Molla rejiminin sonu mu?..

Sonunda, yanıbaşımızdaki İran da iyice karıştı... Sokakları çınlatan "diktatöre ölüm" sloganları ve askeri yetkililerin, "Büyük Şeytan'ın adamlarına karşı göreve hazırız" şeklindeki açıklamaları her şeyi anlatıyor zaten!..

Mısır, Irak, Libya ve Suriye'ye müdahale demişken, son yıllarda Orta Doğu'da yaşanan gelişmelerde rolünün artması, ABD'nin ezeli düşmanı İran'ın da suyunun ısınacağını gösteriyordu zaten... Bu saptamanın üç önemli gerekçesi var;

- "Arap Baharı" teranesinin Orta Doğu'da tüm dengeleri değiştirdiği bir süreçte, Mezopotamya coğrafyasının neredeyse en güçlü devletinin ayakta kalabiliyor olması emperyalizmin "BOP" hedefinin önünde büyük engel olarak gösteriliyordu...

- ABD ile destekçilerinin 5 yılı aşkın süren iç savaş kışkırtıcılığına rağmen Suriye rejiminin en önemli dayanaklardan birinin İran olması da Tahran diplomasisini önünde sonunda hedef haline getirecekti...

- Ve son "Kudüs" olayı da gösterdi ki; ortada halen bir molla rejimi varken İsrail, ABD desteğine rağmen nihai hedefine ulaşamıyorsa, İran'ın karıştırılmayacağı ihtimali olamazdı...

Peki; Yeni Asya gibi Nurcu bir gazetenin bile "din adına uyguladığı benzer baskılarla yoğun tepkilerin hedefi oldu" diye eleştirdiği İran rejimi son kargaşanın ardından ayakta durabilecek mi?..

Yani; ABD'nin sürekli "terör destekçisi" ilan ettiği ve ambargoyla boğduğu Tahran yönetimi, iç savaş kışkırtıcılığının yol açacağı terör girdabından kurtulabilecek mi?..

***

Madalyonun iki yüzü...

Orta Doğu'da olduğu gibi, ülkemizde de salt "ABD'ye karşı" diye İran'da toplumu ezen ve ulusunu gericilik karanlığında süründüren bir rejime destek veren kesimler olduğu biliniyor...

Diğer yandan, oldum olası sert diplomasisiyle emperyalizme kafa tutarak dikkat çeken Tahran yönetimi, İsrail'e karşı her zaman pusuda duruyor, İslam dünyasına cesaret veriyor...

Aynı zamanda Molla rejimi, Suriye'nin ayakta kalması için Rusya'nın oluşturduğu barikata her açıdan omuz verirken, bu uğurda askerlerini, parasını ve son eylemler de gösteriyor ki, huzurunu kaybetmekten de çekinmiyor...

Madalyonun iki tarafındaki gerçeklere rağmen, İran'da 30'dan fazla insanın ölümüne yol açan olayların hızla yayılması Tahran'da molla rejiminin artık eskisi gibi rahat olamayacağının işaretlerini veriyor...

Üstelik Ruhani'nin kendi yandaşlarını "göstericilere müdahale" etmeye çağırması ve ordunun bazı kentlerde konuşlandırılmasının rejim kaosunu iç savaşa dönüştüreceğini de herkes tahmin edebiliyor...

Evet; kimi çevrelerin dediği gibi, PKK dahil ayrılıkçılar ve benzeri iç dinamiklerin protesto olaylarındaki rolü ya da Trump'ın eylemcilere, "zamanı gelince büyük destek göreceksiniz" şeklindeki açıklamalarını dayanak almadan söylemek lazım... Molla sistemini zoraki sarsacak gerekçeler bellidir;

Dünya insanlığının Mars'ta yaşam alanları aradığı bir çağda iletişim teknolojisinin gücü artık hiçbir şeyi "karanlık"ta bırakmazken, şeriat rejiminin "yolsuzluk, rüşvet" ve "hayat pahalılığı" çıkmazına kayıtsız kalması 9 yıl sonra yaşanan en büyük ayaklanma için tek gerekçe değil...

Çünkü internetin hâkim olduğu bir dünyada, teknolojik uygarlık yaşamın önemli alanlarını "robot"lara teslim etmeye hazırlanırken, "şeriat polisi"nin sokaklarda kadınları coplaması, "Besic" milislerinin rejim bekçiliği uğruna her fırsatta terör estirmesi ve adına "devrim" denilen -aslında şeriatçı darbe-nin, "devrim muhafızlığı" baskıcılığıyla korunamayacağı ortada artık...

ABD ile İsrail'in Orta Doğu'da "ileri karakol"culuk tiyatrosuna her zaman olduğu gibi karşı çıkarak vurgulamam gerekiyor; günümüzde yaşanan eylemlerle olmasa da, kesin olan şu ki, uygar dünyanın hızlı gidişatı İran benzeri rejimleri eninde sonunda değişime zorlayacaktır...

***

Evde bağırmanın cezası!..

Dünyanın neresinde bizimki gibi bir ülke var acaba?.. Sene başı gelince, başını mecburen kasap bıçağının altına bırakan kurbanlık gibi "kader"ine razı olan bir kitle de yaşıyor bu ülkede...

Sessiz-sedasız ve sorgusuz-sualsiz bir toplumun, her yılbaşında karşılaşması zoraki bir gelenek haline getirilen "zam" terörü bu yıl da keskin bir kılıç gibi yurttaşların boynuna iniverdi... Ve sosyal medyadaki birkaç "mırın-kırın"dan sonra herkes yine teslim oldu...

Oysa "pahalılık" ve bunu kangrenleştiren zam işkencesi iğneden ipliğe kadar bu yıl da her şeye yansıdı;

Trafik cezaları, cep telefonu vergileri, ehliyet, pasaport gibi harçlar yüzde 14.47 oranında arttı... Motorlu Taşıtlar Vergisi yeni yılda yüzde 15 ile yüzde 50 oranlarında zamlandı.

Cep telefonundan alınan Özel İletişim Vergisi (ÖİV) 47.7 liradan 54.6 liraya çıkarıldı... Emlak Vergisi yüzde 7.25 oranında zamlandı... Çevre Temizlik Vergisi her 1 metreküp su tüketimi için 28 kuruştan 32 kuruşa çıktı.

Peki; tüm bunlara karşın AKP iktidarının çalışanların yanısıra, emekli memurlarla işçilere verdiği "yüzde 5.69" oranındaki komik ötesi ve de utanç verici maaş artışına sessiz kalınmasına ne demeli?..

Muhalif siyasetin bile kongre kavgalarında boğulduğu bir ülkede kimse zam terörüne bişey diyemiyor ve diyemeyeceği de anlaşılıyor!..

Kimse "olağanüstü hal var" diye sokaklarda tencere-tava protestoları da yapamayacağına göre, tepkili yurttaşlara bir tavsiyemiz var:

Sakın ola ev sohbetlerinde "zam"dan yakınırken isyan ederek bağırıp çağırmayın, çünkü "yüksek ses ve titreşime neden olarak komşularını rahatsız edenler" için kesilen cezalara da zam yapılmış... "Gürültü" yapanlar artık 968 lira ceza ödemek zorunda kalacaklar!!!

Yolsuzluk, rüşvet ve kent yağmacılığının neredeyse legal hale geldiği bir ülkede, "gürültü"cülere yapılan zam tam da susup oturanlar için biçilmiş kaftan değil mi?.. Biraz ironik olacak ama susalım, AKP- pardon- komşular rahatsız olmasın!!!

Yazarın Diğer Yazıları