Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Musa’yı beklerken...

Birileri ağaçlar için verdi canını, demokrasi için birileri can veriyor! Biliyorsunuz ağaç da, demokrasi de işin hikâye tarafı aslında, tek ortak özellikleri var Taksim’de toplananlar ile Rabia’tül Adeviyye’de toplananların, muktedir olana baş kaldırmaları!
Kızılay’da öldürülenin suçu da muktedirin fikrine inanmaması, Nahda’da öldürülenlerin de..
Mısır’da bilanço çok daha ağır!
Demokrasiyle gelen gaz bombası atarken, darbeyle gelen kurşun sıkıyor mazlumların üzerine..
Zulmün adı, zulmün niteliği, zulmün niceliği ve zulmün tarafı yalnız zalimlerin dilinde değişiyor yer yer..

 


***

 


Adâlet dine göre, adâlet mezhebe göre, adâlet partiye göre dağıtılıyor o yerlerde..
Ve adâlet zulme alkış tutmayanların, zâlimi sevmeyenlerin, gelenin keyfi için geçmişe sövmeyenlerin semtine hiç ama hiç uğramıyor..
Her gelenin bayrağını sallayanlar, hep güçten, güçlüden taraf olanlar da oturdukları yerden Hatay’daki cenaze evine düşen acıyla, Kahire’deki cenaze evine düşen acıyı kıyâs etmeye çalışıyor..
Krallar tek soytarıyla yetinmiyor artık, kendisini destekleyenlerin tamamını soytarısı olarak görüyor..
Muktedirin trenine binen, muktedirin önünden yiyen, muktedirin elini öpen soytarıların sayısı da az değil..

 


***

 


Bağdat için, Kahire için, Haiti için, Somali için, Sudan için, Açe için sel olan gözyaşlarının tek bir damlası dökülmüyor Kerkük için, Karabağ için, Doğu Türkistan için..
Zulüm gören bütün İslâm coğrafyasına dualar gönderilirken, İslâm sıfatının yanına Türk eklenince bir Fatihâ’yı bile hak etmiyorlar..
Saf saf dizilmiş insanlar, saflara ayrılmış, taraf olmak mecburiyetinde bırakılmış!
Gezidekilerin Mısır’da darbecilerin zulmüne uğrayan Müslüman Kardeşler’in tarafına düşme hakkı yok, yahut Türkiye’de muktedirin tarafına düşenlerin, Süriye’de öldürdüğü Esad askerinin kalbini çıkarıp ağzına alan Özgür Suriye Ordusu mensubu yamyam ile aynı safa düşmeme lüksü yok!
Zulmün tarafını Tanrı değil, kendisini Tanrı zanneden iktidarlar belirliyor artık!

 


***

 


İnsan hayatı giderek kıymetsizleşiyor muktedirlerin hırsı karşısında, çoğu zaman insan olmak nefes alabilmek için yeterli sebep sayılmıyor..
Zulüm ve ölüm kolayca meşrulaştırılabiliyor artık!
Ortak bir dili, ortak bir dini, ortak bir
kaderi yok mazlumların. Türkiye’de zâlimlik edenler Mısır’da mazlum rolüne bürünebiliyor..
Mısır’da ölenlere şehitlik sıfatı lâyık görülürken, Türkiye’de ölenler için gözler kör, kulaklar sağır olabiliyor..
Lâkin herkes bir umut taşımak zorunda istikbâl için, en azından çocuklarının da hür bir biçimde yaşama hakkına sahip olabileceğine dair bir umut!
Firavun’u olan, elbet Musa’yı bekleyecek!
Biz kimi bekleyelim?

 


***

 


Taif dönüşü atılan taşlarla vücudu kanlar içinde kalan ve Cebrail’in: ‘Ya Rasulallah! Taif kavmi iki dağ arasındadır. Allah, bu tablo karşısında beni görevlendirdi ki eğer istersen o kavmi o iki dağ arasına alıp helak edeyim’ teklifine karşılık, ‘Hayır, olmaz. Onlar beni bilmiyorlar, beni Abdulmuttalib’in yetimi olarak biliyorlar, belki onların soyundan biri, bir gün Müslüman olur, onun cehennemde yanmasına nasıl tahammül ederim?’ yanıtını veren peygamberin merhameti kitaplarda kalmış..
Aynı kitaba inandığımız ecdadımızın tüm dünyaya insanlık dersi vererek, 1492’de İspanya’dan kovulan 150.000 Yahudiye kucak açması tarihin tozlu raflarında..
Ne İsa’nın, ne Musa’nın ne de Muhammed’in dinine itibar etmeyip, kendi yarattıkları dinlerine imân edenler karşısında tek çaresi var zulme uğrayanların; Allah’ın adâletinin tecelli edeceği günü beklemek!
Ve Dûha suresinde buyurduğu gibi ‘Rabb’in seni ne unuttu, ne de sana darıldı’ taahhüdüne yürekten imân etmek..

Yazarın Diğer Yazıları