İşinin aşığı Sadettin Çulcu görevinden alınınca yıkıldı


Tercüman Gazetesi’nin sahibi Kemal Ilıcak’ın “Ağabey” diye seslendiği Sadettin Çulcu, muhabirlikten değil, Son Telgraf ve Gece Postası gazetelerinin Musahhih Şefi (düzeltmen) iken, Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğüne getirilince, çok kısa bir sürede kadrosuna takviye ve yaptığı yeniliklerle gazetenin tirajını 400-450 bine çıkarmıştı. Çulcu, daha sonra da gazeteyi 1 milyon tiraja yükseltmeyi başaran ender yönetimin başı olarak tanındı.
Sadettin Çulcu gecesiyle gündüzünü birleştirircesine bir yoğunlukla kendisini gazeteye verdi. Kadrosundaki Ünal Sakman, Orhan Tahsin, Ertuğrul Yeşiltepe, Aydoğdu İlter ve Bekir Aydın inandığı, güvendiği çok sevdiği ve anlaştığı isimlerin yanısıra patron Kemal Ilıcak’ın da desteğini arkasına alınca Sadettin Çulcu’nun Tercüman’daki başarısı kaçınılmaz oldu. Tercüman’ın bu inanılmaz yükselişi kendilerini dev aynasında görmeye alışmış ünlü gazetelerin yöneticilerini de şaşkına çevirdi. Hepsi, Tercüman Gazetesi’nin Genel Yayın Müdürü Sadettin Çulcu’yu merak edip tanışma fırsatını aramaya başladılar.
Gösterişi sevmeyen, törenler ile davetlere ve özel toplantılara dahi katılmaktan daima kaçınan Sadettin Çulcu, aklını fikrini tamamen gazete üzerinde odakladı. Sayfa mizanpajını renkli kalemlerle çizip hazırlaması onun bir özelliği olmuştu. Ekibindeki arkadaşlarına mutlaka fikir danışır, sonra da gazetenin her sayfası süzgeçten geçirilir, tek itirazı olanı bile sonuna kadar dinler ve değerlendirmesini ona göre yapardı. Sadettin Çulcu, yıllarca bu titizliğini Etem İzzet Benice’nin sahip ve Başyazarlığını yaptığı Son Telgraf ile Gece Postası gazetelerinde Ünal Sakman ile Tashih Servisi Müdürü olduğunda da göstermişti. 

***

  
Son Telgraf ve Gece Postası gazeteleri Esnaf Muhabiri Kemal Ilıcak, Tercüman Gazetesi’nin imtiyaz hakkını Semih Balcıoğlu’ndan satın alınca; Sadettin Çulcu, Ünal Sakman, Şemsi Sılkım olarak bendeniz ve Mahmut Gültekin, gazetemizden ayrıldık. Kendi isteğimizle ayrıldığımız için patron Etem İzzet Benice’den tazminat almadığımız gibi, Kemal Ilıcak ile de Tercüman gazetesinde kaç lira maaş alacağımız konusunda bir pazarlığımız olmamıştı. Yeni patronumuz Kemal Ilıcak ile sadece gönül birliğinde anlaşmıştık. Bu arada tek üzüntümüz şu oldu; 10 yıldan fazla emek vererek çalıştığımız, “Son Telgraf” ve “Gece Postası” gazeteleri bizim toplu ayrılışımızdan sonra bir daha yayınını sürdüremeyip kapandı. Çok geçmeden de gazetenin sahip ve başyazarı Etem İzzet Benice, kısa bir hastalık sonucu vefat etti. Tek varisi kızı Benice Hanım da sonradan Londra Büyükelçisi olan Rahmi Gümrükçüoğlu ile evlenmiş olduğundan gazete ile ilgilenmeye gerek duymamıştı.

