Trump da Papa da "Müslüman düşmanı" olmaktan vazgeçemiyor!

Dünyanın şu biçare inanılmaz durumuna bakarken, insanoğlunun kendinden "utanması" hatta "nefret" etmesi gerekiyor.

Gezegenimiz; uzun yıllardan beri başına bela olan, savaşlardan, kanlı mezhep çatışmalarından, açlıktan ölmelerden ve tabii afetlerden kendini bir türlü koruyamazken hortlayan "Haçlı tehdidi" yeniden kargaşalara, korkulara, sefaletlere neden oluyor.

Gerçekten de, özellikle neredeyse "İslam Atlası"nın bütünü üzerinde, bir Haçlı kıskacı ve tahribatı kendini gösteriyor.

Bu insanlık katliamına karşı "köklü" ve ciddi önlemler alınmazken, aksine İslam aleminde, fitne-fesat, kışkırtma, baskı ve korku birbirini kovalıyor.

***

Ne yazık ki; bu dehşet kuşağında Müslümanlara karşı girişilen eylemlerin karşısında başta Papa olmak üzere papazlar ve özellikle gayrimüslim devlet adamları hem susuyor hem de zaman zaman faciaları destekliyorlar.

Katolik dünyasının dini lideri Papa Francesco'nun Myanmar'a ziyaretinde, bu ülkede zulme uğrayan "Arakanlı Müslümanlar" için kullanılan "Rohingyalar" terimini ağzına almazken, etnik temizlik boyutuna varan saldırılara dahi, ancak bu suskunluk üzerine doğan tepkilerden korkarak sadece değinmesi buna örnek olarak gösteriliyor.

Neredeyse, bütün Hristiyan alemi Arakanlı Müslümanları "Bangladeşli yasa dışı göçmenler" olarak görüyor.

Birleşmiş Milletler Sözcüsü Joel Millman, 25 Ağustos'tan bu yana Myanmar'daki şiddet olaylarından kaçarak Bangladeş'e sığınan Arakanlı Müslümanların sayısının 421 bine yükseldiğini belirtiyor.

BM sözcüsü Millman, yüksek sıcaklıklar ve muson yağmurları altında Cox's Bazar kenti civarındaki kamplara yeni ulaşan Myanmarlı sığınmacıların yetersiz beslenme ve yorgunluk nedeniyle hastalandıklarını söylüyor.

BM Genel Sekreteri Guterres, Myanmar hükümetine çağrı yaparak, "Arakanlıların geri dönüşüne izin verin" ifadelerini kullanıyor.

Arakan eyaletindeki şiddet olaylarından kaçarak Cox's Bazar'a sığınan Arakanlı Müslümanların sayısının bugün itibarıyla 421 bine ulaştığını belirten Millman, bunların 171 bin 800'üne henüz hiçbir sağlık hizmeti verilemediğini bildiriyor.

***

Öte yandan, başta ABD Başkanı Trump olmak üzere hiç bir Hristiyan liderin, bu insanlık dramına karşı bir söz dahi söylememeleri, Haçlı zihniyetinin tezahüründen başka, neyi sergiliyor.

Aslında, ABD'nin yıllardan beri yürürlüğe soktuğu, önce adına "Yeşil Kuşak" adı verilen sonra Büyük Orta Doğu Projesi'ne dönüştürülen dehşet planı, Afganistan, Libya, Irak, şimdi de Suriye'de hükmünü icra etmiş sırada Yemen, Lübnan hatta Filistin bulunuyor.

Yani, ABD ve diğer Hristiyan ülkelerin düşünde daima, petrolün ve suyun eksik olmadığı Müslüman devletler yatıyor.

Tabii ki, Müslüman ülkelerin kayıpları hem can hem mal bakımından büyük oluyor.

Sadece dünyadaki Müslümanların yüzde 35'i mülteci veya sığınmacı olarak hayatta kalabilmenin mücadelesini veriyor.

Nitekim, Uluslararası Hukukçular Birliği'nin (UHUB) düzenlediği ''Sığınmacılara Yardım Konusunda Devletlerin ve Uluslararası Teşkilatların Sorumlulukları-İslam Dünyasının Kanayan Bölgelerinde Son Durum'' konulu konferans Kayseri'de yapıldı. Birlik Genel Sekreteri Necati Ceylan, "Müslümanların yüzde 35'i mülteci ya da sığınmacı konumunda" diyor ve şunları ekliyor:

"Günümüzde de uygar olduklarını belirten Batılı ülkeler, kendi koydukları kanunları ihlal edip, insanlığı sömürmektedir.

Müslümanların yüzde 35'i mülteci ya da sığınmacı konumunda. Dikkat edilirse, kurmuş oldukları Birleşmiş Milletler (BM) ve insan hakları örgütleri, ABD'nin ve Batı'nın Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de ne yaptıklarını sormamakta, özellikle İslam coğrafyasında emperyalist güçlerin sömürüsünü, kan akıtmasını seyretmektedir''...

Nereden bakılırsa bakılsın, Orta Doğu'da oluşturulan Haçlı zihniyetinin daha çok zarar vermemesi için, öncelikle Müslüman aleminin anlaşması  icap ediyor.

...

Değerli okurlar, bu hafta sonunda dizlerimden operasyon geçireceğimden yazılarıma bir süre ara vereceğimi, özürlerimle birlikte saygılarımı sunarak belirtiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları