NATO Arap Baharı’na ne zamandır hazır!

Dış politika belirleyici ve uygulayıcılarının kendilerine arz edilen istihbarat notlarını ve analizleri kullanmadan önce bunları önyargılardan sıyrılmış ve empati yeteneği gelişmiş uzmanlara yorumlattırması hayati önem taşımaktadır. Analistler de iç ve dış kaynaklardan edinilmiş istihbaratı tahlil ederken; veri ve duyumların hem kaynak güvenirliği hem de bilgi doğruluğu noktalarından sınıflandırılmış olup olmadığına dikkat etmelidir.
Analizlerin dini, milli ve ideolojik kimliklerden bağımsız şekilde alternatifli yazılması hem kendileri hem de temsil ettiği kurumlar açısından ciddi bir zorunluluktur. Çünkü sizin kutsal değerleriniz düşmanlarınız yahut üçüncü devletler tarafından istismar edilecek zayıflıklarınız olarak görülür. Dezenformasyon ve yönlendirmeler için bu duyarlılıklar olağanüstü fırsatlar sunmaktadır.
Benzer biçimde, ülkenin ulusal/milli hedef ve çıkarları tespit edilirken siyasi kimliklerini bir yana bırakabilen uzmanlarca kaleme alınan analizler, ‘harp oyunları’ yahut ‘beyin fırtınası’tarzı organizasyonlarla bir tutarlılık testinden geçirilmelidir. Çapraz sorgulamalarla her hareket tarzının üstün veya zayıf tarzı belirlenmelidir. İşlem burada da bitmiyor. İzlenecek her alternatif yolda karşılaşılabilecek yeni durumlar için hazırlıklı olunmalıdır. Ayrıca veriler güncellendikçe kısa, orta ve uzun vadeli milli hedef ve çıkarlar tekrar tartışmaya açılabilmelidir.
İstihbarat çarkı sağlıklı dönerse hükümet ve devlet kurumları bugün olduğu gibi sürpriz sonuçlarla karşılaşmaz ve ülkenin aleyhine dönebilecek icraatlara girişmezler... Türkiye’de sistemin şimdiye kadar verimli işlediğini söylemek kolay değildir. Zaten ilgi, etki ve nüfuz alanları Adriyatik’le Çin Seddi arasına sıkıştırılmış istihbaratçı ve diplomatlardan daha ötesini beklemek de hayalperestlik olurdu.
Bugün de başta Özbekistan ve Azerbaycan olmak üzere Türk dünyası ile ilişkilerin bozulduğu, Orta Doğu ve Akdeniz’de komşularla sıfır sorun politikasının çöktüğü eleştirileri Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nu eskiden beri destekleyen uzmanlar tarafından dahi dile getirilmektedir. Burada iktidar tarafı kadar olmasa da muhalefet partileri, sivil toplum kuruluşları ve akademisyenlere de sorumluluk düşmektedir. Mesela, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’nun, “Stratejik Derinlik” kitabına alternatif oluşturacak bir eser 10 yıldır yazılamamıştır. “Komşularla Sıfır Sorun” politikasını haklı olarak eleştirenler şu soruyu da cevaplamalıdır: “Suriye’de iç savaş yaşanırsa, sınırımıza yığılacak savunmasız halk kitlelerine karşı Türkiye’nin tavrı ne olmalıdır? Kapılarını mı açacaktır, yoksa yanıbaşında olası bir insanlık dramına karşı 30 yıl öncesindeki gibi gözlerini ve kulaklarını mı tıkayacaktır? Yahut üçüncü bir çıkış yolu var mıdır?”
Türkiye Cumhuriyeti’nin Arap ve Türk halkları birinci ve ikinci derecede etkileyecek durumlara ilgisiz kalması düşünülemez. Fakat Başbakan Erdoğan’ın “bizim iç meselemizdir” dediği Suriye ile ilgili olarak devlet kurumları kaç rapor hazırlamıştır acaba? Oysa NATO daha 1995’te Akdeniz ve Kuzey Afrika’dan yükselen yeni “tehdidin” kokusunu almıştı. Üstelik bu bilgilere gizli saklı değil açık kaynaklardan dahi ulaşılabilirdi. NATO Savunma Koleji Araştırmacısı Carlo Masala’nın NATO dergisinin Kış 2005 sayısında yayınlanan makalesi bugün yaşananların ipuçlarını veriyor.
NATO Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından düşman algısını yitirdiği “Belirsizlik Dönemi” nde, Akdeniz ve Körfez bölgelerinde yaşanabilecek “aşırı İslamcı hareketler, kitle imha silahlarının yayılması ve demografik baskıların artması” tehditlerine karşı 1995’te “Akdeniz Diyaloğu” programını yürürlüğe koymuştu. 2000 yılına gelindiğinde bugün “Arap Baharı” nı yaşayan bütün ülkeler “Akdeniz İşbirliği Grubu” nun diyalog çağrısını kabul etmişlerdi. 2004 İstanbul Zirvesinde, terörizm ve güvenlik konularındaki işbirliğinin pratik ve politik boyutunun, gerçek bir ortaklık düzeyine çıkarılması kararlaştırıldı. Bu zirvede İstanbul İşbirliği Girişimi’ne, Körfez ülkeleriyle ilişkiler geliştirme görevi verildi. Artık, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine terörizmle mücadele, savunma reformu, sivil- asker ilişkileri, olağanüstü hal planlaması türü konularda eğitim verilecek ve istihbarat paylaşımı ile sınır güvenliği konularında ortak mücadele geliştirilecekti.
Görülüyor ki, açık kaynaklar kullanılarak dahi Arapların şimdilerde hazana dönme aşamasındaki baharı hakkında politikalar oluşturulabilirdi. Yeter ki, iç ve dış politikayı birlikte ve doğru okuyabilecek önyargısız uzmanlar yetiştirilebilsin.

Yazarın Diğer Yazıları