Muhalif medya açılımı da şart

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Gazi Mustafa Kemal Atatürk açılımı 10 Kasım sonrası muhalefet partileri ve medya tarafından da büyük ilgi ve destek gördü.

Şimdi sıra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhalif medya açılımına geldi.

15 yıldır sadece kendisine yakın gazetecileri AK Parti Genel Merkezine, başbakanlığa ve cumhurbaşkanlığına akredite eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti'nin muhalif medya yazarlarını ve muhabirlerini de akredite etmesini öneriyorum.

İlk olarak da ben talibim ve 48 yıllık sürekli basın kartı sahibi gazeteci olarak Cumhurbaşkanlığına akredite olmak istiyorum.

Cumhurbaşkanlığı külliyesindeki faaliyetleri gazeteci-yazar olarak izlemek mesleğim açısından kuşku yok ki önem taşımaktadır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yurt içi ve yurt dışı gezilerine davet edilmek, Cumhurbaşkanlığı resmi heyetinde bulunmak, devletimizin uçağı ile yurt dışı resmi temaslarını izleme fırsatı bulmak istiyorum.

Atatürk açılımında öncülük yaptığı gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından muhalif medya açılımı yapılmasını ve muhalif muhabir ve yazarları da Cumhurbaşkanlığı külliyesine akredite ettirmesini, toplantılara ve yurt içi, yurt dışı gezilerine davet ettirmesini bekliyorum.

Çünkü bu görevler şahsi değil devlet görevleridir ki Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ve Çankaya Köşkü devletimizin mekanlarıdır. Uçaklar, otobüsler devlet araçlarıdır ki bizler de devletimizin Basın Yayın Genel Müdürlüğü'nün akredite ederek sarı basın kartı verdiği gazetecileriz.

1971'den bu yana sarı basın kartı hamiliyim ki 1993'ten bu yana da "sürekli" yani bir medya iş yerinde çalışmasam dahi ömür boyu bu kartı taşımaya hak kazanan bir gazeteciyim.

Şunu da vurgulayayım ki meslek hayatım boyunca izlediğim, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, Bülent Ecevit ve Turgut Özal gibi merhumlar ile Yıldırım Akbulut, Mesut Yılmaz, Tansu Çiller, Deniz Baykal, Mehmet Ağar gibi devlet adamlarının engellemelerine asla takılmadım.

Muhalif olsak de elbette devletimizi yöneten siyasilere karşı nasıl bir üslup kullanacağımızı, sorularımızı mesleki deneyimlerimizle nasıl oluşturacağımızı ve gerekli saygıyı nasıl göstereceğimizi elbette çok iyi biliriz.

Erbakan dönemi uygulaması

28 Şubat 1997 öncesi ve sonrasında Genelkurmay Başkanlığı ile Erbakan hükümeti nezdinde gazeteciler ikiye ayrılmışlardı.

Genelkurmay Başkanlığı'na davet edilen gazetecileri dönemin Başbakanı merhum Necmettin Erbakan, "bir kısım medya" diye eleştiriyor ve kendi basın toplantılarına ve sohbetlerine davet etmiyordu.

Erbakan'ın davet ettiği gazetecilere ise Genelkurmay medya brifinglerine, basın toplantılarına, gezilerine ve diğer sivil toplum örgütlerine verdiği brifinglere almıyordu.

Bendeniz Genelkurmay Başkanlığı'na ve merhum Başbakan Erbakan'ın toplantılarına davet edilen tek gazeteci/televizyoncuydum.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de benim merhum Erbakan'ın sohbetlerine davet edildiğimin tanığıdır.

Erbakan'ın bir akşam başbakanlık konutundaki medya sohbetine ben de minik video kameramı alarak gittim çünkü önceki toplantıda gazeteciler teyplerini koymuşlar kayda almışlar ve deşifreyi bana da göndererek haber yapmamı sağlamışlardı.

Merhum Başbakan, "Orhan Beyefendi siz duayensiniz şöyle yanıma buyurunuz" diyerek masanın sağ ucunda bendenize yer gösterdi.

Yemek sonrası sohbet başlayınca gazeteciler yine teyplerini koyunca çantamdan kameramı çıkartıp Erbakan'ı kayda alacak şekilde masanın üzerine yerleştirdim.

Kamerayı gören Ankara Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan, Erbakan'ın yanına gelerek eğildi ve "Sayın Başbakanım, Orhan Bey kameraya kaydediyor" dedi.

Erbakan, Ceylan'a dönerek, "Orhan Beyefendi televizyoncu. Başka neye kaydedecek ki?" diye yanıt verince hâlâ sakladığım o çekimi yaptım.

Hoşgörüyü görüyor musunuz, devlet adamlığını görüyor, takdir ediyor musunuz?

O günlerden sonra tüm basın meslek kuruluşları ve gazeteciler Erbakan'ı da Genelkurmay'ı da bu ayrımcı uygulamalarından dolayı şiddetle eleştirdiler.

İşte bu anılardan günümüze yani AK Parti dönemine gelince bu kez "muhalif medya-yandaş medya" ayrımcılığı daha sert kurallarla başlatıldı ve uygulanmaya da devam ediliyor.

Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık başta olmak üzere tüm bakanlıklar ile AK Parti Genel Merkezi muhalif gazetecilere kapatıldı.

Televizyonlara, radyolara gazete ve dergilere "demeç vermeme" muhalif gazetecileri akredite etmeme dönemi başladı.

Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanlar sadece yandaş gördükleri gazetecilerin yurt dışı gezilerini izlemelerine onay verdiler.

15 yıl sonra gördük ki AK Parti yeni açılımlara imza atmaya başladı ve ilk olarak "Atatürk açılımı" Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatıldı.

Başbakan Binali Yıldırım, bakanlar ve AKP Genel Merkez yönetimi de bu açılımı destekledi.

İşte bu gelişmeler ışığında ben de diyorum ki şimdi sıra "muhalif medya açılımı" yapılmasında.

İlk olarak da ben, Cumhurbaşkanı'nın ve Başbakan'ın faaliyetlerini izlemeye talibim ve akredite edilmeyi hatta davet edilmeyi bekliyorum.

AK Parti sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Kahramanmaraşlı hemşerim Mahir Ünal randevu talebime olumlu yanıt versin istiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları