Stres...

Ne psikolog ve ne doktor ünvanlısı. sadece mütevazi bir “Sosyal Bilimci” sayılırız…
Ancak, özellikle STRES konusun da bir hayli ciddi eser okuma yanın da, yaşam ortamın da izlemeğe aldığımız, yakın veya uzak çevre görüntüleri, yapılan işlevle  bütünleşince ister istemez zamanımızın bu dert konusu, kendiliğinden ilgi ve bilgi alanımız oluyor!..
İşte, kısaca çerçevelediğimiz bu ana tema cesaretiyle diyoruz ki,  STRES, özellikle insanlık alemiyle tüm ortamların büyük bir baş belası oluyor…
Sıkıntı der geçeriz! 
Üzüntü der, eh buda gelir geçer deriz…
Maddi manevi dert birikimlerini de, ıskalar, gülümsemeler,  asık suratlı hale getirirse  biriken tortuların etkisinden  kurtulamaz insan!..
Neden’ler ve sebepler, o kadar çok ki, saymakla bitecek gibi değil…
İşte bu oluşumlar, sinsi bir virüs gibi benliğimizi sarıp sarmalıyor, başlangıçta bir sarmaşık şıklığı olarak görülse de, zaman için de nasıl bir zehir çemberin de olduğumuzu “alev bacayı sardıktan sonra…” fark etme gibi gafletimiz de ,maalesef çok !
Halbuki, yaşantı için de özellikle de olumsuz durum veya vakaların uyarıcı sinyalleri, beyin denen hazinemize anında ulaşıyor. Nen yazık ki, bilinç ve sağ duyular, hislerin etkisinden bir türlü kurtulamıyor…   
Bu birikimler yumağı, sonuçta STRES denen manevi sıkıntıya bulaştırıyor bizi ve hepimizi…
Ne yazık ki, sağ duyulara söz geçirilemeyince de,  sıkıntıları,  rahatsız edici boyutları ise yaşantıları  çok ciddi etkiliyor!...
Seyrek de olsa  yazım veya diğer iletişim yöntemleriyle  ısrarla “STRES’in yarattığı tahribatı  hatırlatmaya çalışıyoruz…
                                                                                   *
Tümümüz, hayat mücadelesinden yorgunluklarla geçişleri yapar, aile hayatıyla iş ve güç dengelerini kurarken ; tüm  sair evre zorlukları  ve ilişkiler  de elbet de kaygılar, sıkıntılar ve nedenler bizce çoktur!
İşte, farkına varılan veya varılamayan endişelerin temelin de, STRES’in ele geçirdikleriyle sinsi bir durum, daha da açıkçası onunla “başa çıkamayacağımızı düşünme anı…”  esasın da bir dönüm noktası, sigortanın attığı andır!
Gerçekten, muhtemel problemlerimize yönelik   tasarlanan çarelerin üretilmesi, o noktaya gelinme yetimizin o an,ı en hassas nokta ve anlardır... Bu duygusal ve ruhsal savaş da, soğuk kanlı ve bilinçle düşünme yetimiz ne kadar güçlenirse STRES’i veya STRES’lerimizin üstesinden gelme şansı mümkün olur. Aksi hal de, sıkıntılar sarmaşığının bunalımı bizi nereye kadar götürür, tahmin dahi edilemez…
Yorgun ve yoğunluktan tutunuz da, gelecekle ilgili çok yönlü endişelerden, yalnızlık korkusunun ezikliğine, her durum da sinir ve şikayetçi olunma çıkmaz sokaklarına sapışlar, çevreniz veya  diğer insanların baskısı altın da olma hissini taşımanıza varıncaya kadar, üstesinden gelinememe hisleri gibi çok yönlü kaygıya dayalı endişe ve sıkıntılar, STRES’LER adeta birer işaret fişeğidir…
Bu duyguların temel taşları da, “ajitasyon” ve “kaygı” denen  durumlardır…
Çaresizliğin çaresine kapılmak, panik ve insanlardan kaçış ve yalnızlık duygusuna kapılmanın, yenilmesi  bilincinize dayalı bir iradeyi gerektirir…
Yıkılmadan, yılmadan, başarı ve zafer kendi ruhun da ve benliğin de var olan kuvvet’tir demekle, zor viraja girilmiş olunur…
Uzun vade de STRES,” yüksek kan basıncı”, “kas yorgunlukları” gibi durumları da, inanilmaz boyutlarda tetikler durur! 
Unutmayalım ki, her insan ve hatta her canlı STRES’e girebilir! Ancak, kaçınılması ve uzak durulması gerekli bir yıpratıcı olaydır STRES. Ne kadar uzak durulursa ve bunun sebep olduğu nedenleri, ne kadar mantığımızla aşarsak, sağlığımız o ölçüde düzlüğe çıkar…
Böylesi etkileyici STRES’li durumun azab ve gazabından kurtulma, “insan irade ve sağ duyusuyla, en etkili şekil de mücadele gerektirir…”.  Mümkün görülmese dahi, en aza indirilerek, yaşam kalitesini  yükseltme çareleriyle, sonuca yaklaşılır kanısındayız…
En geçerli tedavi’nin, İNSAN’IN KENDİSİYLE VERECEĞİ MANTIKLI VE SAĞ DUYULU SAVAŞIYLA  MÜMKÜN OLACAĞINA DA KESİNLİKLE İNANMAKTAYIZ…
STRES’SİZ hayat, en aza indirilerek  STRES’siz yaşam, kendinizden daima ÖDÜL almayı hak edecek boyutlardadır, DOST’LAR…
Yaşantıları zehir zemberek olmaktan kurtarmanın tek çaresi, gerçekten STRES illetini
bilinçle ve AKIL  yöntemini kullanarak, SAĞ DUYUYLA YENMEK, en geçerli çaredir,UNUTMASIN…
VE UNUTULMASIN Kİ, HER GEÇEN GÜN, YARINLAR İÇİN HUZUR GEREKTİRİYOR ! 

Yazarın Diğer Yazıları