MUSTAFA KEMAL’E DÜELLO TEKLİFİ – 4 –

MUSTAFA KEMAL’E DÜELLO TEKLİFİ – 4 –
Mustafa Kemal düello silahını süpürge sopası olarak seçer (!)

esat-atalay-001.jpg
Mustafa Kemal Paşa;

- Ne oldu bu adama, çıldırdı mı?

Ben;

- Aklından biraz zoru var galiba, bugün ne olmuş bilmem.

Mustafa Kemal Paşa;

- Demek ben de şahitleri tâyin edeyim, öyle mi?

- Sade o kadar değil, silâh intihabı da size aitmiş, bunu da intihap ediniz.  Rüstem Bey’e tebliğ edeceğim.

- Acaba hangi silâhı tercih etsek!.

- Bence modern bir silâh olsun.

- Yani ne demek?

- Süpürge sopası demek.

Uzun kahkahalarla bu görüşmeye nihayet verdik. Odama geldim. Rüstem Bey bekliyordu.

- İntihap ettiği silâh nedir?

- Modern bir silâh, şimdiye kadar düelloda hiç kullanılmamış bir silâh.

- Neymiş o?

- Süpürge sopası.

Nihayet Rüstem Bey’e pek ciddî olarak dedim ki;

- Rüstem Bey, evvelâ sizi tahkir eden yok. Saniyen, bu hareketiniz şayi olursa arkadaşlar arasında kazandığınız mevki ve hürmeti kaybedersiniz. Salisen, böyle firengâne hareketler, sizi biz millîciler arasında fena bir mevkie düşürür ve hattâ aramızdan geldiğiniz yere, yâni İstanbul’a avdetinizi icap ettirir. İşte o zaman sizi bilenler arasında kovulmuş damgasıyla fena bir şöhret almış olursunuz. Odanızı teşrif ediniz de, müsterih olunuz; cereyan etmiş bir mesele yoktur. Kemafissabık işimize bakalım.

Rüstem Bey, biraz daha sözü uzattı ve nihayet bana da dargın bir şekilde odadan çıktı. Akşam yemeğine de gelmedi, ertesi gün gerçi göründü amma, hep çatık çehreli idi. (NOT: Bazı kaynaklar bu olayı Çankaya Köşkü’nde bir akşam yemeği sırasında geçti şeklinde vermektedir. Fakat biz Mazhar Müfit Kansu’nun kitabını referans alarak aktardık. KEA)

Nihayet, aradan bir müddet geçtikten, vaziyet eski şeklini aldıktan sonra, İstanbul ahvali hakkında Avrupa gazetelerine yazı yazmak üzere İstanbul’a gitti. Ve Ankara mebusu intihap edilmişken yine böyle bir hiç yüzünden istifa etti. İstanbul’da kaldı; fakat geçinecek bir serveti olmadığından kendisine ayda 150 lira verilerek yazı yazmakla tavzif edildi.

Alfred Rüstem kimdir: Alfred Rüstem’in babası, Polonyalı bir subaydı. 1854 yılında 33 yaşındayken Osmanlı Devleti hizmetine girdi. Osmanlı ülkesine geldiğinde, Katolik mezhebini yani Hristiyan dinini bırakarak İslâmiyeti kabul etti ve Sadettin Nihat adını aldı. Dönemin Padişahı tarafından da kendisine Paşa’lık rütbesi verildi. Midilli Adası’nda görevlendirilen Sadettin Nihat Paşa’nın 1862 yılında bir oğlu oldu. Annesi din değiştirmediği için, yeni doğan çocuğa Alfred Bilinski adı verildi.

İyi bir eğitim gören, ana dili Lehçe’nin yanı sıra Türkçe’den başka Rumca, İngilizce, Fransızca ve İtalyanca öğrenen Alfred Bilinski, 18 yaşını doldurduktan sonra kendi isteğiyle din değiştirip Ahmet Rüstem adını aldı. Yirmi yaşında o da babası gibi Hariciye’ye girdi.

(BİTTİ)