Müslüman ve Hıristiyanların Yahudi yöneticileri!

Yahudi inancına göre bir insanın Yahudi olabilmesi için Yahudi bir anadan doğması şarttır, ama İslâm’a göre bir insanın bir başka kavimden olması için (ve bu arada tabii Yahudi olması için de) o kavim gibi düşünmesi, o kavim gibi yaşaması yeter de artar bile...
Terörist devlet İsrail’in avuç içi kadar Gazze’de Filistinlilere reva gördüğü soykırım karşısında İslâm dünyası ve Hıristiyan âlemini yönetenlerin sergiledikleri duruşlara baktığımızda ya Yahudi, yahut da Yahudileşmiş olduklarına bir kez daha şahit oluyoruz.
Amerika’sından Avrupa Birliği’ne kadar cümle Hıristiyan âlemi yöneticileri, “İsrail kendini savunuyor”  diyor, başka bir şey demiyor. Peki Almanya’nın başında Merkel değil de Olmert olsaydı başka bir şey mi söylerdi. Aynı şey bütün Avrupa ülkeleri için geçerlidir. Amerika ise zâten Yahudi işgali altındadır.
Gelelim nüfusları neredeyse iki milyara yaklaşan onlarca (halkı Müslüman) İslâm ülkesi yöneticilerine. Bir tekinin bile İsrail karşısında ciddi bir şey yaptığına şahit oluyor musunuz?
Ya dut yemiş bülbül gibi susmaktalar...
Ya havanda su dövmekteler.
Bir tanesi bile İsrail’deki elçisini geri çekti mi?
Bir tanesi bile Dışişleri Bakanı’na,  “Getir bakalım bugüne kadar İsrail’le yaptığımız anlaşmaları”  dedi ve hiç olmazsa bu saldırılar durdurulana kadar o anlaşmaları askıya aldı mı? İsrail’le parlamentoları arasında kurulan dostluk cemiyeti türünden oluşumları feshetti mi?
Peki halkı Müslüman olan o ülkeleri yönetenlerin başında İsrail Savunma Bakanı yahut bir başka Siyonist Yahudi olsaydı mevcut Müslüman ülke yöneticilerinin davrandığından farklı mı davranırdı? O da halkı teskin etmek için bir şeyler yapıyor görünür, yahut ortalık sakinleşene kadar susmayı tercih ederdi.
Biz hep bir Arz-ı Mev’ud korkusu yaşarız.
Nedir Arz-ı Mev’ud?
Tahrif edilmiş Tevrat’ta Tanrı’nın Yahudilere vaat ettiği Nil ile Fırat arasındaki topraklardır. İyi de, 7 milyon nüfusu ile, bulunduğu avuç içi kadar coğrafyada güvenliğini sağlayamayan, Filistinlilerin el yapımı füzelerinden korktukları için ilk fırsatta ülkesinden kaçan terörist İsrail, böyle bir halkla Nil ile Fırat arasında egemenlik sağlayabilir mi? ABD’nin Irak’a gücü yetmediğine göre İsrail’in Nil ile Fırat arasına gücünün yetmesi mümkün değil.
Bunun böyle olduğunu İsrail de biliyor ve bildiği için, bırakınız Nil ile Fırat arasını, 7 milyonluk İsrail ve dünyadaki diğer 7 milyon, yani toplam 14 milyon Yahudi ile, bütün dünyayı Arz-ı Mev’ud haline getirmiş bulunuyor. 
Yahudileştirdiği yöneticileri ile dünyanın her noktasında ekonomik çıkarlarını koruyor. O ülkelerin halklarına ve ordularına, Yahudileştirdikleri yöneticileri ile, İsrail ve Yahudilerin her türlü çıkarlarını kontrol ettiriyor ve güvence altına almış bulunuyor.
Özetle, Siyonist Yahudi her yeri Arz-ı Mev’ud haline getirmiş ve dünyaya bir defa daha hâkim olmuş bulunuyor. Kur’an’a göre, bu onun son hakimiyeti ve kıyamet âlametlerinden bir âlamet. Biz, zulmün zirve yaptığı yer zevâlin başlama noktasıdır diyelim ve Allah’ımıza kulak verelim:
“Ey îmân edenler, Yahûdîleri de, Hıristiyanları da dost edinmeyin! Onlar, [İslâm’a olan düşmanlıklarında] birbirinin dostudur. Onları dost edinen de onlardan [kâfir] olur. Allahü teâlâ, [kâfirleri dost edinip kendine] zulmedenlere hidâyet etmez.) [Mâide 51]”
Bir kısım müfessirler buradaki  “dost edinmeyi”  “yönetici edinmeyin”  olarak tefsir eder...
Öyleyse bizler Yahudileri ve Hıristiyanları, yahut Yahudileşmiş ve Hıristiyanlaşmış olan Müslümanları yönetici yapmamak durumundayız.
Çünkü âyetin son bölümünde Allah’ımız,  “Kafirleri dost(yönetici) edinip kendine zulmedenlere hidayet etmeyeceğini”  söylüyor, yani Allah(c.c.),  “Benim yapma dediğimi yaparak nefsine sen zulmettin,  Bana karşı gelerek cehennemi sen hak ettin, bu halde Bana meydan okuyan sana Ben niye hidayet edeyim, bu senin kendi tercihin; öyleyse tercihinle baş başa kalacaksın!” uyarısında bulunuyor.
Hangi Müslüman böyle bir akıbetle baş başa kalmak ister!

Yazarın Diğer Yazıları