Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Muhiddin NALBANTOĞLU

Muhiddin NALBANTOĞLU

Kuvayı Milliye nesillerinin torunları

Bütün dünya ile beraber günlerdir Türk gençlerinin “Taksim direnişi”ni izliyoruz. Onların bu duyarlı eylemi bana yıllar önce mütareke dönemi İstanbul’unda işgalcilere direnen o devrin gençliğini hatırlattı. Çünkü, yakın tarihimizle özel ilgili bir tarihçi olarak İstanbul’un işgal yıllarını ve mütareke devri acılarını çok iyi bilirim. Bugünkü Türk gençlerinin direnişi de İstanbul’un işgaline direnen Kuvayı Milliye gençliğinin direnişinden farklı değildir. Ancak, bu defa gençlik  “yedi düvel”in zulmüne karşı değil maalesef kendi acımasız yönetimine direniyordu ve davalarında haklıydılar...
Bu noktada, Başbakan’ın yeniden inşa etmek suretiyle ihyasına kalkıştığı Topçu Kışlası’nın karanlık mazisini hatırlatmak isterim.

***

Topçu Kışlası, burada konuşlanmış olan Avcı Taburları’na mensup alaylı bir çavuşun öncülüğünde,  “Din elden gidiyor, şeriat isteriz...”  diyerek zamanın hükümetine ve padişahına karşı bir grup asi tarafından isyan ateşinin yakıldığı yer olarak tarihe geçmiş bir mekandır. Bu isyankarlar, her tarafı yakmış, yıkmış, bazı milletvekili ve mektepli askerleri öldürerek, her yeri talan etmişti. Tarihimize 31 Mart vak’ası olarak geçen bu isyan Selanik’ten gelen Mahmut Şevket Paşa komutasındaki Hareket Ordusu tarafından (13 Nisan 1909) bastırılabilmişti. Sebep olduğu bu yıkım dolayısıyla toplumda  “fesat yuvası” olarak anılan Topçu Kışlası işgal yıllarında İngiliz işgal kuvvetlerine evsahipliği yaptı.
İngiliz işgal kuvvetlerinin karargahı olan Topçu Kışlası, işgale ve işgalcilere direnen Kuvayı Milliye gençliğinin işkencehanesine dönüştürüldü. İngiliz ve müttefiklerin zulmüne karşı direnen Türk gençleri,  “Darülfünun”  üniversite gençleri ile İstanbul’daki Kuvayı Milliye direnişçileri de hep bu binada işkence görüyorlardı. Kışlada işkence altında sorgulanan Türk gençlerinin canhıraş feryatları dışarıya taşıyor, caddeden geçen yaslı ve yaralı İstanbullular içerden gelen bu feryatlarla irkiliyordu. Bu kışlaya girip ve sorgulanan gençlerden sağ kurtulanlar, nadir şanslı insanlardı. Kışlanın arka tarafında kurşuna dizilenlerin haddi hesabı yoktu. Fakat bunlara rağmen 5 yılık bir işgal süresi içinde direnişler bastıralamadı. Türk gençleri canları pahasına emsalsiz bir Kuvayı Milliye ruhu içinde mücadeleye devam etti.

***

Devrin şairleri de daha o yıllarda yazdıkları destanlarla direnişe destek oldu. Bu şairler halk arasında dolaşarak yazdıkları destanları okuyorlardı. Halk arasında gizlice elden ele dağıtılan ve işgalcilerin kabusu olan bu şiirlerden bir haylisi elimizde mevcuddur. İşte onlardan biri:
Dağ demez, taştır demez, çağlar nasıl kandır bu kan,
Kan değildir, kan kesilmiş bir nesildir çağlayan.
Sormak isterdim, esatir ufkunun merrihine,
Hiç nasib olmuşmudur bir milletin tarihine.
Böyle akmaktan yorulmaz kan, bu iman böyle şan,
Ufka çökmüş dağla bir sızlar kemiktir çarpışan.
Bir kemiktir hıncı lakin yıldırımlardan şedit.
Bir şehidin göğsüdür lakin ne müthiş bir şehit.
Kan sızan ağzında parlar bir alev ulviyeti
Ürperen bir fecri söyler hurdahaş olmuş eti.
Çarparak bir devri sarsar ürperir  aydınlatır,
Naşı en satvetli bir destana en bitmez satır.
Haklı kuvvet bir yalandır, varsa kuvvet haktadır,
Kurtulan serhaddim artık vurmayan nabzındadır.
O günlerin İstanbulunda yaslı yaralı İstanbulluların hemen hepsinin okuduğu, kopyalayıp dağıttıkları bu imzasız şiirin şairi Mehmet Akif’in de öğrencisi olan hamasi şairimiz Mithat Cemal Kuntay idi. İstanbullular, İşgal günlerinde binbir acı içinde gözyaşı döküyorlardı ve kurumayan gözyaşlarını zalimlere göstermemek için arka sokaklardan evlerine dönüyorlardı...

***

Gelinen aşamada yapılacak tek iş; mazisi karanlık ve acı hatıralarla dolu Topçu Kışlası’nı ihya etmek inadından vazgeçilip, işgal yıllarında bu binada işkence gören, kurşuna dizilen, sakat bırakılan, gözleri kör edilen ve şehid edilenlerin hatırasını yaşatacak bir anıtın yapılmasıdır. Ayrıca yine işgal yıllarında İngiliz vahşileri tarafından 31 Mart 1920’de Şehzadebaşı’nda gece yarısı yataklarında bastırılarak uykuda şehit edilen silahsız ve masum askeri mızıka takımı efradının ruhlarını da şad edecek bir abide dikilmesi onlara minnet borcumuzu ödemese de hatıralarını yaşatacak bir cemile olacaktır. Gezi Parkı ve Topçu Kışlası tartışmalarını fırsat bilelim ve bugüne kadar ihmal ettiğimiz bu kahramanları bu vesile ile hatırlamış olalım.

Yazarın Diğer Yazıları