Satılmış gazeteciler; ayartılmış gençlik!

Uzun yıllar Frankfurter Allgemeinzeitung’un yayın yönetmenliğini yapan Alman gazeteci Udo Ulfkotte,  “Satılmış Gazeteciler”  adlı kitabında, Türkiye dahil pek çok NATO ülkesinde CIA’nın örümcek ağı sistemi ile gazetecileri satın aldığını açıkladı. Yenişafak’tan Sevde Haksal’a açıklamalar yapan Ulfkotte, Amerikalıların kendisine de Alman Dış İstihbarat Servisi BND ve German Marshall Fund Vakfı aracılığıyla yaklaştıklarını söylüyor. Ulfkotte’nin anlatımına göre sınama faslı geçildikten sonra sonra CIA ile doğrudan temas dönemi başlıyor. Yani  “paranın satın alamayacağı hediyeler, beş yıldızlı iş ağı, rüya seyahatler, inanılmaz kariyer fırsatları ve kadınlar”  ile tanımlanan ve filmleri aratmayan aşama...

Ulfkotte, Alman vakıfları için de aynı sistemin geçerli olduğunu, CIA’ya çalışan gazetecilerin isimlerinin CIA yanlısı kuruluşlardan Atlantic Bridge’in yıllıklarında bulunabileceğini söyledi.

***

“Satılmış Gazeteciler”  deyince,  “kime satılmış?”  sorusu akla geliyor. Yabancı istihbarat servislerine satılanlar, kendi ülkeleri aleyhine cususluk yapmış oluyor! Kendi ülkelerinin istihbarat servislerine veya siyasi iktidarlarına veya muhalefet partilerine veya ordu, polis gibi başka güçlere satılmış olanlara ne demeli peki? Yalakalık veya yandaşlık deyip geçiyoruz ama, Gazeteciler Cemiyeti, bir çeşit kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu görevi üstlenerek, satılmış gazetecileri deşifre etmelidir. Denilebilir ki,  “Hangi birini deşifre edecekler? Çoğunluk satılmış değil mi?”  Öyle bile olsa, yeni nesil gazetecilerin bu kötü tablodan ders çıkarmaları için Cemiyet, inisiyatif almalıdır.

***

Gazeteciler, CIA’ya veya içerideki kurumlara satılıyor da gençlik ne durumda? Satılmış gazetecilere Atlantic Bridge çengel atıyor, gençlere ise Türk-Avrupa Atlantik Gençlik Komitesi! Kısa adı Yatatürk!
Yatatürk, 15 Temmuz 2005’te Türkiye’nin onayıyla faaliyetlerine başladı.
Hedefleri arasında  “Geleceğin siyasi liderleri arasında güçlü bir ağ oluşturmak, Genç liderleri Trans Atlantik Güvenlik ilişkileriyle bağlantılı hale getirirken, aynı zamanda bu ilişkilerin geleceğini şekillendirmelerine yardımcı olmak”  da var.
Yatatürk’ün İnternet sitesinde,  “NATO ve komşu ülkelerden katılımcıların da yer aldığı organizasyonlar, toplantılar, stajlar, sertifika programları, seminerler, çalışma atölyeleri gibi geniş çapta etkinliklere sahiptir. Büyük bir bölümü üniversite öğrencileri olmak üzere; akademisyenler, devlet adamları, kabine üyeleri, her kademeden askeri yetkililer ve gazeteciler gibi çok geniş yelpazeden insanlar, bu etkinliklerde katılımcı olarak yer almaktadır”  deniliyor ve bu çerçevede son yıllarda yapılan faaliyetler anlatılıyor.

***

Peki buna karşı, Türk gençliğini örgütleyen milli kurumlar var mı? Eskiden üniversitelerde ülkücüler vardı. Türk milletinin direncinin sembolüydü onlar. Şimdi de varlar ama eskisi gibi etkin değiller. Son yıllarda gelişen Türkiye Gençlik Birliği ise hem üniversitelerde hem halkın içinde hem de uluslararası alanda faaliyetler sürdürüyor. Son olarak, PKK ve PYD’ye aleni destek vermeye başlayan ABD’nin Türkiye’deki askerlerinden birinin başına çuval geçirerek hem Süleymaniye baskınının unutulmadığını, hem de Türkiye’yi böldürtmeyeceklerini haykırdılar.
Tabii asıl çuval, ABD ve Avrupa’nın istihbarat servislerinin oluşturduğu sözde sivil, özde güdümlü toplum kuruluşları tarafından gençliğin başına geçirilmiştir. Ülkücü gençlerin de TGB’li gençlerin de görevi, başına çuval geçirilen gençleri bu durumdan kurtarmaktır.
Amerikan basını, TGB’lilerin eylemini  “utanç verici”  ve  “onur kırıcı” olarak değerlendirdi ama Türk gazetecilerini veya Türk gençlerini CIA’nın yan kuruluşları üzerinden ayartmaları da Türk Milleti için utanç vericidir.

Yazarın Diğer Yazıları