Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Hüseyin Macit <br>YUSUF

Hüseyin Macit
YUSUF

Kıbrıs'tan tek bir asker çekilmeyecek!

Anavatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geç de olsa Kıbrıs gerçeklerini anlamaya başlamıştır. Azerbaycan dönüşü uçakta gazetecilere önemli açıklamalarda bulundu. Rum tarafının laf dinlemediğini, Annan Planı'na evet diyen Türk tarafının cezalandırıldığını, Kıbrıs'ta asker sayısının azaltılması bir yana artırılacağını, Kıbrıs'ın yakınlığından dolayı üs açmaya gerek olmadığını, gerekirse açılacağını ve bundan sonra emperyalist dayatmalarla değil, Türk tarafının reçetesine göre siyaset yürütüleceğini açıkladı. Bu federasyonculara ve özellikle KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'ya siyasi bir şamardır. Akıncı bana göre NAKAVT olmuştur; havlu atmalıdır...

Ajanslara yansıdığı şekliyle Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakü dönüşü gazetecilere yaptığı açıklamalar, özellikle Kıbrıs sorununun yeniden gündemde olduğu kritik bir dönemde önemlidir. Erdoğan birçok konuda yaptığı açıklamalar yanında, Batı basınında, TSK'nın KKTC'de kalıcı ve kapsamlı bir deniz üssü kurmak istediği iddiasına ilişkin, "Bizim KKTC'de üs diye bir sorunumuz yok. Niye? Bizim topraklarımızdan oraya ulaşmak, Doğu Akdeniz'e varmak dakikalarla konuşulacak bir şey. Orası bize çok yakın mesafede" şeklinde yanıt vererek sözlerini şöyle sürdürmüştür: "Yunanistan'ın bu bölgeye öyle bir yakınlığı yok. Bizim böyle bir sorunumuz yok. O işin sadece psikolojik boyutu var. Bu açıdan ihtiyaç duyacak olursak üs de kurabiliriz. Oradaki varlığımız önemli. Araç gereç konusunda da güçlü olmak durumundayız. Yok efendim neymiş, asker sayımızı azaltmalıymışız! Kusura bakmasınlar, biz orada asker sayımızı azaltmayacağız. Artıracağız, azaltmayacağız. Laf dinlemiyorlar; dinleselerdi, Kofi Annan'la biz bu işi çözerdik. Annan Planında biz her şeyi kabul ettik, ama onlar sattı. Referandumda verdikleri söz neydi, ne yaptılar? Biz evet dedik, onlar hayır dedi. Onları tuttular AB'ye aldılar bizi dışarıda bıraktılar. Bundan sonra bizim için orada kendi ilan ettiğimiz reçete ne ise biz bu reçeteyi uygulamaya koyarız."

***

BM Genel Sekreteri Guterres'in Geçici Özel Temsilcisi Jane Holl Lute, ilgili tüm taraflarla görüşmelerini geçtiğimiz hafta tamamlamış ve beklenen raporunu yazmak üzere New York'a dönmüştür. BM 73. Genel Kurul toplantılarının başlayacağı 25 Eylül'den önce Lute'nin raporu Guterres'e iletmesi bekleniyor. Guterres New York'a gidecek olan GKRY Başkanı Anastasiadis ve KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı ile de ayrı ayrı görüşecek ve bu son temastan sonra da Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla müzakerelerin yeniden başlaması için ortamın uygun olup olmadığına karar verecektir.

Bu kritik aşamada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaptığı açıklama, verdiği mesaj oldukça önemlidir. Federasyon federasyon diye yanıp tutuşanlar, müzakerelerin kaldığı yerden devam edeceği gibi yanlış hesap yapanlar, en önemlisi Türkiye'nin adadaki garantörlüğünden vazgeçmeye hazırlandığı gibi yanlış bir hayale kapılanlar umarım gerekli mesajı bu kez almışlardır. Türkiye'nin özellikle son dönemdeki gelişmeler ışığında, bölgemizdeki dengeler adına, Kıbrıs'taki gücünü çoğaltmasından, artırmasından daha doğal ne olabilir ki? Doğu Akdeniz'de özellikle Rum-Yunan ikilisi ve Mısır ile İsrail'in tırmandırdığı gerilim ve buna Avrupa Birliği ve ABD'nin destekleri sürerken Türkiye'nin Kıbrıs'tan çıkmasını ummak ve beklemek ileriyi görememekten öte, aptallıktır.

***

Türkiye ve KKTC'nin geldiği nokta ebedi liderimiz rahmetli Rauf Denktaş'ın yıllarca uyardığı ancak AKP iktidarına dinletemediği, ikna edemediği noktadır: Müzakereler yapılacaksa KKTC ve GKRY arasında, yani devletler arasında yapılmalıdır. Emperyalist Batı, taraflar müzakerelere başlamadan, görüşmelerin sonucu ne olursa olsun KKTC'yi tanıyacaklarını deklare etmelidir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çok yerinde, ancak yukarıda da belirttiğim üzere geç kalmış bu açıklaması, Crans Montana'da çöken federasyon maskaralığına ve bunu savunanlara büyük bir şamardır. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı'nın, kendi başına buyruk ve kafasına göre yaptığı Guterres Çerçevesi'nin stratejik bir belge olarak müzakerelerde görüşülmesi önerisine Erdoğan'ın cevabıdır. Türkiye'deki Milletvekilliği Genel Seçimleri ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin öncesinde, seçim kampanyasının kızıştığı günlerde, 30 Nisan'da Akıncı'nın yaptığı bu açıklamaya en direkt ve en sorumlu ağızdan gereken cevap verilmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlut Çavuşoğlu'nun 20 Nisan'daki Kıbrıs ziyaretinde, Akıncı'nın sarayındaki gerçekleşen Zirve'de ortaya koyduğu 'iki devletli' veya 'konfederal' çözüm önerilerine 'ben federasyondan başka bir şeyi masada görüşmem' diyerek aklı sıra meydan okuyan Akıncı bundan sonraki süreçte, garantörlük gibi üstüne vazife olmayan ve yetki sınırlarını açan bir konuda inşallah öneri yapmaya kalkışmaz. KKTC'yi ve Kıbrıs Türkünü felakete götürecek eylem ve söylemlerden vazgeçmesi, kaldıysa, kendi siyasi geleceği için de yararlı olur... Türkiye'nin ise müzakerelere kaldığı yerden, takvimsiz ve eski parametrelerle başlanmaması için dik durması hayatidir.

Yazarın Diğer Yazıları