Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Mûsibet üçgeni

Bugünler de geçecek...

Karanlığın en yoğun olduğu ânlar, biliyoruz ki aydınlığa en yakın olduğumuz zamanlar olacak...

Buna inanıyoruz...

Millet olmanın bütün icaplarını bütün vecheleriyle binlerce yılın içinde süzülüp gelerek ifâ eden aziz Türk milleti bu bâdireyi de atlatacak...

Fetret devrini atlatan ve kardeş kavgasının altı yüz yıllık Osmanlı Cihan Devleti’nin hayatına son verme tehlikesinin üstesinden gelen bu millet, bir arada yaşamanın yüzlerce yıllık şâhikasını nasıl insanlık tarihine yazdırdıysa, bugünün belâsını da def edecek...

Sarayın karşısına demirleyen düşman zırhlılarını nasıl geldikleri yere yolladıysa, Çanakkale’yi nasıl geçilmez kıldıysa, İzmir’in, Bursa’nın, Maraş’ın, Antep’in toprağının halel-dâr olmasına nasıl izin vermediyse, bugün de ülkenin bölünmesine, kardeş kavgasına izin vermeyecek...

Üç kıtaya yayılmış Osmanlı’nın enkâzı arasından kendisine vatan edindiği bu mukaddes vatan toprakları üzerindeki oynanan bütün oyunları bozacak, söz konusu vatansa gerisini teferruâta dönüştürecektir...

Yüzyıllarca hiçbir komplekse kapılmadan devletin en yüksek mertebelerini her ırktan, her dinden, her mezhepten, her kültürden tebaasına açan bu millet, aynı topraklarda yaşayan ve adına millet dediğimiz topluluğun her bir ferdiyle devletin, ülkenin bütün nimetlerini eşit olarak bölüşecek, külfetine de eşit olarak tâlip olacaktır...

Yan yana beşiklere doğan ve yan yana kabirlere defnolan bu toprakların insanı yine yan yana beşiklere doğacaklar, aynı halaylara duracaklar, aynı cenâzelere Fatihalar okuyacaklar ve yan yana kabirlerde yatacaklar...

Sabır ve sebatla atlatsan kumaş dokumayı, kurt ile kuzuyu aynı yerde yaymayı, gülden terâzilerde gül tartmayı yüzlerce yıldırı bilen bu aziz millet, at izinden kurt izini ayırmayı bugün de bilecektir...

Biliyoruz, çok kötü günlerden geçiyoruz...

Vatan duygusundan bî-haber, millet duygusundan bî-haber, Türk âidiyetinden ve Türk kimliğinden rahatsız üç muhterisin ve şürekâsının iktidar şehvetine, güç ve kudret hırsına, haram düşkünlüğüne binlerce yıllık devlet ve millet geleneği olan Türk milleti, geleceğini fedâ etmeyecektir...

Bu millet ’kırk katır veya kırk satır’ı değil, ’ya devlet başa ya kuzgun leşe’ diyecek ve devletine sahip çıkacaktır.

Bu devlet, karanlık pusularda katledilen mâsumların,  sokaklarda patlatılan bombalarla parçalanan bebeklerin mâsum bedenleri üzerinde değil, koskoca bir medeniyetin görkemli sayfaları arasından üç kıtaya sanat, mimarî, edebiyat, bilim ve fütühatmührü vurarak doğmuştur...

Bu millet, her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına alan bir muhterisin, stratejik derinliğinin içinde sefil yalnızlığa mahkûm olmuş bir hayalperestin ve iki yıldır bu ülkede akan her kanı eline bulaştıran, kendi ülkesine birkaç füze yollayabilmeyi istihbaratçılık zanneden bir macerâperestin hırslarına bırakmayacaktır...

Dinini bezirgânların eline, dindarlığını soytarıların eline, devletini ayakları bu topraklara basmayan, kalpleri bu topraklar için atmayan bir bedevî kadronun eline bırakmayacaktır...

Aksi taktirde, kabaran ayranının içinde tüm Türk düşmanlarını boğabilecek, vatanı üzerine dikilen gözleri oymasını bilecektir...

Tarih bunun örnekleri ile doludur. Tarih bu ülkeye ihânet edenlerin bu ülkeye pasaportla girebildiğinin örnekleriyle doludur. Tarih bu milletin hem merhametinin hem de gazâbının örnekleriyle doludur...

Bunun için tarihe bakmak yeterli olacaktır...

Yazarın Diğer Yazıları