Sağlıklı ekonominin ön şartı: Hukuka güven

Daha önce de dedik, ekonomimiz bu hale birden bire gelmedi. Deprem felaketi gibi, birden bire kalmadık bu ekonomi enkazının altında... Ülkece bazı süreçlerden geçtik, şimdi de o süreçlerin bedelini ödüyoruz...

Ben hukukçuyum, ekonomist değilim. O halde, hukukçu gözüyle, yaşanan süreçleri, bu noktaya nasıl geldiğimizi ekonomi ve hukuk ilişkisi nezdinde şu şekilde özetleyebilirim...

Hukuk ve ekonomi ilişkisi

Hukuk ve ekonominin birbirlerini tamamlaması, ekonomik refahın esasını oluşturur. Ekonomik sistemin sağlıklı bir şekilde işleyebilmesi öncelikle ihtiyaçların karşılanmasına bağlıdır. Bu ise ancak etkin bir hukuk sistemiyle sağlanabilir.

Hukuk, ekonomik sistem içerisinde yer alan aktörlerden bireyler ve devletin etkinliklerini belirleyen pek çok düzenlemeyi kapsar, piyasanın düzenli bir şekilde işlemesi için yasal bir çerçeve belirler.

Ekonomide kaynakların kullanımı, fiyat istikrarı, millî gelirin büyümesinin teminatı hukuki düzenlemelerle sağlanır. Buna ek olarak, ekonomik girişimin etkin olması da yine hukuki temellere dayanıp dayanmadığına bağlıdır.

Öte yandan, hukuk kurallarının etkin olabilmesi için ekonominin gerçeklerine uygun olarak düzenlenmesi gereklidir. Aksi doğrultuda bir düzenleme faydadan çok zarar meydana getirebilir. Bu açıdan da hukuk alanında yapılan ekonomi ile ilişkili her düzenlemede amacı, uygulama araçları ve maliyetlerinin belirlenmesi gerekir.

Özetle, hukuk, ekonominin olmazsa olmazıdır!

Ekonomik sistemin yapısı da performansı da hukuk kurallarına bağlıdır. Ekonomik ilişkileri bozan en büyük sebep, hukukun kurallarının düzenlenişi veya işleyişindeki bozukluklardır.

İyi bir ekonomi için de demokrasi ve hukuka güven şart

Devletle toplum arasındaki ilişki sözleşme hukuku üzerinden işler. Mülkiyet hakkı ise, bu sözleşme hukukunun en önemli unsurudur. Burada mülkiyet hakkı özel mülkiyet anlamında yalnızca bir mülke sahip olmayı değil, "düşünce ve fikir haklarını" da kapsamaktadır. Diğer bir unsur ise, tanımlanan mülkiyet haklarının transferinin/ticaretinin sağlanmasıdır. Mülkiyet haklarının korunması ise, devletin hukuk sistemi kapsamında omuzlarındaki görevidir.

Buradan şu çıkarımı yapabiliriz... Özel mülkiyetin yaratıcısı da koruyucusu da hukuk olup, bunu özgürce yapılan sözleşmelerle gerçekleştirir. Ancak son dönemde özel mülkiyet hakları oldukça zedelenmekte, bu da dış ve iç yatırımcılar için caydırıcı etki yapmaktadır. Dolayısıyla da ekonominin sağlıklı işleyişi için ihtiyaç duyulan sermaye, ülkeye giriş yapamamaktadır. Sermaye girmedikçe de büyüme gerçekleşmemektedir.

Ekonomik büyüme için gerekli olan hukuk kaynaklı güven ortamı ne yazık ki özellikle son yıllarda yaşanan gelişmelerle iyiden iyiye yitirilmiştir. Her türlü özgürlükler ve demokrasinin sağlandığı ortam, sağlıklı ekonomik işleyişin olmazsa olmazıdır. Gerekli demokratik ortam oluşmadan, özgürlükler, kişisel mülkiyet hakkı, ifade ve basın özgürlüğü korunmadan ve hukuk devleti ilkesi sağlanmadan, ne yazık ki ekonomide beklenen yatırımların gelmesi de kalıcı iyileşme de mümkün değildir.

***

Bayram ve tatil...

Herkese, ekonomik dertleri düşünemeyecek kadar keyifli geçecek, mutlu ve kalabalık sofraların kurulduğu, bolca dinlenme imkanının bulunduğu bir hafta ve iyi bayramlar dilerim...

Yazarın Diğer Yazıları