Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN

Ahmet B. ERCİLASUN

Türklerin türeyiş efsaneleri: İlk atalar

25 Şubat 2018 tarihli yazımda 14. yüzyılda Mısır'da yaşamış Türk tarihçisi Ebûbekir'den bahsetmiştim. Aybek oğlu Abdullah oğlu Ebûbekir. Arap diliyle iki genel tarih yazmış. Biri mufassal, dokuz cilt. Diğeri muhtasar, tek cilt. İkisinde de Ulu Han Ata Bitigçi adlı eski bir kitaptan bahsediyor ve şeceresi, İstemi Kağan çağına dek çıkan bu kitaptan (evet, kitapların da şeceresi olur) Türk efsanelerine dair alıntılar yapıyor. 25 Şubat tarihli yazımda bu alıntılardan birini yazmıştım. Uzunca olan diğer bir alıntı, bunun devamıdır. Türklerin ilk atalarını ve şehirlerini anlatan bu efsaneyi özetliyorum.

                Yüce Tanrı, Yukarı Çin'in ucunda, güneşin doğduğu yerin hizasında, yedi fersah yüksekliğinde bir dağ yarattı. Taşı kapkaraydı ve çok sertti. Üzerinde bitki bitmezdi. Eğer bu dağ güneşin ışınlarına engel olmasaydı güneşin ısısından dünya yanardı. Dağın Türkçe adı Ulu Kara Tağçı'dır.

                Dağın batı eteğinde pek çok tatlı pınar vardır. Bunlar toplanıp bir göl oluştururlar. Gölden bir ırmak çıkar. Kırk tam fersah ötede iki büyük şehir vardır. Türk/Moğol dilinde adları Keçermak ve Abdarmak'tır. Kesme kara taştan yapılmış surlarla çevrilidirler. İki şehrin de ak Çin demirinden yapılmış kırkar kapısı vardır. Gölden gelen ırmak iki şehirden de geçer; kanallarla bütün evlere su ulaşır. 

                Irmak şehirlerden çıkarak geniş bir araziye yayılır, birçok kola ayrılır. Kollar üzerinde kasabalar, köyler, ekili araziler vardır. Buralardaki ağaçların, meyvelerin, kuşların sayı ve türlerini yüce Tanrı'dan başka kimse bilmez. Bu kasaba ve arazilerde çeşitli ırk ve dinden pek çok insan da yaşar. Hepsi iki büyük şehrin yöneticisine bağlıdır. Yöneticinin adı Türkçe Altun Han'dır. Bu ülkelere hâkim olanların hepsi aynı soydan gelmiştir.

                Altun Han yönetimindeki insanlar, zevkusefa ehlidirler, sevinç ve mutluluk içinde yaşarlar. Tanrı'nın yarattığı insanların en güzelleri bunlardır. Hiç düşmanları yoktur. Tatlı sulu, temiz havalı, güzel ve temiz otlaklarda beslenen hayvanların en güzel ve lezzetli etlerini yerler. Bunun için sağlıklı ve uzun ömürlüdürler, yüz yıldan çok yaşarlar. Aralarında hasta, sakat görülmez.  

                Ulu Kara Tağçı denilen dağın doruğunda bir mağara vardır. Mağaranın ağzında, çeşitli mücevher ve değerli taşlarla süslenmiş kızıl altından bir kapı bulunur. Kapıda muhafızlar ve hizmetkârlar vardır. Mağara, buralarda yaşayanların mabududur; "Kara Tağçı için" diye yemin ederler. Büyük ataları bu mağaradan yaratılmıştır; adı Ulu Ay Ataçı'dır. Yine aynı mağaradan yaratılan ilk kadının adı da Ulu Ay Anaçı'dır. Onların pek çok çocukları olmuştur.

                Nüfusları çoğalınca aralarında anlaşmazlıklar çıktı; birbirlerine haksızlık yapmaya başladılar. Sonra, haksızlığa uğrayanın hakkını vermesi için bir başkan seçmeye karar verdiler. Ulu Ay Ataçı'nın en büyük oğlunu hükümdar yaptılar. Türklerden ilk tahta oturan hükümdar odur.

                İlk hükümdar ölünce yerine, en büyük oğlu geçti. Babasına benzeyen bir altın heykel yaptırdı ve babasının cesedini içine koydurdu. Bir bina yaptırdı, heykeli binanın içindeki bir tahta oturttu. Ona hizmet edecek kişiler görevlendirdi. Binada gece gündüz ışığı sönmeyen kandiller bulunmaktadır.

                Bina bir ziyaretgâh oldu. Hükümdarın ölüm yıldönümlerinde bütün bölgelerden insanlar toplanırlar, büyük tören yaparlar, kendi dillerinde yakararak üç gün boyunca altın heykele secde ederler. Törenlere katılıp bağlılık arz etmeyenleri öldürürler. İşte bu hükümdarın adı Altun Han'dır.

                Ebûbekir, mağarada yaratılan ilk ata konusunda Türklerle İranlılar arasında tartışma olduğunu da yazar. Türkler de, İranlılar da mağarada yaratılan ilk insanın kendi ataları olduğunu iddia ederlermiş. Eski İran dilinde ilk atanın adı da Keyûmers olup anlamı "babaların babası" imiş.

                Ebûbekir'in kitaplarında bir efsane daha var. Onu da sonra yazalım.    

Yazarın Diğer Yazıları