Mutlu yıllar demek, çok zor

Tam 9 kez elektriği kesilen ve 24 saatin 13'ünü karanlıkta geçirmiş biriyim. Üstelik doğum günümde. Hani şarkıdaki gibi "Babamın Öldüğü Yaştayım"ı söylerken. Yine "ne zaman kesilecek" beklentisi altında NTV'ye takıldım. Çalışma Bakanı vardı. İlginç olan Mehmet Müezzinoğlu söyleşi sırasında hiç "kara kış" kısıtlaması olmadı. Belki uzun sürmedi de ondan .

Şimdilerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı'nın kısa geçmişini hatırladım. Ak Parti'nin İstanbul İl Başkanı'yken "kudretli" diye yazdığımı anımsıyorum. Pek çok bakan ondan icazet alırdı. Doktor olduğu, hastane sahipliğinden dolayı ideali Sağlık Bakanlığı idi. Önce parlamentoya girdi. Sonra idealine kavuştu. Aslında talihsizliği böyle başladı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en reformist bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ'ın yerine geçmişti. Görev süresince Akdağ'ın sağladıklarını bir adım öteye götüremedi. Bu yüzden kısa süre sonra bakanlığı asıl sahibine, Akdağ'a terk etti. Bu sefer Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na getirildi. Siyasi hayatının en kötü dönemini geçiriyor. Konuşuyor, ortaya bir şey koyamıyor. Taşeron işçilerin durumu, seçim beyannamesinde kaldı. Mevcut uygulama suyu çekilmiş dal gibi. Tıpkı "gönlünün bakanı" olduğu dönemde hayati ilaçların temin edilememesi örneği. Lafı edilen "esnaf için işsizlik fonu" konusunda da fazla ümitli olmayın. Çünkü tutulmayan sözler meydanda.

Gelelim emekliye

Müezzinoğlu, asgari ücrete 104 lira zam yapılmasını başarı gibi göstermeye çalışıyor. Sadece ulaşım giderlerine uygulanan zamları hesap edince fiyasko ortada. Sokak simitlerine yapılan zammın oranı bile yüzde 25. Emeklinin "banka promosyonu" bir yılı daha geride bırakırken sonuçsuz. Doğrusu Çalışma Bakanı bu konuda "kıvırma mesajı"nı 4 ay önce vermişti. Topu Başbakana attı. Bir yerde "Bana artık sormayın. Muhatabınız artık Sayın Yıldırım'dır" demeye getirdi. Bir sürü laf salatasından sonra da Başbakan açıkladı: Ayda 10 lira... Bozdurun bozdurun harcayın.

Açlar senesi

Bu gece yeni yılı karşılıyoruz. Tuzu kuru olanlara lafım yok. Onlar için zaten her gün "vur patlasın çal oynasın". Emekli ve asgari ücret alanların durumunu anlatmaya gerek var mı? İki gün önce televizyonda izledim; "garibanın yılbaşı sofrasının maliyeti"ni. Yenebilecek zeytinin bile kilosu 18 lira. Hani adam ekmeği kavanozlara sürüp "Sanki Yedim Camii"ni yaptırmış ya. Bu önemli öykü. Halen on milyonlarca insan ekmeğini kavanoza sürüyor. Ancak değil cami yaptırmak seccade alma şansları dahi yok.

Tüm olumsuzluklara ve ortadaki kötü tabloya rağmen 2017'nin güzel şeylere vesile olmasını diliyorum. Sağlık başta olmak üzere iyilikler getirmesini temenni ediyorum. Bu bölümü noktalıyorum. Yoksa "Ohal kapsamı"na dahil edilebilirim.

***

BİR BAŞKA BAKANA:

Sayın Enerji Bakanımız, "Gölgelerde havlayanlara ve kahpelere" mesaj vermekten vaz geçmeli. Sözünü verdiği indirimler ne oldu? Bu konuda ses yok. Üstüne üstlük elektrik kesintileri herkesi canından bezdirdi. Bunlara da çare bulmak zorunda!

***

Biraz spor

% 100 Futbol'dan ilk kez bu kadar hoşlandım. Rıdvan Dilmen-Güntekin Onay ikilisinin konuklarının değeri yüz milyon doların üstündeydi. İspanya'dan Arda Turan, Çin'den Burak Yılmaz, Başakşehir'den Emre Belözoğlu, bir aradaydılar. Onlara Murat Boz ve Acun Ilıcalı -biraz gecikmeli- katıldılar. Gırgır-şamata sohbette ilginç özellikler ifşa edildi. Özellikle yemek konusunda. Hepsinden önemlisi taraftarlık baskısı yoktu. Kankalık -dostluktan öte- öne çıktı. Darısı fanatik holiganların başına.

...

"Orhan Ayhan'la"da Sporcu Sakatlıkları'nın ikinci bölümü verildi. Bu defa iki profesörden Mehmet Ünal ön plana çıktı. Ameliyat öncesi ve sonrası dönemleri anlattı. En önemli tespiti ise ilk kez duydum "yüzme". Bu spor dalı her türlü kas ve kemik arızalarında başvurulacak en önemli yol. Özellikle de operasyon sonrası.

Yazarın Diğer Yazıları