VI. Türk Dünyası Sosyologlar Birliği

                Milletlerarası VI. Kongre Arel Üniversitesi salonlarında 3-4 Aralık 2015 tarihlerinde gerçekleştirildi. Kongreye Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan heyetleri ve değişik üniversitelerimizden ilim adamlarımız katıldılar. Rusya Federasyonuna bağlı özerk Türk bölgelerinden birçok sosyolog izin verilmediği için toplantılarda bulunamadılar. Anlaşılan Putin buraya da yetişmişti. Fikir alış verişinin yapıldığı ve dostlukların pekiştirildiği kongrede 31 tebliğ sunuldu ve tartışıldı. Tartışmaya daha çok zamanın ayrılması gerçeği ortaya çıktı. Tebliğlerin çoğu günümüzün uluslararası sorunları ile ilgiliydi.

                Kongrenin düzenlenmesinde Avrasya Sosyologlar Derneği başkanı Prof. Dr. Hayati Tüfekçioğlu'nun büyük emeği geçti. Arel Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Çivi ve Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muhammed Yelten'in katkıları da önemliydi.

                Günümüzde Sosyoloji bir sosyal bilim olarak gerek sosyal, gerek tabii bilimlere destek sağlamaktadır. Sosyoloji sosyal gerçeğin ilmidir. En basitinden en gelişmişine kadar sürekli bir insan topluluğu olmadan iktisadi, hukuki, tıbbi ve diğer olayları tartışacak zemin bulamazsınız. Tarih ile Sosyoloji arasında da yakın ilişkiler vardır. Tarih, adeta sosyolojinin laboratuvarıdır. Sosyolojik değerlendirme olmadan iktisadi olayların arka planındaki sosyal gerçekler ortaya çıkamaz. Klasik iktisadın Sosyolojiye ihtiyacı vardır. Nitekim, son yıllarda Nobel kazanan iktisatçıların eserlerinde bu özellik dikkat çeker. Aksi bir durum yağsız, tuzsuz ve salçasız bir yemeğin insanın önüne sürülmesidir.

                Günümüzde disiplinlerarası ilişki öne çıkmakta; branş ve meslek taassubu aşılmaktadır. Sosyoloji bir aydın veya entel takıntısı veya aristokrat kesimin ilgi alanı da değildir. Teorik çerçeve kadar araştırma, toplum yapıları ve yapılardaki değişme önem taşır. Sosyolojinin malzemesi sürekli artmaktadır. Dünyaya yeni düzen verilmesi, istikrarsızlık ve belirsizliklerle dolu yaşadığımız ortamda sorunlar ve çözümlerin düşünülmesine ihtiyaç vardır. Bundan dolayı Sosyoloji sosyal terapi olarak da isimlendirilebilir.

                Küreselleşme başlı başına önem kazanmıştır. 1990'lı yıllardaki aşırı iyimser ve romantik bakış değişmiş, milli menfaatler ve ülkelerin toprak bütünlüklerinin tehlike altında olduğu fark edilmiş, önü açılmış milli devletlerin etnik ve çokkültürlülük tuzakları ile karşılaştıkları görülmüştür. Aslında Dünyayı parselleyen çokuluslu şirketlerin ideolojisi küreselleşme; küreselleşmenin ideolojisi de çokkültürlülüktür. Bu acımasız ve istismarcı ve milletlerarası hukukun rafa kaldırıldığı işgal ve çatışma ortamında alternatif küreselleşme modelleri ile ülkeler ayakta kalabilir. Türk Dünyası da bu arayışın, istikrar ve barış içinde sürdürülebilir bir sosyal ve iktisadi kalkınmanın, işbirliğinin peşindedir. Türkiye'ye yanlışlar yaptırılarak Türk Dünyası çözülmek istenmektedir.

                Batılı ve Doğulu emperyalist ülkeler uzun süre eritme (asimilasyon) uyguladıktan sonra bunun tıkandığını görmüşler, çokkültürlülük politikalarına sarılmışlardır. Bu politika güvenlik ve yabancı kaynaklı nüfusun gettolaşmasını  yaratmış, milli kimlik tehlikeye düştüğünden ev sahibi ülkelerin şikayetleri artmıştır. Artık tekrar eritmeci politikalara dönmek mümkün değildir. Bu defa sosyal haklar, daha adil gelir dağılımı ve milli devletlere aidiyet şuuru kazandırılmaktadır. Türk Dünyası çokkültürlü politikaları ve küreselleşmenin işleyişini tartışmalıdır.

                Birçok ortak kuruluşlar meydana getirilmiş olup çalıştırılmaktadır. Ancak VI. Kongreyi yapmamıza rağmen, Sosyoloji ve diğer alanlarda ortak kitaplar hazırlanamamıştır. Dünya Sosyoloji Kongrelerine ortak katılımı artırarak Türk Dünyasının sorunları sergilenebilir. Türk Dünyasında ilişkilerimizin gelişmesini engelleyen bir faktör de uçak bilet fiyatlarıdır. Batı ülkelerine uçuşta ödenen ücret çok daha düşüktür.

                Türk Dünyasına bir bütün olarak bakılmalı; her bir sorun ortak kabul edilmelidir. Ortak bir medya ve yazar değişimi, film ve diziler, kutlama günleri gibi faaliyetler yapılabilir. Kongrede KKTC'nin birçok ülke tarafından halen tanınmaması da ele alınmıştır. VI. Kongrede, İstanbul'da İ.Ü. Merkez Binada çok zor şartlar altında kardeşlik ve dostlukların geliştirildiği I. Kongreyi düzenlemiştik. O dönemde İ.Ü. Rektörü olan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun sağladığı desteği unutamayız.  

Yazarın Diğer Yazıları