Operasyonlar...

Önemli bir konuya değineceğim. Reyhanlı saldırısının faillerinden Yusuf Nazik'in Suriye'de derdest edilip Türkiye'ye getirilişi başarıdır. Hele bu iş rejim kontrolündeki Lazkiye'de gerçekleştirilmişse. Bu konuya "böylesi hiç olmadı" diyenlere geçmişten örnekler vereceğim.

Sadece Agop Agopyan'ın "etkisiz hâle getirilişi" başlı başına efsane öyküdür. Kimilerinin birtakım yakıştırmalarla aşağılamaya çalıştığı Abdullah Çatlı ve arkadaşları bu operasyonu büyük sabırla halletmişlerdi. Ancak, Çatlı'nın Susurluk'taki kazada vefat edişinden sonra olay çarpıtılmak istendi. Gündem Agopyan'ın yok edilişi değil de, Çatlı'nın karalanmasına uğraştılar. Hâlâ da öyle.

Detaylar

Yunanistan-Belçika hattında sabırla sürdürülen hesaplaşma, Pire'den İtalya'ya giden feribotta tamamlanmıştı. Onlarca diplomatımızı şehit eden, havaalanlarında katliamlar düzenleyen eli kanlı Ermeni örgütü ASALA'nın liderini halletmek kolay olmadı.

Herkes onu İsviçreli bir tarih profesörü olarak biliyordu. Elde bulunan tek resim ise bir vesikalıktı. Bizim ekip, sırf iz sürmek için Belçika-Fransa sınırında benzin istasyonlarında pompacılık bile yaptı.

Şimdi sormak istiyorum; "Bu gelmiş geçmiş en önemli operasyon, Devletin başarısı değil miydi?"

Önemli işler

Bir başka eylemimiz ise son anda netice alınmayan Ara Toranyan'a hazırlandı. ASALA'nın Fransa'daki lideri kıl payıyla kurtuldu. Nedeni ise "Kesinlikle silah kullanılmayacak" talimatıydı. Toranyan'ın aracına yerleştirilen uzaktan kumandalı bomba, birkaç saniye geç patladı. Daha sonra ani bir rahatsızlık sonucu öldü. Acaba neden?

Yurt dışındaki birtakım başka eylemleri de unutmayalım. Mesela üç PKK'lı kadının Paris'te ortadan kaldırılışı... Peşinden olayın zanlısının rahatsızlık geçirip cezaevinde ölüşü sizde soru işareti bırakmadı mı?

MİT Başkanlığı uzun süredir önemli işler yapmakta. Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki iki imha hareketinin hâlâ dumanları çıkmakta. Son olarak Yusuf Nazik'in paketlenişi bunlardan biridir.

Eski bir gırgır

MİT'in eski bölge başkanlarından birini çok severdim. Hatta emekli olduktan sonra altlı-üstlü evlerde oturduk. Birkaç yıl önce de vefat etti. Şimdi yazacaklarım onun anlattıkları.

Bu asker kökenli istihbaratçı bir efsaneydi. MİT Başkanı Em. Korgeneral Fuat Doğu'nun isteğiyle teşkilata alınıyor. Türkiye'de önemli hizmetler verdikten sonra Bonn'a atanıyor. O yıllarda Almanya bölünmüş olduğundan Batı'nın başkenti burasıydı.

Albay'ın yeni görevi, Doğu Almanya'dan yönetilen "Türkiye karşıtı faaliyetler ve bunları yöneten Türkleri tespitti". Leipzig'den Magdeburg'a kadar önemli çalışmalar yapar. Şimdi yazacaklarımın doğruluğundan emin olabilirsiniz.

Hâlâ trafikte görebildiğimiz Renault Stationların Bursa'da imalatına başlandığı dönem. Bunların çoğu TSK'da makam aracı olarak kullanılmaya başlanır.

Hangi üst kademedekinin aklına gelmişse, Millî İstihbarat'a da verilmeye başlanır. Bir gün Albay'a bir faks gelir; "Emrinize bir araç yollanıyor. Ulaşım trenle yapılacaktır. Takibi..."

Sürpriz

Rahmetli emanetin geldiği gün belirtilen yere gider. Bir bakar ki, yük vagonunun üstünde bir Renault var. Üstelik simsiyah. Teslim almaz ve aynı gün geri gönderir. Daha sonra Ankara'ya çektiği mesaj aynen şöyledir:

"Yolladığınız otoyu almadım. Nedeni, kolay tanınma özellikleri -damgalı eşek gibi- olması. Bu araçla deşifre olmadan istihbarat mümkün değildir.

Kaldı ki, bundan daha mükemmel Alman otomobillerini ikinci el pazarlarında bin Mark'a temin mümkündür.

Saygılarımla arz ederim."

Şimdi neyi merak ettiğinizi tahmin edebiliyorum. Bu yazıya cevap bile verilmez. Fakat Albayın süresi uzatılmaz. Normal vakti gelince merkeze çekilir. O da emekliliğini isteyerek inzivayı tercih eder. Cenazesine katıldığımda iki çelenk dikkatimi çekti. MİT Müsteşarı ve bölge başkanına ait olanlar. Tekrar rahmet diliyorum.

***

Kısa notlar

TRT 1 ve TRT Nağme'de haberleri okuyan Funda Akyol'dan söz etmek istiyorum. Bu kızcağız gerçekten başarılı. Ayrıca çekinmeden adını veren nadir spikerlerden. Kendisini tebrik ediyorum.

...

CNNTÜRK, değişim sonrası en başarılı uygulamasını yaptı. Gece tartışmalarının süresini kısalttı. Günün Sonu'nu saat 23.00'te başlattı. Buraya da Türkçesi, diksiyonu ve kendisi güzel Fulya Kalfa'yı getirdi. Beğendim.

...

GÜNÜN SÖZÜ

Kelamdan evvel, selam gerekir. Türk Atasözü

Yazarın Diğer Yazıları