Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Cahit Armağan DİLEK

Cahit Armağan DİLEK

Yeni bir başlangıç

Bugün benim açımdan yeni bir başlangıç. "Türk milliyetçiliği", "Atatürk", "Türkiye Cumhuriyetinin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olarak ilelebet payidar kalması" konularında sarsılmaz bir duruş sergileyen Yeniçağ gazetesinde köşe yazısı yazmaya başlıyorum. Yeniçağ gazetesi gibi gerçek gazetecilik yapan bir gazetede köşe yazarı oluncaya kadar geçen süreçte her zaman yanımda olan ailemi anmadan geçemem. Bunun yanında Deniz Lisesi, Deniz Harp Okulu, Deniz Harp Akademisi, Silahlı Kuvvetler Akademisi, ABD'de yüksek lisans eğitimi yaptırıp, yurt içi ve dışındaki çok değişik görev ve eğitimle beni donanımlı bir Türk subayı olarak yetiştiren, geniş bir vizyon kazandıran Türk Silahlı Kuvvetlerine, özelinde Türk Deniz Kuvvetlerine ve tabii ki TSK'ya bu imkanları sağlayan Türk milletine şükranlarımı sunmak öncelikli vazifemdir.

Bütün bunların yanında Ocak 2010'da TSK'dan emekli olduktan sonra, Türkiye'nin bir numaralı düşünce kuruluşu olan 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün dergilerini ve İnternet sitesini yazılarıma açarak beni araştırma yapmaya ve yazı yazmaya teşvik eden, daha sonra da Enstitü Başkanlığı görevini üstlenmemi sağlayan Enstitümüzün kurucu başkanı, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı İstanbul Milletvekili, Türkiye'nin önde gelen bilim insanı Sn. Prof.Dr. Ümit ÖZDAĞ'a ayrıca teşekkür etmek isterim.

Peki köşe yazılarımda neler bulacaksınız? Köşemin adını KÖPRÜÜSTÜ koydum. Bir gemide "köprüüstü"nün rolünden de esinlenerek, Türkiye'deki ve dünyadaki olayları takip ederek, analizler yaparak gerçek durumu tespit edip görünen resmi ve öngörülerimizi bu köşede okurlarımızla paylaşacağız. Türkiye'nin ve Türk milletinin geleceğini, bekasını, güvenliğini ilgilendiren her konu köşe yazılarımızda gündemimizde olacak. Ancak özellikle savunma, güvenlik, dış politika ve uluslararası ilişkilerde Türkiye'yi ilgilendiren konular ağırlıklı olarak bu köşede yer bulacak.

NATO zirve kararları

Türkiye'ye destek mi, köstek mi?

İşte bunlardan biri 11-12 Temmuz 2018'de Brüksel'de yapılan NATO Zirvesi. Zirve sonunda 79 maddelik bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Burada Türkiye'ye yönelik ifadeler Türk medyasında "NATO'dan Türkiye'ye destek (!)" olarak yorumlandı. Belki de bir elin parmağını geçmeyecek sayıda yazıda bu kararların Türkiye'ye yönelik olumsuzlukları ifade edildi. Peki gerçek durum ne?

Sonuç bildirgesinde Türkiye'nin adı 3 yerde (23, 38 ve 49. maddeler)  geçmesine rağmen içlerinde Türkiye açısından en sıkıntılı gözüken 23. maddenin ifade ediliş mantığının ve bunun geri planında yatan konunun medyamızda hiç irdelenmemesi şaşırtıcı ve inanılmaz. Bakın niçin böyle diyorum.

Söz konusu maddede Türkiye'ye yönelik tehditlere karşı tespit edilen uygulamaların devam ettiğini, Türkiye'nin güvenliğinin sağlanmasının aynı zamanda NATO'nun güvenliğini de sağlamak anlamına geldiğini belirten birinci cümleden sonra NATO Çok Yüksek Seviyeli Hazırlık Kuvvetlerinin kısa ikazı müteakip sevk edilmeye hazır olduğu ifade edilmektedir.

Bahse konu NATO kuvvetlerine ilişkin olarak diğer maddelerde geniş açıklamalar olmasına rağmen 23. maddede "Türkiye'ye güneyden gelen tehdit ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik tedbirler" cümlesinden hemen sonra NATO kuvvetlerinin hazır olduğundan bahsedilmesi önümüzdeki haftalarda Türkiye'nin Suriye sınırına NATO askerinin geleceğinin işareti değil de nedir? Bu senaryo gerçekleştiğinde NATO kuvvetlerinin istikrar gücü olarak Fırat'ın doğusunda Suriye topraklarında (PYD kontrolündeki bölge), Fırat'ın batısında ise Türk topraklarında konuşlanması hiç de sürpriz olmayacaktır.

NATO kararlarında terör tehdidinden bahsedilirken sadece IŞİD'e atıf yapılmasının, PKK/YPG'ye yönelik ima bile yapılmamasının, 49. maddede Türkiye'ye güneyden gelen tehdidin terör değil İran ve Suriye'den gelen füze tehdidi olduğunun vurgulanmasının Türkiye'nin tehdit algılamasıyla ne kadar örtüştüğü ciddiyetle incelenmelidir.

NATO kararlarının kaleme alınışının perde arkasında önümüzdeki günlerde "herhangi bir bahaneyle Türkiye'ye acil Patriot satışını gündeme getirtip peşinden de S-400 alımını durdurmak mı hedefleniyor?" sorusu akla gelmektedir. Nitekim ABD'nin Türkiye'ye Patriot satışı için cazip teklifi hazırladıklarının ve görüşmeler yaptıklarının bizzat Amerikalı yetkililerce açıklandığını hatırlamakta fayda var.

NATO zirvesi kararlarında Karadeniz'de artan NATO varlığını, GKRY'yi NATO üyeliğine götürebilecek şekilde NATO-AB mekanizmalarının ilmek ilmek örüldüğünü gösteren hususların Türkiye'yi hem Karadeniz hem de Doğu Akdeniz'de çevreleyen tehdit halkasının parçaları olduğu görülmelidir.

Ayrıca Suriye'den kaynaklanan sorun ve tehditleri sadece Menbic konusu üzerinden algılayan Menbic yol haritası adlı ABD oyun planının Türkiye'yi çevreleyen tehdit halkasının güneydeki parçası olduğu gözden kaçırılmamalıdır. NATO kararlarındaki ifadelerden Türkiye'ye güneyden gelen füze tehdidinin önümüzdeki dönemde İran tehdidine dönüştürülmek istendiği, böylece bölgeye konuşlanacak muhtemel NATO kuvvetinin nihai hedefinin ne olabileceği iyi anlaşılmalıdır.

Bütün bunları başka yazılarımızda ayrıca inceleyeceğiz.

Yazarın Diğer Yazıları