İkili ilişkilerde ayrılma ya da barışmaya karar verememe durumu nedir?

İkili ilişkilerde ayrılma ya da barışmaya karar verememe durumu nedir?
İnsan ilişkilerinde çoğu zaman türlü sorunlar yaşarız, bu sorunları çözüme kavuşturabilmek çoğu zaman mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda ya ayrılmak gerekir ya da olanı biteni unutup yutmak gerekir. Bu iki seçeneği de aynı anda yapamama durumu nedir?

WebTekno''dan aktarılan bilgilere göre; ilişkiyi hem bitirmek isteyip hem de bitirmeye kıyamama durumuna "ne seninle ne sensiz" adı da verilebilir. Ancak bu durum aslında bir sendrom ve bilimsel yönü bulunuyor. Kirpi sendromu olarak adlandırılan bu sendrom, ünlü filozof Arthur Schopenhauer tarafından keşfedildi.

Aileyle, arkadaşlarla yada sevgiliyle; kiminle olduğu farketmeksizin bazen ilişkiler yorucu hale gelir. İçinden çıkılamayan haller huzursuzluk ve nezaketsizlikle karşılaşabilir. Ancak ne kadar yıpratıcı olursa olsun ilişkinin de bitmesi istenmez. Bu durum kirpilerden yola çıkılarak şöyle anlatılır:

Kirpiler, soğuk havalarda vücut ısılarını yükseltmek için birbirine sokuluyor. Bu sokulmanın getirdiği ısı ve konfor, birbirine sokulmuş iki kirpinin aslında birbirine okları nedeniyle zarar verdiğini anlamasını engelliyor. Elbette bu durum uzun sürmüyor, belli bir süre sonra kirpiler; birbirlerinden rahatsızlık duymaya başlıyor. İkilem, bu örnekte; soğuk havayı insanın duyduğu yoksunluğa, birbirine sokulma arzusunu insan ilişkilerinden umulan iyileştirici güce ve kirpilerin rahatsızlığına sebep olan okları ise insanların sınırı aşan, rahatsızlık verici davranışlarına benzetiyor.

Birbirinden oklar nedeniyle uzaklaştıktan sonra bu sefer de soğukla boğuşmak zorunda kalan kirpiler, okların rahatsızlığını soğuğa yenik düşmeye tercih ediyor ve tekrar yakınlaşıyor. Bu yakınlaşmada da aynı problemleri yaşayan kirpiler tekrar uzaklaşıyor ve en sonunda, bir sonraki yakınlaşmayı daha farklı şekilde kurarak bu ikilem ve rahatsızlık duyma halini ortadan kaldırıyor: Kirpiler, mesafeli şekilde birbirine yanaşıyor ve böylece hem soğuğun hem de birbirlerine zarar verme davranışının önüne geçiyor.

BU METAFOR NEYİ ANLATIR

Arthur Schopenhauer, Kirpi İkilemi ile insan ilişkilerindeki sağlıksız durumun resmini çiziyor diyebiliriz. İnsanlar, niyetleri iyi dahi olsa, yalnızlık ve huzursuzluk kaynaklı sarıldıkları diğer insanlara zarar verme eğiliminde oluyor. Bu yönden bakıldığında, insan ilişkilerinin bir noktada hep zararla sonuçlanacağını düşünebiliriz; ancak öyle değil. Tıpkı metafordaki gibi mesafeli bir yakınlık, insan ilişkilerinin kurtarıcısı olabilir.

Bu mesafeli yakınlığı sağlamanın ilk adımı ise tahmin edilebileceği üzere görgü kurallarından, nezaketten ve hoşgörüden geçiyor. Yalnızca iç dünyanızdaki boşluklar ve yaşadığınız olumsuz duygulara kapılıp onların yarattığı gerginlikle bir başkasına sarılırsanız; bunun sonu uzaklaşma ve tekrar başlangıç noktasına dönme ile sonuçlanır. Yakınlığı kurarken mesafenizi korur, kişisel alanlara saygı duyar ve ilişkinizi kibarlıkla işlerseniz iki taraf da kazançlı çıkar ve sağlıklı bir ilişki sağlanır.

ARTHUR SCHOPENHAUER VE KİRPİ İKİLEMİ

Arthur Schopenhauer’in 1851’de yayımlanan ‘‘Parerga ve Paralipomena: Kısa Felsefi Denemeler’’ adlı eserinin 396. bölümünde bahsi geçen Kirpi İkilemi’ni Schopenhauer şu sözlerle ifade ediyor:

“Soğuk bir kış sabahı çok sayıda oklu kirpi, donmamak için birbirine bir hayli yaklaştı. Az sonra, oklarının farkına vardılar ve ayrıldılar. Üşüyünce, birbirlerine tekrar yaklaştılar. Oklar rahatsız edince yine uzaklaştılar. Soğuktan donmakla, batan okların acısı arasında gidip gelerek yaşadıkları ikilemi, aralarındaki uzaklık her iki acıya da tahammül edebilecekleri bir noktaya ulaşıncaya kadar sürdü. İnsanları bir araya getiren, iç dünyalarının boşluk ve tekdüzeliğidir. Ters gelen özellikler ve tahammül edemedikleri hatalar onları birbirinden uzaklaştırır. Sonunda, bir arada var olabilecekleri, nezaket ve görgünün belirlediği ortak noktada buluşurlar.”

FREUD DA KİRPİ İKİLEMİ’NE YÖNELİK ÇALIŞMALARA SAHİP

Kirpi İkilemi Schopenhauer ile bütünleşmiş gibi görünse de psikanalizin kurucusu, psikolojinin en önemli isimlerinden Sigmund Freud’un da bu ikilemi 1900’lerde kaynak gösterdiği biliniyor. ABD’yi sevmemesine rağmen gitmek zorunda oluşunu: ‘’Bir yabanıl kirpiyi görmek ve bazı dersler vermek için ABD''ye gidiyorum.’’ sözleriyle ifade eden Freud da insan ilişkilerinin inşası ve süregelmesinde aynı metaforik noktalar üzerinden geçiyor ve Schopenhauer ile aynı görüşü paylaşıyor.

İlgili Haberler