***

         
Kemal Ilıcak çok neşeli olduğunda, Türk Musikisini ve bilhassa fasıl heyetinin konserlerini sevdiği için Sadettin Çulcu’yu da alıp üçümüz birlikte Maksim Gazinosu’na giderdik. Onlar fasıl heyetinin şarkılarıyla demlenirken ben de meyve suyu ile onlara eşlik ederdim. Çulcu bizimle gazinoya geldiğinde Ünal Sakman genellikle gazetede nöbetçi kalırdı. Gazino dönüşünde mutlaka gazeteye uğranır ve gece muhabiri Bekir Aydın’dan bilgi alınırdı. Ardından Kemal Ilıcak önce beni, sonra Sadettin’i evimize bırakıp Fatih Halıcılar Caddesi’nde beraber oturduğu annesi ve ablası Münire Hanım ile beraber oturduğu evin yolunu tutardı.
Sadettin Çulcu ile uzun yıllar beraber çalıştığı kadim arkadaşı Ünal Sakman’ın “Bab-ı Ali Hatıraları” adlı kitabından, Çulcu’yu daha iyi tanıyalım;
“-Sadettin Çulcu, Emsalsiz Usta. Babıali’nin isimsiz kahramanlarındandı. Yıllarca Tercüman Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü yaptığı halde, hep geride durdu, öne çıkmak kendinden bahsetmek, bahsettirmek heveslerine hiç kapılmadı. Bütün ömrünü Tercüman’a verdi. Kemal Ilıcak, Tercüman’ı o’na güvenerek aldı. O da bu güveni hiç boşa çıkarmadı, 10-15 bin tirajla aldığı gazeteyi milyon basan ilk gazete haline getirdi. Tercüman gazetesi 3-4 yılda beş yüz, altı yüz binlik tirajla Türkiye’nin en büyük iki gazetesinden biri olmuştu. Sadettin bey Hukuk Fakültesinden terkti. Ancak, müthiş zekâsı, derin bir sezgisi vardı. Neşeli, kibar, çalışanlarla yüz göz olmaz ama, hoş sohbeti yerinde, kimseyi kırmazdı”

Evhamları gerçek oldu
Ünal Sakman, Sadettin Çulcu’nun Hastalık hastası olduğunu ve sık, sık kanser olduğundan şüphelendiğini, hayaller kurduğunu, arkadaşlarının kendisini ikna ettiklerini de söyledi ve sonra gene özelliklerini ve son durumunu da şöyle yazmış, “Bab-ı Ali Anıları” kitabında;
 “-Gazetenin ‘meyhane baskısı’ dediğimiz erken saatlerde büyük meydanlarda satılan gazeteyi de ilk kez kendi buluşu ile ortaya çıkardık. Büyük satış yapınca, Hürriyet dışında diğer gazeteler de bizleri taklit etmişti. Sadettin, akşam yemeğini Divanyolu’nda Ertuğrul Yeşiltepe, Vedat Zeydanlı ile yer, tekrar gazeteye döner, inceler, yeni haberleri baş sayfaya koydurur, karda, kıyamette İETT’nin Basınköy otobüsüne binerdi, otobüsü kaçırınca gazeteye döner ve sabahlardı ama gene de yarınki gazete ile ilgili çalışma yapardı. Eğer evine dönebilmişse, Gazeteye telefon eder, Bekir Aydın’ı arar, bir gelişme olup olmadığını mutlaka sorardı.
Sadettin Bey, hassas ve çok kırılgandı. En başarılı döneminde görevinden alınınca yıkıldı bir daha yazı işleri odasına adımını atmadı. Ne yazık ki, korktuğu başına geldi. Çekindiği kansere yakalandı. Kemal Ilıcak, ‘Ağabey’ dediği Çulcu’yu ABD’de ameliyat ve tedavi ettirdi ama 26 Ekim 1978’de vefat etti. Tevazuuna uyarak Yedikule Mezarlığı’nda toprağa verildiğinde 52 yaşındaydı.”
 Benim öğrendiğime göre Sadettin Çulcu’nun yerine, Güneri Cıvaoğlu’nun getirilmesinde Nazlı Ilıcak’ın Kemal Ilıcak’ı bu konuda ikna etmesi büyük rol oynamış. 27 Mayıs darbesinde babası Bayındırlık Bakanı Muammer Çavuşoğlu  gözaltına alınınca, o yıllarda İsviçre’de öğrenim görmekte olan Nazlı Ilıcak da sıkıntıya düşmüş. O dönemde kendisiyle birlikte İsviçre’de okuyan arkadaşı Canan’ın maddi manevi yardımlarını unutmayan Nazlı Ilıcak daha sonra Güneri Cıvaoğlu ile evlenen Canan’a bir jest yapmak üzere, bu  durum hazırlanmış.

Yazarın Diğer Yazıları