Nazlı Ilıcak hastaneden nasıl başyazar kaçırttı?

Tercüman Gazetesi sahibi Kemal Ilıcak, büyük tirajlı gazetelerde başyazı yazan Ord. Prof. ve hocaların hocası, bilim ve genellikle Ekonomi konusunda geniş bilgisi yanında kitapları da bulunan Şükrü Baban’ın Tercüman’da başyazı yazmasını çok arzu ediyordu. Bu konuda çok ısrarlıydı. Ord. Prof. Şükrü Baban, Tercüman Gazetesi, Cağaloğlu’nda iken yazdığı makalelerin ses getirmesi üzerine, gazeteye Ahmet Kabaklı ve Ergun Göze ile sık, sık gelir Kemal Ilıcak odasında sohbetler yaparken, tüm yazı kadrosu da kendisini hayranlıkla dinlerdik. Gazetemize vaadi vardı: “İşlerimi tasfiye ederek, bu samimi patron ve kalem erbapları ile inşallah Tercüman’da beraber olacağız. Bu sözlerim bir senet olarak kabullenilsin...”  Şükrü Baban’ın yazıları, bilhassa ekonomi çevresinde büyük ilgi görünce bu kez rakip başka gazeteler de peşine düştü... Kendisine davetler birbirini izlerken, çok okunan ve bizim fikir yönünden de rakibimiz olan Yeni Sabah yönetimi, Şükrü Baban’ı başyazar olarak emri vakilerle adeta sahiplendi.


Şükrü Baban, Tercüman’a gelişlerinin azaldığı dönemde Nazlı Ilıcak ile telefonda görüşmüş. Yeni Sabah yöneticilerinin adeta tehdit benzeri hareketlerine ve baskıya maruz kaldığını, hatta kendisinin Yeni Sabah’da yazmaya başlayacağına dair ilanların bile hazırlandığını ancak kendisinin Yeni Sabah’a gitme niyeti olmadığını anlatmış. Bu arada hastalandığını da belirtip kalmakta olduğu hastanenin adını da Yeni Sabah yöneticilerinin ısrarlarına rağmen açıklamadığını söylemiş.
Tarihi görev
İstihbarat servisinde otururken Nazlı Ilıcak odama geldi ve dedi ki;
“Şemsi bey, Şükrü Baban hocamız Fransız Lape Hastanesi’nde yatıyor. Ancak bunu başkası bilmiyor. Yeni Sabah’ın mensupları tüm hastaneleri arıyor, fakat akıllarına Fransız Lape Hastanesi gelmemiş. Sizden ricamız, Şükrü Baban’ı hastaneden bir vesile ile kaçıralım ve Yeni Sabah’çıların bulamayacağı bir emin yere götürelim”
Biraz sonra gazetemizin acar yazarı ve ayn zamanda Kemal Ilıcak’ın candan dostu olduğu için çok kez Mercedes aracını bile kullandığı bilinen Oktay Göral geldi. Aracına bindik ve yolda, durumu görüşüp planı yaptık. Hastaneye ziyaretçi gibi girmeyi kararlaştırdık.
Operasyon başlıyor
Taksim’e gelmiştik. Maksim Gazinosunun yanında “Ankara Pazarı” adlı Rum ve yabancıların alışveriş yaptıkları bakkaliye vardı. Oktay arabada beklerken, ben de elma, armut, üzüm iki de Palmall sigarası aldım. Şükrü Baban bu sigarayı kullanırdı. Kalın kesekâğıdı içine koydurdum (O yıllarda poşet bilinmiyordu). Lape Fransız Hastanesinin önüne geldik, kese kâğıdını kucakladım, Oktay Göral’a dedim ki;
 “-İnşallah Şükrü Baban’ı ikna ederim. Benim hem eski hocam ve çok iyi dost olduk, iyi tanışırız, iki kez Emirgân çay bahçesine de gitmiştik.”
Lape Hastane’sinin kapısından girdiğimizde görevli, ayağa kalkıp, kimi ziyaret edeceğimi sorunca:
 “Tercüman Gazetesi’nden geliyorum, amcam Şükrü Baban telefon etti, meyve istedi, götürüp çıkacağım” dedim.
Görevli kese kağıdına uzaktan baktı “5. kat 54 numara” dedi.
54 numaralı kapıyı tıklatınca, içerden gelen  “Kimsiniz?” sorusuna sesimi yükselterek, “Hocam, ben Şemsi Sılkım, Tercüman’dan geliyorum” cevabını verdim. Kapı açıldı, eline sarılıp öptüm, o da yanaklarımdan öptü ve sarıldı.
Kemal ve Nazlı Ilıcak’ın selam ve saygılarını ilettim, kısa sohbeti ardından;
“-Hocam, burada sıkılmışsınızdır Emirgân’a gidip bir çay içelim biraz hava da alımış olursunuz, aşağıda araç bizleri bekliyor” dediğim de o da böyle bir teklife sanki dünden hazırmış.
İstikamet Tarabya
Giyinmesine yardım ettim, kravatını bile bağladım, meyveleri de kesekâğıdıyla olduğu gibi aldım. Aşağı indiğimizde kapıdaki görevliye;
“-Amcam muz istemişti, hastanede meyve veriliyormuş, bunları götürüp yerine muz alacağım. Amcam da sıkılmış bir nefes alsın, 10 dakika sonra döneriz” dedim.
Görevli biraz da istemeyerek başını eğdi. Oktay bizi görünce kapıya yöneldi. Şükrü Baban ile arkaya geçtik, araç Maslak’tan Tarabya Otel’ine yönelirken; “-Hocam sizin çevreniz geniştir, Zeki’nin Emirgân’daki çay bahçesine gidersek, hayranlarınız dolar, rahat edemezsiniz. İsterseniz Tarabya Oteli’ne geçelim” deyince o da uygun buldu.

Biz Tarabya Otelinde salonda otururken Oktay, Nazlı Hanım’a telefonla durumu anlatmış. Çok geçmeden Nazlı Ilıcak ile Kemal Ilıcak geldi. Sarılmalar, sohbetler gırla gitti ve Nazlı Ilıcak’ın bu dahiyane girişimi ile Şükrü Baban Yeni Sabah gazetesinin elinden kurtarılıp o gün resmen Tercüman’ın başyazarı oldu.

Yazarın Diğer Yazıları