Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Agah Oktay GÜNER

Agah Oktay GÜNER

Nankörlüğün böylesi!

               Meclis gündemine gelen bir kanun tasarısı var. Kanunlaşırsa 18 kurumun isimlerindeki "Türk" ve "Türkiye" kelimeleri kalkacak. Mesela "Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği" ismindeki "Türk" ifadesi, "Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu, Türkiye Barolar Birliği" isimlerinin başındaki "Türkiye" kelimesi  yasaklanacak.    

                AKP İktidarı döneminde bazı bankalarımızın isimlerinin başındaki "T.C." ibaresi kaldırıldı. Bunu takiben bazı bakanlıkların ve illerin isimlerinin başındaki "T.C." güzellikleri ile il sayfalarındaki Atatürk fotoğrafları kaldırıldı. Vatan çocuklarının her sabah okullarında gür sesle okuduğu "Türk'üm, doğruyum, çalışkanım..." diye başlayan ant kaldırıldı. Cumhuriyetin çizmiş olduğu eğitim anlayışı tırpanlanmaya başlandı. Atatürk ve arkadaşları Arapları çok iyi tanıyordu. Samimi Müslüman olanlarına saygı duyuyor, İngiliz altınlarına satılmış olanlardan nefret ediyordu. Yüce Peygamberin yattığı toprağı İngiliz altınına satmış olanlar su ve yiyecek vermediği için, askerlerine çekirge yedirerek kahramanca savunan Fahrettin Paşa döneklerin ve hainlerin eliyle hançerlenmesine rağmen tarihte bir haysiyet ve inanç abidesi olarak yerini korumaktadır. Nice Arap cephesinde bu felaketi yaşadık. Cumhuriyet büyük bir al-i cenaplıkla Arapların yaralı Türk askerlerinin karınlarını deşerek altın aradıklarını okul kitaplarına koymadı. Bu milletin çocukları Bağdat'ta binlerce Türk askerinin hastanelerde susuzluğa mahkûm edildiğini ve "su! su!" diye inleyerek vefat ettiklerini  öğrenmedi. Cumhuriyet ahlaka, dürüstlüğe büyük yer veren bir eğitim anlayışını benimsedi. Devletin temel düzeni ve millî eğitim tamamen laikti. Din ve vicdan özgürlüğü dikkatle korundu. Millî Eğitim Bakanlığı'nın yetki sahasına cemaatlerin veya başka dini grupların el atmasına asla müsaade edilmedi.

Türklük alt kimlik oldu!

                Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi çürümeye terk edildi. Yeteri kadar çürüdüğüne inanmış olmalılar ki yıkımına başladılar.

                Atatürk İstiklal Harbi'ni yapmış olan halka "Türk Milleti" denilir demişti. Ne gariptir AKP döneminde devletin kurucusu, asli unsuru olan Türklük de bir alt kimlik mertebesine indirildi.

                Önemli noktalardan birisi de Atatürk'e karşı AKP iktidarı döneminde alınan tavırdır. Yeşilköy Atatürk Havalimanı'nı yakında yıkacaklar. Bir israf abidesi olan yeni havalimanına kim bilir ne isim verecekler? Cumhuriyetin varlık savaşı verdiği yıllarda mühendis yetiştirilerek kurulmuş olan şeker fabrikaları da satılığa çıkarıldı. Bunlar Cumhuriyetin yokluk yıllarında kurduğu ışıklı ekonomi kuruluşlarıdır. "Cumhuriyetin bu ülkede dikili ağacı bile yok" diyen karanlık vicdanlılar utanmadan bugüne kadar Cumhuriyetin 60 milyar dolarlık sanayi kuruluşlarını sattıklarını nasıl unutabiliyor?

                Şeker fabrikalarını satışa çıkaranlar bu kuruluşlarda çalışan emekçileri, pancar üreticisi 250 bin çiftçiyi, pancarın küspesiyle hayvan besleyen çiftçiyi düşünmüyor. Atatürk'ü küçültmeye çalışmak, çok çirkin iftiralarla hatırasını karartmak bu dönemde makbul görülür hale geldi. Çanakkale'de Almanların Türk askerini ölüme sürerek daha çok Fransız ve İngiliz askerinin Avrupa cephesinden Çanakkale'ye kaymasını hedef alan planlarını gören ve alay komutanı arkadaşları müstahkem mevki komutanı Albay M. Çobanlı ile Esat Paşa'nın da desteğini alarak bu felaket tablosunu Enver Paşa'ya ikaz ve ifade eden O'dur. Çünkü Alman planına göre Fransız ve İngilizler sahile çıkıyor, siper kazıyor hiç bir doğa korunması olmadan süngü hücumuna geçen Türk birlikleri makineli tüfek ateşiyle biçiliyordu. Ne hazin tecelli! Çanakkale Zaferi'nin yıl dönümünde Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ruhuna Fatiha okumadığı Atatürk işte bu kahramandır. Unutulmasın üç kırık kaburga kemiğiyle Sakarya Meydan Savaşı'nı 22 gün 22 gece Fevzi Çakmak'la birlikte idare eden O'dur.

Millet ve tarih affetmez

                1921 yılında İsmet Paşa'dan ordu için millî bir marş ister. İsmet Paşa'nın talimatı ile Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi bir yarışma düzenler. Çok iyi bildiğiniz aşamalardan geçilir ve M. Akif'in şiiri Mecliste defalarca okunarak, ayakta alkışlanarak kabul edilir. Dumlupınar, Eskişehir, Afyon muharebeleri ve Büyük Taarruz çarpışmaları sebebiyle üç yıl geçer, beste yarışması ancak 1924'te sonuçlanır. Güftesiyle, bestesiyle "İstiklal Marşı" Türk milletinin malı olmuştur. Millî maçlarda stadyumları dolduran on binlerce insanımızın bu marşı yek vücut olarak nasıl bir heybetle okuduğunu görüyoruz. Milletin yüreğine kök salmış olan bu güzelliğe dokunmayın. Millet ve tarih sizi affetmez.

Dünyanın gidişini Orta Doğu'daki gelişmeleri tecrübelerin ışığında bilgi ile değerlendirirsek göreceğimiz şudur; Atatürk ve arkadaşlarının kurdukları Cumhuriyete çizdikleri yol en sağlam, en güvenli yoldur. Gerisi safsatadır.

Yazarın Diğer Yazıları