmıştır. Terörle pazarlık yapılmaz ve barış olmaz. Kürt vatandaşla kavgalı değiliz ki barışalım. Sorun, Osmanlı'da da bugün de Türk ve İslam düşmanlarıyladır; Batı'nın yeniçerileri iledir. Türkiye'nin güvenlik çemberi milli sınırlarının dışındadır. Türkiye buralarda etkili olduğu takdirde sınırlarını koruyabilir. Maalesef güvenlik çemberimiz daraltılarak sınırlarımıza çekiliyor. Terör kullanılarak ülke aşırı derecede meşgul ediliyor, AB ve Kıbrıs'ta pazarlık gücü kırılıyor, şaşırtılıp oyalanıyor. Türk Dünyasında ve Balkanlarda siyasi etkinliğimiz zayıflatılmaya çalışılıyor. Ege'de bizim olan 16 adacık elimizden gidiyor. Milli birlik ve bütünlük zedelenerek özerklik ve egemenliğimizin paylaştırılması gündeme oturtuluyor. Dün Milli Mücadeleyi kırmak isteyenler, bugün toprak bütünlüğümüz üzerinde oynuyor. Bu tuzak barış, çözüm ve demokratikleşme diye yutturuluyor.

Yazarın Diğer Yazıları