Minareyi çalmak...

Atalarımız "Minareyi çalan kılıfını hazırlar" demiş. "İnsan bir suç işlemeyi kafaya koyar fakat suçun büyüklüğü nedeniyle gizlenmesinin zor olacağını fark ederse, suçunun ortaya çıkmaması için gerekli tedbirleri önceden alır" anlamında kullandığımız bu atasözü, siyasi partilerin seçim ittifakı yapabilmelerine ilişkin Meclis'e sunulan 26 maddelik kanun teklifini çok güzel özetliyor.

Temsilde hata olmazsa ortada çalınması gereken iki minare var. Biri, 2019'da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini ne pahasına olursa olsun kazanmak, diğeri de oy oranı %5'lerin altına düşen malum partiyi %10 seçim barajından kurtarmak. Şimdi bu iki minare için kılıf aranıyor. Lakin buldukları kılıf suçlarını gizlemek şöyle dursun, adeta ifşa ediyor. Nasıl mı? İzah etmeye çalışalım.

Kişiye özel kanun çıkarılamayacağı gibi partiye özel de kanun çıkarılamaz. Ama Meclis'e sunulan kanun teklifinde bu prensip göz ardı ediliyor. Yürürlükteki siyasi partiler kanununa göre seçim barajı %10... Ancak, bir parti ittifaka girmişse seçim pusulasında kurumsal kimliğini koruduğu halde %1 oy alsa bile ortağı %10'u geçmişse o da barajı geçmiş sayılıyor. İfadeye lütfen dikkat edin; barajı geçmiyor, geçmiş sayılıyor. Diğer taraftan, tek başına seçime giren bir parti %9 oy alsa bile baraja takılmış oluyor ve alın teriyle kazandığı milletvekillikleri %1 oy alan partiye verilebiliyor. Bunun temsilde adalet neresinde? Hani eşitlik ilkesi vardı. Haksız kazanç elde etmek dedikleri bu değil midir?.. Gel de Necip Fazıl'ın şu dizesini hatırlama: "Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa..."

Ülkede Anayasa Mahkemesi varsa bu kanun bence muhakkak iptal edilir. Bakalım, göreceğiz.

Mühürsüz zarfların geçerli sayılacağının kanun maddesinde yer alması ayrı bir garabet örneği. Neymiş efendim, sandık görevlisinin ihmali yüzünden vatandaşın seçme hakkı elinden alınıyormuş. Zarfın üstüne bir mühür basmasını beceremeyen adamı sandık görevlisi yapma o zaman. Sahi, referandumda zarfları mühürlemeyen görevliler hakkında cezaî bir işlem uygulandı mı? Ben duymadım, duyan varsa lütfen bizi de haberdar etsin.

Bana sorarsanız adı geçen madde bir suçluluk psikolojisiyle hazırlanmış görünüyor. Hatırlayın 16 Nisan referandumunu... YSK mühürsüz zarfları -yasalara aykırı olarak- geçerli saymış ve böylece "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi" kabul edilmişti. Bunun yasalara aykırı olduğunu iktidar da biliyordu. Şimdi işi sağlama almak, yeni ve farklı bir usulsüzlük zemini bulmak için seçim kanununa böyle bir madde ekleme ihtiyacı duymuşlar gibi geliyor bana. Şayet bir sıkıntı doğarsa YSK'nın bastırdığı mühürsüz yedek zarflar el altında bulunsun istiyorlar herhalde...

Kanaatimizce bütün bunlar "Mühür kimdeyse Süleyman odur" mantığıyla yapılan kurnazlıklardır. Oysa Süleyman kimse mühür onda olması gerekir. Kültürümüze biraz aşina olanlar bilirler ki dev bir ara mührü çalabilirse Süleyman olacağı vehmine kapılarak Hz. Süleyman'ın mührünü çalıp tahta geçmişti. Lakin Süleyman olamamıştı. Çünkü Süleyman olmak şahsî meziyet gerektiriyordu.

Kısacası; minareye kılıf hazırlamak veya mührü çalmakla Süleyman olunmaz. Ülkeye hakkı, hukuku, ahlâkı, adaleti hâkim kılmaktır Süleymanlık. Bunu başaramayanlar tahta ha oturmuş ha oturmamış, ne fark eder...

***

ACZİMİN GİRYESİ:

                Süleyman olmak

Mesele mühür kapmak değil, Süleyman olmaktır,

Hakkı tutup kaldıracak bir kahraman olmaktır. 

                                                     (Li-müellifihî)

Yazarın Diğer Yazıları