“Mutlu Şehir” Osmaniye’den...

Hem muhalefetin adayı olup hem de il-ilçe fark etmez herhangi bir idari birimin yönetimine seçilmek zor iş.  
Hem muhalefetin adayı olarak belediye başkanı seçilip, hem de halka -iktidarın her türlü kösteğine rağmen- hizmet götürebilmek daha da zor iş.
Ve...
Hem muhalefetin belediye başkanı olmak, hem de bütün imkansızlıklara rağmen, kıt kanaat icraatla, halktan takdir toplamak, ikinci, üçüncü defa seçilebilmeyi başarmak hepsinden zor iş.
Dün MHP’li Kiraz Belediye Başkanı’nın -herkesten çok idealist olması gereken çağında, genç yaşında- teslim bayrağını çekip, AKP sahnesinde boy gösterdiğini görünce, ha bugün ha yarın diye neredeyse bir aydır ertelediğim bir hak teslimi geldi aklıma. Öyle ya kötü örneklere verip veriştirmeye harcadığımız zamanın yarısını  “direnen” , onurlarından taviz vermeyen, kimliklerini terk etmeyen, dik duruşlu siyasilerin, bürokratların, yerel yöneticilerin yaptıklarını anlatmaya ayırsak çok daha ümitvar bir algı oluşabilir aslında toplumda.
Onlardan biri Kadir Kara;
Osmaniye Belediye Başkanı.
Geçtiğimiz Ocak ayının ilk haftasında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, belediyenin yeni binasını hizmete açması vesilesiyle ziyaret ettiğim Osmaniye’de yaptıklarını, yapmayı planladıklarını görüp de aktarmamış olmam haksızlık “mutlu bir şehir” yaratmak için gece gündüz çalışan onca insana.
Öncelikle, yolunuz düşerse yeni belediye binasını görmenizi isterim; hem Türk devlet felsefesinin taşta nasıl vücut bulduğuna tanık olmanız, “Selçuklu mimarisi”  denen şeyin yapılara iki geometrik şekil kondurmaktan ibaret olmadığını anlamanız, hem de girişten itibaren, duvarsız, halkla arasına perde sokmayan, camdan, herkesin birbirini ve vatandaşın kendisi için ne yapılıp, yapılmadığı gördüğü “şeffaf” bir ortamla tanışmanız için ihmal etmeyin.
Sonra mutlaka Kent Müzesi’ni gezin. Arastası, çınarlı kahvesi, kent arşivi, eğitim atölyesi...  “Kent Müzesi” fikri, kendisi de Osmaniyeli olan MHP lideri Bahçeli’ye aitmiş; yine Bahçeli’ye ait bir başka fikri de hayata geçirmek üzere bugünlerde Osmaniye Belediyesi;
Ana ve Bacılar Sığınma-Koruma Evi!
İktidarın “Mahallenin Namusu”  açılımından sonra, bu tür sığınaklar her zamankinden çok gerekecek gibi duruyor kadınlara; zamanlama isabetli!
 “Akıllı Kent” teknolojisine geçiş, Atık Bertaraf Sistemi, İkinci Toplu Konut Projesi, Yer Altı Otoparkı, Sebze-Meyve Hali, İmar Revizyonu; bir çok vaadini, şehrin elzem ihtiyaçlarını tamamlamış Kadir Kara.
Yeni dönemde “fiziksel ve ekonomik kalkınma”yla “sosyal ve kültürel kalkınma”yı at başı götürmeyi hedefliyor.
Beni benden alan -hâlâ çizgi film izleyen bir kişilik olunca-  “Masal Park”  projesi; harikalar diyarı gibi bir yer tasarlamışlar. Hani şu ünlü “Disneyland”ler var ya; onların “yerli” pardon  “milli”si... Dev Keloğlan’lar, Hacivat Karagöz’ler, şahlanan kır atlar... Bardaktan boşalır gibi yağmur yağınca, maketini görebildik yalnızca ama bölgenin en önemli eğlence merkezlerinden biri olacağa benziyor tamamlandığında...
Bitse de gitsek...
Size yeni yeni “güzel şeyler de oluyor”  yazıları yazabilsek...

KABAHAT KİMDE
Ne zamandır şiir olmuyordu “Sizden Gelenler”de... Şavşat’ın Sesi gazetesinden Salih Altun yollamış aşağıdaki dizeleri:
 “Yaldızlı sözlerle aldattım seni
Bin bir numarayla çaldım keseni
Belki ahirette yakarlar beni
Sense bu dünyada yandın Memocan
 (...)
Kazandığın boğazına yetmiyor
Ben kömür vermesem bacan tütmüyor
Bana üç dört tane uçak yetmiyor
Sen topal eşeğe bindin Memocan
 (...)
Gece gündüz el uzattım harama
Uyanmadın aha geldi burama
Kabahati İsyani’de arama
İnan ki suçlusun kendin Memocan”

Irak ordusu gibi!

Bakın “çuvalcı” Amerikalı’nın, Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’a taktığı nişan neyi hatırlatmış Fırat Gül’e:
“Irak’ı savaşmadan ABD’li askerlere teslim eden şerefli Irak komutanlarını(!) aklıma getiriyor ve endişeleniyorum. Bunların formasyonlarında sorun olduğu, Atatürk’ün askerleri olmadıklarını düşünüyorum.”

Sahipsiz sanatçı viran şehir gibidir
Bir mektup da kendisini  “Bugün ortalama 55 yaşında olan ancak kendini davasına, Türkiye sevdasına ve Türk milletine adayan Kara Eylül’de de darmadağın edilen bir nesilden geliyorum. Amatörce de olsa şiir yazmaya, inceleme çalışmalarımı da bir araya getirmeye çalışıyorum” diye tanıtan Mustafa Köksal’dan. Köksal aynı zamanda   “Ya Sabır”  ile  “Türk Kültüründe Aydın Buhranı ve Yabancılaşma” kitaplarının da yazarı.  İki yeni kitabı da yolda;
“Bitmeyen Meseleler”  ve  “Ah Memleketim Ah” .
Geçenlerde Misli Baydoğan’ın “Hatırla Beni”  romanını tavsiye ederken sahip çıkmak ve destek olmak/dayanışma üzerine yazdıklarıma atfen yollamış bu satırları;
“Bir milletin milli kültürünün aynası olan sanatı icra eden sanatçılar zor yetişiyor. Sanatçının hissetmesi, sevmesi, sahiplenmesi, duygulanması ve coşması gerekir. Eğer siz sanatçı ruhlu insanları bunlardan mahrum ederseniz onların yüreği bombalarla darmadağın edilmiş şehir gibi olur. Roman, şiir, sinema, tiyatro yazanımızın, gelenekli Türk el sanatlarından ebru, hat, minyatür,  çini,  katı’, tezhip sanatlarını icra edenimizin, kimlikli ve kişilikli şehirleşme için millî çizgilerle donanmış çizim yapan mimarımızın sayısı çok dersek ” gerçek “ kavramına biraz haksızlık etmiş oluruz. Evet, sanat dünyasında neden yokuz ya da var olan insanlarımıza da neden sahip çıkamıyoruz sorusu önemli bir eksikliği işaret ediyor.”

Yazarın Diğer Yazıları