Necmettin öğretmenin suçu

PKK tarafından kaçırılan 23 yaşındaki öğretmen Necmettin Yılmaz'ın babası, evladının salıverilmesini isterken "Oğlum sadece öğretmendi, hiçbir suçu, günahı yok" demiş.

Bundan büyük suç mu olur babacığım!

***

Belki sen de uzun uzun bakmışsındır; Necmettin'inin, o suyu olmayan, elektriği olmayan köyün, çoğunun okul forması bile olmayan çocuklarıyla, öğrencileriyle çektirdiği fotoğrafa...

"Devlet"in, hadi değilse bile "devleti yönetenlerin" bile unuttuğu anlaşılan o köyde, Necmettin'inin öğrencilerinden üçü asker selamı vermiş objektife! Çakı gibi...

Al bayraklarla, Atatürk fotoğraflarıyla süslediği sınıfta;

Sakarya'yı mı, Dumlupınar'ı mı, Çanakkale'yi mi...

Reşat Çiğiltepe'yi mi, Yahya Çavuş'u mu, Fevzi Çakmak'ı mı, Kâzım Karabekir'i mi, Nuri Conker'i mi...

Bu toprakların yeniden "vatan" olmasını sağlayan kim bilir hangi kahramanının, hangi destansı mücadelesini anlattı ki; onlardan olmaya öykündü öğrencileri de...

Kötülüğün, geriliğin, karanlığın üstüne güneş gibi doğmuş belli ki Necmettin öğretmen o küçücük köyde;

Kim olduklarını öğretmiş öğrencilerine; kimliksizleştirilemesinler diye...

Suçların en büyüğü değil mi hanidir bu ülkede!

***

GÜNÜN SORUSU

-------

16 Nisan referandumundan önce yaptığı bir çok konuşmada, tekrar tekrar, üzerine basa basa, "Bilmenizi istiyorum ki eğer bundan sonra bir annenin evladını terör örgütü dağa götürürse, 13 yaşında onu annesinin sevgisinden mahrum bırakırsa burada hepinizin huzurunda söylüyorum İçişleri Bakanlığı bana haram olsun" diyen Sayın Bakan'a sormak istiyorum:

PKK bir annenin evladını daha dağa götürdü, 23 yaşında onu belki de hissettiği-hissedeceği bütün sevgilerden mahrum bıraktı. Bilmiyoruz.

Hepimizin huzurunda söyler misiniz, o bakanlık kime, ne olsun şimdi?

***

Alkışladığın zulmün sanığısın

------

İstanbul'da devam eden "FETÖ'nün medya yapılanması" davasında savunmasını yapan Ahmet Altan "Bu savcı hukukun ırzına geçmeyi öyle bir alışkanlık haline getirmiş ki, iddianame hukuk pornosuna dönmüş" demiş.

Altan tecavüzdür, ensesttir, sekste vahşettir, fahişelerdir, hayvanlarla cinsel ilişkidir; pornografik kültüre hakim bir yazardır, bir şey diyemem!

Ayrıca...

Savunmasına "hukukun bizzat hukukçular tarafından katledilmeye çalışıldığı bir zorbalık döneminin tanığı ve sanığı olduğumun elbette farkındayım" diyerek başlamış ki, bu farkındalığı geliştirmiş olması güzel!

Çünkü sahiden de tam olarak yaptığı o tarifin sanığı bence de kendisi; "hukukun hukukçular eliyle katledilmeye çalışıldığı bir zorbalık dönemi"nin! Çünkü o dönemi, manşetleriyle bizzat besledi!

***

Yalnız şu kısmı anlamadım:

"Birkaç yazımla, bir televizyon konuşmam dışında bu iddianamenin "darbeciliğimize" temel dayanak olarak sunduğu iddia şu:

Biz, darbeyi yönlendirdiği iddia edilen adamları tanıdığı iddia edilen adamları tanıyormuşuz.

Bu darbeyi yönlendiren bazı adamlar varmış… Onları tanıyan bazı adamlar da varmış… Biz de onları tanıyan adamları tanıyormuşuz.

Önce şunu sorayım, birini "tanımak" nasıl bir suç kanıtı olarak kabul edilebilir?

Bir suçluyu tanıyorsanız bu size suçlu yapar mı?

Bir eylemden dolayı suçlanabilmeniz, o eylemden sorumlu tutulabilmeniz için bizzat o eylemi yapmış ya da o eyleme katılmış olmanız gerekmez mi?

O eyleme katıldığınızın kanıtlanması gerekmez mi?"

Gerekir, gerekir tabii de...

Madem insanların "birini tanımak", "biriyle konuşmak", "telefon rehberinde birinin numarasını bulundurmak" gibi nedenler suçlu ilan edilemeyeceğini biliyordun, sen niye yığınla gazeteciyi, sadece ama sadece şu askerle konuşmuş, bu askerle yazışmış diye "darbenin medya ayağı" olarak hedef gösterdin yönettiğin gazetede?

Niye alkış tuttun "hukukun hukukçular eliyle katledilmesine"?

Şimdi, bunun sanığısın işte!

Yazarın Diğer Yazıları