Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

İstiklal Marşı’ndan Çocuk Bayramı’na

Çöken bir imparatorluktan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolda  “23 Nisan 1920”  tarihi çok önemli bir mihenk taşıdır. Çünkü; 23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk milletinin millî hakimiyetini dünyaya ilân ettiği tarihtir. Üzerinden tam 95 yıl geçen bugünün sevinci milletimizin yanısıraçocuklarımıza da dünyada eşi benzeri olmayan bir bayram kazandırmıştır. Atatürk, 1924 yılında ‘23 Nisan’ gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929’da Atatürk bu bayramıçocuklara armağan etmiş ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır. 23 Nisan tarihinin Atatürk’te bir çocuk bayramı olarak kutlanması fikrinin ilk defa nasıl oluştuğunun da ilginç bir öyküsü vardır. Bunu, zamanın Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Tanrıöver şöyle nakleder:

Aralarında, Atatürk’ün Ankara’ya vardığında ilk tanıştığı kişilerden olan ünlü gazeteci, Hakimiyeti Millîye Gazetesi başyazarı Nizamettin Nazif ve başkalarının da bulunduğu bir grup ile TBMM’de Atatürk’ün odasında toplanmıştık. Sohbet sırasında Nizamettin Nazif, Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nı ilk defa Hakimiyet’i Millîye’deki odasında kendisine okuduğunu söyledi. Derhal itiraz ettim:

- Durun durundurun!.. Bunu siz Hakimiyet’te de yazmıştınız. Okudum. Size okuduğu, İstiklal Marşı’nın henüz tamamlanmamış nüshasıydı. Nitekim daha tamamlanmadığını siz de kaydetmişsiniz. Ve yazınızda Mehmet Akif’in,  “Yarına kadar tamamlamak mecburiyetindeyim çünkü yarın son gün”  dediğini de ekliyorsunuz.

İşte şiirin size okumadığı kısımlarını o gece, kalmakta olduğu Taceddin Dergâhı’nda tamamlar ve ertesi sabah, Taceddin Sultan Camii imamı Hacı Tevfik Bey’in 15 yaşındaki kızı Raife’ye okumuştur. Bunu Taceddin Sultan Camii imamı Hacı Tevfik Bey’den dinledim. 

*  *  *

Atatürk’ün Meclis’teki odasında cereyan eden sohbete bu noktada ara verip Hamdullah Suphi’nin bahsettiği bu olayın ayrıntısını aktarmak isterim. İstiklal Marşı’nın ilk kez kime okunduğu meselesini gün ışığına kavuşturan olaya Taceddin Sultan Camii İmamı Hacı Tevfik Bey’in torunu olan ünlü gazeteci Orhan Karaveli hatıralarını kaleme aldığı“Bir Ankara Ailesinin Öyküsü” adlı kitabında yer veriyor. Taceddin Sultan Camii meşrutasında kalan saygıdeğer misafirleri Mehmet Akif’in yemeğini vermek için kardeşi Naime’yle yarıştıklarını belirten ve o zamanlar 15 yaşlarında olan annesi Raife hanımın ağzından konuyu tüm teferruatıyla şöyle anlatıyor:

“... Gene böyle bir gün Ankara’nın meşhur kelek turşusu, kapama ve babamın pazardan aldığı torba yoğurdundan oluşan yemeğini götürdüğüm bir gün Mehmet Akif sedirde oturmuştu. Yukarı diktiği sol dizinin üzerinde bir şeyler yazıyordu. Geldiğimi fark etmediğini sandım. Tepsiyi bırakıp usulca çıkmak üzereydim ki, arkamdan seslendi:

- Dur kızım gitme!

- Buyrun efendim.

- Otur bakayım şuraya... Sana yeni yazdığım bir şiiri okuyacağım. Bakalım beğenecek misin?.. Sabaha kadar bununla uğraştım...

Heyecanlanmıştım. Mehmet Akif Bey kalemi kağıdı bıraktı. Kalaylı bakır güğümden aldığı bir bardak suyu ağır ağır içip bitirdi. Yazılı kağıtların ilk sayfasını eline alarak okumaya başladı:

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak...

