NATO’nun prangası: FMS’ler

Savunma Sanayi İcra Komitesi’nin (SSİK) uzun menzilli füze savunma sistemi ihalesinde, Çin’in CPMIEC firması ile görüşmelere başlamasının ABD’nin tepkisini çekmesi ve aba altından sopa göstermesi anlaşılır bir durumdur. Ancak CHP niçin alınganlık gösterir anlamak kolay değil. Konu CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu’nun Tarsus Amerikan Koleji mezunu olması, ABD’de üniversitelerinde eğitim alması, Vaşington’da büyükelçilik yapması ve Türkiye-ABD Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeliğiyle açıklanacak kadar basit değil.
SSİK, Denizaltı Savunma Harbi ve Keşif Karakol Gemisi (MİLGEM) projesini de Koç grubundan aldı. NATO standartlarında üretim yaptığını vurgulayan Koç’a ait RMK Marine şirketi ilk aşamada iki adet savaş gemisini suya indirmişti. İhale iptali kararının şikayetler neticesindeki teftiş raporları üzerine alındığı söylense de hükümet ile Koç grubu arasında uzun zamandır süre gelen sorunlar biliniyor. Gezi olaylarının arkasından Bülent Arınç isim vermese de, “bu hükümet döneminde kârını 12 misli artıran”  kişilerin “şimdi diş bilediklerini”, “Hükümet yeter ki bir yıkılsın, ben servetimin yarısını kaybetmeye hazırım” dediklerini ileri sürmüştü.
Derinlerdeki kavga büyük. Çünkü çatışma ideolojik boyutlarından çıkarak stratejik konuma yükseldi ve paranın dolaştığı alanlara yayıldı. Milli Gemi projesi kapsamındaki kalan dört gemi artık İstanbul Tersane Komutanlığı’nda inşa edilecek. Fakat bu durum, Koç grubunun savunma ihalelerinin en büyük müşterisi unvanını korumasını engellemiyor.
Okuyucularımız fazla ümitlenmesin, Kuzey İttifakı’nın faydasına inananlar da üzülmesin! NATO’dan öyle kolay kurtulamayız. Yine de Çin ve Rusya ile ilişkiler denge unsuru olarak kullanılabilir. Siyasetçilerin çoğu bu konulardan anlamadığı için dibini görmediği kuyuya girmek istemiyor. Doğrusu, savunma sanayi konuları öylesine girift ki, sorunların çözümü için askeri ittifaklar, büyük holdinglerin uluslararası yatırımları ve dış politikada uzmanlaşmış bir ekip çalışması gerekiyor.
Uluslararası savunma ihaleleri hibeler ve/veya Dış Askeri Satış Kredisi (FMS) anlaşmalarıyla gerçekleştirilir. Hibe adı verilen, envanterden düşmesi gereken hurda silah ve teçhizat yardımlarını almanın, astarı yüzünden pahalı olduğunu defalarca tecrübe ettik! FMS’leri de 1963’te Kıbrıs krizindeki ‘Johnson Mektubu’na benzetebilirsiniz. Jetlerin, muhriplerin, tankların vs nerde ve kime karşı kullanacağı bu anlaşmalarda belirlenmiştir. Bunların üstüne keyfinize göre silah veya elektronik cihaz monte edemezsiniz. Yani F-16 jetlerine milli bir radar vericisi takarsanız garanti kapsamından çıkabilir! Asker veya sivil personelin milyon dolarlık ihalelerde risk almasını da bekleyemezsiniz.
Konu yalnızca ileri yazılımların (software) bize teslim edilmesiyle sınırlı değil. Yazılım programını bilmediğiniz, içini açamadığınız, tozunu alma dışında bakımını yapmaya dahi yetkinizin olmadığı donanımlara canınızı emanet etmek durumundasınız. Özellikle jetlerimizin beyni diyebileceğimiz elektronik cihazların sahipleri Yahudi asıllı ABD’li firmalardan satın alındığı ve İsrail’de yenilendiği düşünüldüğünde Mavi Marmara vb olaylarda Türk jetlerinin Akdeniz semalarında niçin dolaşamadığı daha iyi anlaşılır.
Üstelik, bizde sofistike silah sistemlerindeki satın almalar “kuvvetlerin ihtiyaçlarına” göre planlandığı için mesela Havacılar Denizcilerin taleplerine karışmaz. Kuvvetler arasında ortak bir dil geliştirilemediği ve teknik ayrıntılar bilinmediği için her kurum, diyelim ki makineli tüfek alınacak,kendine göre tanımlayıp tedarik edilmesi talebinde bulunur. Milli Savunma Bakanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı ise çoğu kez aracı bir kurum olarak çalışır.
Maalesef ülkemizdeki savunma harcamaları, uzun vadeli ulusal ihtiyaç planlamalarına göre değil soğuk ve sıcak savaş dönemlerinin mecburiyet baskısıyla gerçekleştirildiği için sorgulanamadı. Eğer gerçekten milli bir savunma sektörü oluşturulmak isteniyorsa, Genelkurmay Başkanlığı’nın kuvvetler eliyle kaç adet FMS anlaşması imzaladığının ortaya çıkarılması, bunların iç ve dış güvenliğimizi hangi ölçüde sınırladığı belirlenmelidir. Ayrıca MGK veya SSM bünyesinde,kuvvetlerin ve güvenlik güçlerin planlama ve tedarik uzmanlarından oluşacak bir komisyon kurulmalıdır. İhale sözleşmeleri bu komisyon tarafından ekonomik, siyasi ve askeri yönleriyle yeniden incelenmelidir. Tabii, gerçekten NATO’nun prangalarından kurtulmak arzulanıyorsa...

Yazarın Diğer Yazıları