Musul'un dünü ve bugünü

Musul'un dünü ve bugünü

Irak, Osmanlı döneminde Musul, Bağdat ve Basra adı altında 3 vilayetten oluşuyordu. Aynı dönemde Musul adı altındaki vilayet ise Musul, Kerkük ve Süleymaniye şehirlerini kapsıyordu. Erbil kenti Kerkük'e bağlı bir sancak konumundaydı. Irak devletinin kurulmasıyla Osmanlı'da uygulanan idari taksimattan vazgeçildi ve bugünkü Musul şehri Irak'ın 19 vilayetlerinden biri oldu. Bununla birlikte Kerkük ve Süleymaniye de ayrı birer vilayet konumuna girdi.

Irak'ın ikinci büyük şehri olan ve nüfusu 4,5 milyona yakın Musul'un demografik yapısına bakıldığında %58'i Sünni Arap, %14'ü Türkmen, %10'u Kürt, %7'si Yezidi, %6'sı Kildo-Asuri, %5'i Şebeklerden oluşmaktadır. Musul'a bağlı ilçeleri ve yoğunluklarına göre sayıldığında;

-              Neynova Ovası İlçesi Kildo-Aşuri ve Kürtlerden,

-              Telafer İlçesi ve buna bağlı köyler katkısız Türkmenlerden,

-              Sincar Yezidi, Şebek ve Kürtlerden oluşmaktadır.

Lozan ve Ankara anlaşmaları bir önceki yazımızda incelendi. 1991'de BM kararıyla Irak'ın kuzeyinde 36. Paralelde güvenli bölge ihdas edilmiştir. Bu bölgede Musul'un 36. Paralelin içinde olmasına rağmen güvenli bölgenin dışında bırakıldı, Süleymaniye ise 36. Paralelin dışında olmasına rağmen güvenli bölgenin içinde yer almıştır. 36. Paralelin dışında kalan Kerkük ve Telafer'le ilgili olarak Türkmenlerin güvenli bölge içine alınmasına dair talepleri ise hiç dikkate alınmamıştır. Bu teknik ve hatalı çizim kasıtlı olarak yapılmıştır.

Musul'da Araplardan sonra ikinci büyük nüfusa sahip Türkmenlerin durumuna bakıldığında; 10 Haziran 2014'de DAEŞ işgaliyle Musul'un nüfus yapısında önemli değişiklikler meydana gelmiştir. Hali hazırda Musul kent merkezinde 1 Milyon, Telafer'de 40 Bin, Neynova'da 15 Bin, Sincar'da 150 Bin insan yaşamaktadır.

Musul operasyonunda komuta ABD'nin kontrolünde olmasına rağmen operasyona katılanların her birinin kendine göre hesapları var. Bu nedenle şehrin alınması zor olsa bile ardından meydana gelebilecek mezhep ve etnik temelli katliama dönüşebilecek şiddet dalgasının tedirginliğini tarafların taşıdığı açıkça ortadadır.

IŞİD'le ilgili mücadelede daha önce Irak ordusunun Şii milislerle girdikleri Sünni şehirlerde durum ortadadır. Başka bir ifadeyle asıl merak konusu Musul ve Telafer'in IŞİD'den geri alınmasından çok daha sonra neler yaşanacağı ve nasıl bir yönetimin kurulacağıdır.

Musul'un 8 bölgeye ayrılacağından söz edilmektedir. Ancak kesin olan iddia ise Musul'un yanı sıra Neynova, Sincar ve Telafer'in birer vilayete dönüşeceğidir. Musul'un Araplara, Neynova'nın Kürt ve Kildo-Asurilere, Sincar'ın Kürt ve Yezidilere, Telaferin ise Türkmenlere tahsis edileceğinden söz edilmektedir.

Şimdilik Musul operasyonunda DAEŞ tarafından orta düzey bir direniş olduğu görülmektedir. Özellikle DAEŞ militanlarının kontrollerindeki Neynova Ovasına bağlı köyleri mukavemet göstermeden terk etmelerinin ardından buralara Peşmergeler tarafından Kürt bayrakları dikilmektedir. Zaten Peşmergeler tarafından geri alınan köylerin şimdiden IKYB'ye katılımı sağlanmaktadır. 

Önemli bir ayrıntı ise Musul'da DAEŞ'e karşı,  Irak'ta Felluce, Suriye'de Membiç'te olduğu gibi 4 taraftan "360 Derece" kuşatma olmadı. Diğer taraftan Batı'da Telafer'e giden yolun açık olması düşündürücüdür. Musul'dan sonra esas DAEŞ direnişinin Telafer'de yaşanacağı kaygısını taşımaktayım. Bu hususta Telaferli Şii ve Sünni Liderler arasında acilen bir mutabakatın sağlanması, Türkiye'nin ABD idaresi ile diplomatik yolları kullanarak önlemlerin alınması ve tarafsız bir gücün orada konuşlandırılması yararlı olacaktır.

Hali hazırda Telafer'de yalnız Sünni Türkmenlerin bir bölümü bulunmakta geri kalanlar ise Irak'ta Bağdat, Necef, Kerbela ve Türkiye'de Ankara, İstanbul, Bursa başta olmak üzere diğer şehirlerde göç etmişlerdir. Bunların geri dönüşleri belirli prensip ve kurallar dahilinde sağlanmalıdır.