Büyülenmiş gibiydim. Kıpırdamadan dinliyordum Akif Bey’i... Belki bir 10 dakika sürdüşiirin tamamını okuması. Bitirince kâğıtları tekrar ve özenle üst üste koyup yüzüme baktı:

- Nasıl olmuş?

 Heyecandan mıdır nedir, şiirin çoğu yerlerini pek anlayamamıştım ama gene de:

- Çok güzel olmuş efendim, elinize sağlık, hepsini siz mi yazdınız? dedim.

Güldü:

- Tabii ben yazdım. Başka kim yazacak?

Heyecanla eve geldim. Babam sabah namazını kıldırıp dönmüştü.

Soluk soluğa:

- Akif Bey bana son yazdığışiiri okudu. Çok güzeldi dedim.

Öyle heyecanlandım ki...”

Orhan Karaveli bunları kaydettikten sonra kitabında şu açıklamayı yapıyor: Yıllar sonra annem Kadıköy Kızıltoprak’taki evimizde bana bunları anlattıktan sonra eklemişti;

“-İstiklal Marşımızın sözlerini dünyada ilk dinleyenin ben olacağını nereden bilebilirdim?..”

*  *  *

Yeniden başa, Atatürk’ün Meclis’teki odasındaki sohbet toplantısına dönecek olursak; oradaki bu konuşmaların ardından Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Atatürk’e hitaben şu arzusunu dile getirir:

- Paşam, Millî Hakimiyetimizi ilan gününün hatırasına bir de çocuk bayramımız olsa sanırım çok güzel olur.

Atatürk, huzurunda Hakimiyeti Millîye Gazetesi başyazarı Nizamettin Nazif ile Hamdullah Suphi arasında geçen yukarıdaki konuşmalardan çok etkilenmiştir. Hamdullah Suphi’ye döner şöyle der:

“ -Kazandın Hamdullah. Bu meseleyi hakikat sahasını koymayı düşünebiliriz.”

İşte, Atatürk’te 23 Nisan tarihinin bir çocuk bayramı olarak kutlanması fikri ilk defa böyle oluşmuştur. Yıllardır Millî Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak coşkuyla kutladığımız 23 Nisan Bayramı’nın temelini teşkil eden olay budur.

Türkiye Cumhuriyeti ve Milli Mücadele Tarihi konularındaki araştırmalarıyla dikkat çeken Doç. Dr.  Veysi Akın da  “23 Nisan Millî Hakimiyet ve Çocuk Bayramının Tarihçesi”  adlıçalışmasında 23 Nisan’ınçocuk bayramı olarak kutlanması sürecini şöyle özetliyor:

Çocuk Bayramı ilk kez 1927 yılında Cumhurbaşkanı Atatürk’ün himayesinde çeşitli şenliklerle kutlandı. Etkinlikler sırasında Cumhurbaşkanı, arabalarından birini çocuklara tahsis etti ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu Çocuk Sarayı’nda konser verdi. Himaye-i Etfal Cemiyeti, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nınülkede yaygınlaştırılması ve çocuk konusuna dikkatlerin çekilmesi amacıyla 1929 yılında 23 Nisan-30 Nisan haftasınıçocuk haftası ilan etti. Himaye-i Etfal Cemiyeti’nin ilan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramı’nın resmi bir devlet töreni şeklinde kutlanması ise 1933’te başladı. 23 Nisan günü Atatürk çocukları makamında kabul etti. Atatürk’ün bu davranışından sonra diğer devlet adamları da çocukları makamlarında konuk ettiler ve koltuklarını 23 Nisan günüçocuklara devretmeye başladılar. Böylece koltukların devri gelenekselleşti. Yine bu tarihten itibaren stadyumlarda beden hareketleri gösterileri yapılmaya başlandı. Böylece 23 Nisan devlet ve milletin ortak malı haline gelmeye başladı.

 

Yazarın Diğer Yazıları