Veren değil, alan Trabzonspor...

Trabzonspor yönetiminin geçtiğimiz günlerde camiayı buluşturma adına yaptığı toplantıların ilkinde, Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Gümrükçüoğlu'nun, "Ben maaşlarımı veriyorum" diyerek 50 bin kişilik bağışçı önerisi kimi çevreler tarafından "oyalanma" olarak nitelense de, ben "Bir yerden başlamak gerek. Bu da onlardan biridir" diyorum.

Ama, önceliğin de, "Veren değil, alan Trabzonspor'u oluşturmak" olduğunu özellikle hatırlatmak istiyorum.

Çünkü, hepimiz biliyoruz ki, kendini gruplaştırmış taraftarından, istisnalar hariç yöneticilerine, fedakârlıktan dem vuran futbolcularına, 1 kişinin yapacağı işi 5 kişi ile gerçekleştiren çalışanına kadar Trabzonspor söz konusu para olduğunda hep veren tarafında idi.

İşte bu "verme" işini "tasarruf" ile (ama gerçek manada olacak şekilde) sonlandırmaya başlamak da para harcamadan kazanmak demektir.

***

Samet Aybaba; "uygundur"

Gerçi sanki "Trabzonspor'un teknik direktörü kim olsun?" sordular da, ben de kalktım; "Samet Aybaba uygundur" diye cevap veriyorum!

Bizimkisi "kendi kendine söylenmekten" başka bir şey değil.

Ama yine de, önümüzdeki yakın süreçte Trabzonspor'un en kolay işi teknik direktörünü seçmek olacak.

Nedeni de, Rıza Çalımbay ile Samet Aybaba'nın sözleşmelerinin Mayıs sonunda bitecek olmasıdır.

Demek istediğim o ki, hem sözleşmeler, hem de Samet Aybaba'nın mantık ve mantalitesi Trabzonspor'un işine gelir.

***

Baş güvence spor adamlığı...

Trabzonspor'da son 15 yıla baktığımızda en büyük garabet, yönetim anlamında başa gelenlerin "spor adamı" tarifinin içini dolduramamış olmalarıdır.

O nedenle, öncelikle literatürdeki "spor adamı" tarifinin içini, bilgi ve birikimi ile Sayın Ahmet Ağaoğlu ile ekibi doldurmaktadırlar.

Bu işi bilen, eden ve yorumlayanların geçmişe yönelik en büyük eleştirileri de "spor adamı olmayanlardan yönetici seçilmesine" değil mi idi?

En azından (ki bana göre en büyüğü) kulüp, artık azami düzeyde "spor adamı" tarifine uyanlara teslim edilmiştir.

***

Gelen, gideni aratmayacaktır...

Trabzonspor'da "Gelenin gideni aratmayacağı" bir dönemin kapıları aralanmıştır. Bu yönetim anlamında gerçekleşmiştir.

Şimdi sıra geldi, futbolcu bazında gidecekleri yolcu etmeye, yerlerini ise 2-3 yıl içinde dolduracakları almaya.

Hiç kimse çıkıp ta, "Sosa, Durica, Ndoye, Pereria, Esteban, Rodellega, Hubocan, Kucka gitmesin" demesin.

Yerlerini doldurmak için, "alt yapıdan gençlerin gelmesi yetmez" diye de gerekçe uydurmaya kalkmasın!

Biline ki, biraz sabır, biraz sebat ile "Gelenler gidenleri aratmayacaktır."

Yazarın Diğer Yazıları