Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Ne mutlu, Türküm diyene!

Zorunda mı gözlerini bu topraklarda, bu bayrağın altında açmış her çocuk istisnasız her sabah yemin etmeye Türk Milleti’nin bekâsı için?
Değil!
Siz doğru olabilir misiniz peki? ‘Emr’ olunduğumuz gibi dosdoğru’ olabilir misiniz yani? Hacet mi var yemin etmeye?
Dün ak dediğinize bugün kara demekten hayâ edebilir misiniz? Vazgeçebilir misiniz milletin gözünün içine baka baka yalan söylemekten her gün?
Her şeyi sandığa, her şeyi seçime, her şeyi demokrasiye bağlamaktan vazgeçip biraz olsun vicdânınıza dönebilir misiniz varsa eğer?
Kininizi, hırsınızı bir kenara gömüp, zafere giden yolda her şeyin mubah olmadığını, hile ile elde edilmiş en büyük zaferi kazanmaktansa, onurluca kaybetmenin evlâ olduğunu idrak edebilir misiniz?
Her şeyin en iyisine lâyık Müslüman bir nesil yetiştirmek yerine, süper lüks villalarınızdan çıkıp aç yatanların dertleriyle dertlenebilir misiniz?
Bırakın tüyü bitmemiş yetimleri, doğmamış çocukların hakkını gasp etmeden idâme ettirebilir misiniz hayatınızı?
Çalışkan olabilir misiniz meselâ? Kendinize çalışmaktan vazgeçip, ihânete ortak olmaktan vazgeçip, biraz da Türk milleti için çalışabilir misiniz?
Asgârî ücretle evine helâl lokma götürmeye çalışan bir babanın yarısı kadar çalışkan olabilir misiniz mesela? Milletin meclisinde el kaldırıp indirmek vazifesi bir tarafa, çekebilir misiniz milletin cebinden elinizi? Mümkünse eğer, yine milletin sırtına yapışmış ve oradan beslenen bankamatik danışmanlarınızı,  doğrudan zerre kadar şaşmayan asgârî ücretli o adam gibi nâmusuyla çalışacağı bir işte istihdam edebilir misiniz?  
Biz sizi anladık, yetmedi elinizden bir an olsun bırakmadığınız bal kavanozu! Elinizden de bırakmaya pek niyetiniz yok belli ki, lâkin parmağınıza bulaşanı ihânet çetesine yedirmekten ne vakit vazgeçebilirsiniz?
Türk milleti vekâlet verdi size, Türk milletinin düşmanları değil! Peki siz ne vakit hainlerin isteklerini bir bir yerine getirmekten vazgeçip yüzünüzü Türk milletine dönebilirsiniz?
Tâcizin ve tecâvüzün son yıllarda tavan yaptığı, ihânet sürüsünün millete kurşun sıkmak üzere çocukları dağa çıkarıp ellerine silah verdiği bu ülkede, şehit ana-babalarının evlatlarıyla birlikte toprağın altına gömemedikleri acıları hala taptâze dururken; küçüklerimizi sevip büyüklerinizi saydığınızı iddia edebilir misiniz?
İsyan eden vatandaşa “Ananı da al git” demekten, tedâvi için yardım isteyen kanser hastası üniversiteli kızın cebine para sıkıştırıp “düşürme sakın” diye tembih etmekten hayâ eder misiniz bir gün?
Üzerinde hem Allah’ın, hem Peygamberin nişânesinin bulunduğu o şerefli Türk bayrağını ayakta tutmak için can verecek 250 bin yiğit bulabilir misiniz? Yükseltebilir misiniz Türk Bayrağını yeniden düştüğü yerden?
Sorgusuz sualsiz insanların canını alan, kafalarını kesen, bununla da yetinmeyip yüreklerini söküp dişleyen vahşilere yardım etmekten vazgeçip, Türk’ün adâletini, Türk’ün insanlığını, Türk’ün Müslümanlığını, Türk’ün bayrağını taşıyabilir misiniz üç kıtaya yeniden?
Anladık biz sizi!
Mühür sizde, Süleyman sizsiniz, suçsuz insanları yıllardır cezâevlerinde hapsederken!
Taş sizin elinizde, sopa da! Kabil’siniz döve döve Ali İsmail’in canına kıyarken!
Hazine de sizde, Karun’sunuz milletin olanı yandaşlarınıza peşkeş çekerken!
Siz de bizi anlayın ama! Türk milletini iyi anlayın! Daha çocukken and içtik biz!
Ve anlayın ki, daha iyisi yapılana kadar en iyisi bu!
 “Ne mutlu, Türküm diyene!..”

Yazarın Diğer Yazıları