Mutluluk diyarı Antalya

Antalya'dayım.  Uzun zamandır bu kadar yabancı yolcu sayısıyla uçmamıştım. Herşey çok güzel ve yerinde iken bir anda iniş öncesi küçük türbülansa takılmak hiç güzel anlar değildi.

Yüreğiminizin çarpıntısı geçince hostese "Hiç böyle olmazdı bu güzergahta, neden sizce?" diye sordum, "Dağ üstünden geçtik bazen olabiliyor" dedi.

Olabiliyormuş demek dedim normale döndüm.. 

Zaten kaptanımız ve ekip süperdi. Çok şükür fazlada panik yaşanmadan herkes kendi dünyasında diyebilirim.

Ancak seyehat açısından  birçok fobisi olan arkadaşlarımla uçak yolculuğu edememe ya da  kendilerinin doktor izniyle ilaç aldıklarının sıkıntısını stresini ben de yaşıyor ve duyuyorum.. Yok mudur bu strese endişeye çözüm düşüncesiyle  seyahat sonrası sorduğum  "Uçak fobisini aşmak için ve böyle bir durumda ne yapılması gerekiyor?" sorusuna Uzman Psikolog Naciye Tokaç'ın cevabı şu oldu:

"Uçak yolculuğu en keyifli ve güvenilir ulaşım araçlarından olsa da bazı yolculularda  endişe, panik, korku hissi kendilerinde olabiliyor. Bu tip kişiler uçağa binmeden önce kendileriyle anlaşma yapabilirler. Bu anlaşmada korkmama gerek yok, herkes uçağa binebiliyor, ben de binebilirim, eğer bir şey olursa yardım isteyebilirim ve yardımıma koşarlar gibi telkinler işe yaracaktır. Ayrıca  burundan derin derin nefes almalarını, ellerinde dikkatlerini dağıtabilecek dergi, gazete, broşür, resim, uçuş moduna alınmış telefon ile ilgilenebilir yanındaki yolcularla sohbet ederek dikkatlerini dağıtabilirler.. Emin olun işe yarayacaktır"

***

Ekonominin kalbi özellikle Akdeniz, Ege'de atıyor diyebilirim.  Misafirperverliği ile turizminin başkenti Antalya'ya kalabalık  turist sayısı önümüzden geçiyor.  Ekonomideki canlanma ülkem adına çok mutlu etti. Kulak kabarttığım konuşmalarda siyasi olaylardan dolayı bu yıl Antalya'ya Ruslar gelmeseydi sıkıntı yaşardık.. Almanya'dan bu yıl misafirlerimiz azınlıkta olsa da doluluk % 95 lerde… Bayram sonrası köklü oteller dışında 5 - 6 otel kapanma durumunda olabilirmiş.  Çünkü işler azalacak turist gelmezse, gider çok işletmeci  ne yapacak?..  Zararı kardan çoksa mecbur başının çaresine  üzücüde  olsa bakacaktır.  Ya otelini kapacak, ya da kısıtlamaya gidecektir..  türü yakınma ve tespitler dikkat çekiyor.

Havada çok sıcak ve nem rahatsız edici..

Burada yaşayanlar da aynı  fikirde muzdarip olduklarını dile getiriyorlar.  Yazın acil durum yok ise akşam üstü ya da geceleri işlerini hallettiklerini anlatıyorlar. Halkı birbirlerini tanıdığı için yabancı olduğumuz hemen anlaşılıyor .. İlk soru:

-Hoşgeldiniz hangi şehirden?..

-İstanbul...

Deyince  şoför amcanın gülmekten 32 dişi gözüküyor…

-Çok pahalı şehir, orada yaşanmaz.. Trafik stresi yeter, çabuk yaşlanırsınız, yorulursunuz, güvensiz, kimse kimseyi tanımıyor..  Çıkın gelin buralara. En lüks evler 250 bine alırsınız. Gerçi iş sahası biraz kısıtlı olsa da yaşamaya değer..

***

Her şehrin kendine has hikayesi, tarihi dokusu, havası, suyu, anısı var işte.. Yemeklerinin lezzeti damak tadı farklıdır.  İşte ne demişler doğduğun yer değil doyduğun yer.   Bu vesile ile Antalya'nın özel lezzetlerinden de bahsetmiş olayım.

Bilmeyenler için köftenin yanında ikram edilen bizim bildiğimiz piyazların yerine altarnatif taratorlu ya da tahinli piyazı  ya da nar ekşili sumaklı Toros salatası çok meşhur denemeyenler mutlaka denesinler..

Balkanlardan Yunanistan adalarından Antalya'ya gelen enginarlı kebap yine sofraların olmazsa olmazları arasında kıymayla da yapılsa da aslında kuşbaşı, taze soğan ve enginar karışımında lokum gibi damak tadı bırakıyor… 

Yine alternatifler arasında "hülüklü çorba" içinde bol tavuk eti, yoğurt sarımsak terbiyesiyle sade yada salçalı tercih ediliyor. 

Sedik aşı çorbası gribe birebir tarifine gelince bulgur acı biber, soğan, salça tavuk karışımı lezzeti çok güzel ve isteğe göre sirke, limon da ilave edebilirsiniz.

Özel günlerin vazgeçilmesi laba dolması, biber frigya dolması, cive yemeği, Gökçesu pilavı... Tatlılara gelince  ıslak yufka malzemesiyle şilofta tatlısı şerbetli, bol badem, susam ve cevizle yapımında serviside çok pratik ve lezzetli.

Kısacası yöresel yemeklerin tadına bakmadan, Konyaaltı'nda  balığınızı yemeden, denize karşı keyif kahve ve çaylarınızı içmeden Antalya'yı gezdim demeyin...

Yazarın Diğer Yazıları