Muğla Valiliği'ne çağrı (1)

Son on günden bu yana Muğla ili Ortaca ilçesi Dalyan beldesinde, Denizcilik Müsteşarlığı’na bağlı İzmir Liman Başkanlığı’ndan gelen görevlilerce yapılan ve kendileri hariç bütün tarafların rahatsız olduğu “tekne denetim kaosu” sürüyor. Ülkemizde genelde “Ben yaptım oldu” mantığıyla hareket eden kurumların mevcudiyeti, tüm sektörlerde olumsuzluk yaratmaya, bu mantık hatasından dolayı yapılan hatalardan da hep uzunca bir süre sonra geri dönüş olabiliyor.
Daha önce de Dalyan Kanalları ve Köyceğiz Gölü ile ilgili birçok yazı yazdım, henüz bozulmamış olan bu “yeryüzü cennetinin” korunması için neler yapılması gerektiğinin örneklerini, sektörün içinde uzunca süreden beri bulunmam ve halen de yörede çalışmamdan dolayı bütün ayrıntılarıyla bu köşede dile getirdim.
Anlaşılan o ki; Muğla Valiliği’nin daha önce alınmış olan “İl İdare Kurulu Kararları” dayanak gösterilerek, boyları 12-13 metre uzunluğunda olan ve 40 kişinin rahatlıkla binebildiği teknelere “25 kişiden fazla insanın binmesi bu denetimlerle engelleniyor”. Yukarıda bahsettiğim gibi bu uygulama tam da “Ben yaptım oldu” mantığını gösteriyor.
Denetimlerde amaç “bağcıyı dövmek değil üzüm yemek olmalıdır”. Her yıl milyonlarca doları Türkiye’nin tanıtımı için devlet bütçesinden Kültür ve Turizm Bakanlığı’na aktararak, altyapı sorunları olan hemen hemen tüm sahil yerleşimlerini “turizm bölgesi” ilan ederek turizm gelişmez. Aksine altyapı sorunları olan bu yerleşim bölgelerinde turistlerin başına gelecek tüm olumsuzluklardan Kültür ve Turizm Bakanlığı “maddi ve manevi anlamda sorumlu” olmaktadır.
Son on gündür Dalyan Kanalları ve Köyceğiz Gölü’nde yapılan denetimler, resmen cebir uygulama yöntemlerini andırmaktadır. Bence bir yerde bir denetime başlamadan önce “denetimle hedeflenenin ne olduğunun açık seçik ortaya konması gerekir”. Denetimlere kesinlikle “karşı değilim”, en ince ayrıntısına kadar tüm yönleriyle denetimlerin devam etmesi taraftarıyım, ama karşı olduğum nokta denetim yapıyoruz diye, ülkemizi gezmeye ve görmeye gelen yabancı ziyaretçilere hiçbir kurumun işkence yapma hakkı olduğunu sanmıyorum.
Denetimlerde uygulanması gereken yöntemlerle ilgili naçizane soru ve önerilerimi aşağıda sıralıyorum. Öneriler dikkate alınır veya alınmaz, sorular cevap bulur veya bulmaz, orasını süreç içerisinde göreceğiz. Ama Muğla Valiliği İl İdare Kurulu kararlarının ve İzmir Liman Başkanlığı’ndan gelen denetmen arkadaşların “turizme katkı sağlama amacıyla böyle davrandıklarını varsayarak” önerilerde bulunup soru sorarak katkı sağlamaya çalışacağım.
1. Köyceğiz Gölü ve Dalyan Kanalları Özel Çevre Kanunu ile korunan bölgeler olduğu için, tekne sayılarına çevre kirliliği daha da artmasın diye sınırlama getirildi. Tekne sayısının artmasına izin vermeyeceğinize göre, turizm sezonunun en yoğun olduğu temmuz ve ağustos aylarında, Dalyan’a gelen turistleri hangi teknelerle taşımayı düşünüyorsunuz?
2. Dalyan’da en büyük sorun sizce teknelere 25 kişiden fazla insanın bindirilmesi mi, yoksa 14-15 yaşında çocukların tekne kullanması mı?
3. Denetlemelerde neden Maliye Bakanlığı’ndan, Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan, Tarım ve Köyişleri’nden ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’ndan görevliler yok?
4. Gezen ve para bırakan turist sayısı her geçen gün biraz daha azalırken, Muğla bölgesinin en çok turist çeken Dalyan beldesine yapılan bu denetim ve uygulamalarla verilecek zararın sorumlusu kim olacak?
Haftaya soru ve önerilere devam edeceğim.

Yazarın Diğer Yazıları