Neden bize karşılar

      "Türkiye'nin büyümesinden korkuyorlar, o nedenle bizi bölmeye ve küçültmeye çalışıyorlar" diyenimiz çok...

      Bunlara göre, nüfusumuzun 80 milyona dayanması Avrupa ülkelerini ve Amerika Birleşik Devletleri'ni korkutuyormuş...

      Tutarlı bir söylem değil...

      * * *

      80 milyon rakamı, Avrupa ülkelerine yabancı değil ki; Fransa'nın, Almanya'nın, İngiltere'nin ve ABD'nin nüfusları 80 milyondan korkmayacak kadar çok...

      Almanya'nın nüfusu 82 milyon; Fransa'nın 70 milyon, İngiltere'nin 68 milyon, ABD'nin 323 milyon...

      AB'nin toplam nüfusu ise 550 milyonu geçiyor... Türkiye'nin nüfusunun artışından neden korksunlar...

      * * *

      Türkiye'nin, teknoloji podyumunda ahım şahım bir yeri olmadığını da biliyorlar. Hâlâ dışarıdan teknoloji ithal ettiğimizi görüyorlar, o halde teknolojik ilerleme içerisinde olmamızdan korkmaları da söz konusu değil...

      Korkmaları için geriye ne kalıyor...

      Askerlik yönümüz, vatanseverliğimiz, cesaretimiz, yüksek muharebe kabiliyetimiz, millî şuurumuz, dayanışma ve yardımlaşma duygumuz...

      Korkuyorlarsa bunlardan korkuyorlar...

      * * *

      Bizden korkarak uzak durmalarının, nüfusumuzdan kaynaklanmadığını yinelemek isterim; korkuları daha ziyade, insan hak ve hukukundan, adaletten, demokrasiden ve özgürlüklerden kopmuş olmamızdan kaynaklanıyor. Diktayı çağrıştıran siyasal sistemimiz, karanlıklara doğru sürüklenen sosyal hayatımız, çağın gerisine yönlendirilmek istenen eğitim ve öğretim dünyamız, nihayet adaletsizlik üzerine bina edilen devlet işleri, dostluk ilişkisi içerisindeki bütün ülkeleri "Türkiye nereye" endişesine sevk ediyor...

      Korkuları, yaşadığımız değişim sürecinin nerede duracağını, kendimizi kaptırdığımız değişim sürecine nerede ve ne zaman nokta koyacağımızı bilemiyor olmalarından... Türkiye'nin sistemdeki hastalığı (!) dostluk yoluyla onlara da bulaşır diye korkuyorlar...

      Aramızdaki dostluk, yerini kuşkulara bırakıyor. Halkımızı hamaset yüklü cümlelerle gazlayıp üzerlerine salmaya devam ettiğimiz sürece adamların endişelerini dağıtamayız...

      * * *

      Bizi yalnızlığa işte bu tutumumuz itiyor...

      Bugünkü sıkıntımızın özeti böyle....

Beşiktaş'a ve taraftarına bravo

     Erdoğan, Beşiktaş-Porto maçını şeref tribününden izledi. Yanında Kuveyt Meclis Başkanı vardı...

     Diğer yanında Spor Bakanı, onun yanında da bir AKP'li medya patronu...

     Büyükşehir Belediye Başkanı'na arka tarafta yer göstermişlerdi. Çünkü Başkan'ın yeri yandaş medya patronuna ayrılmıştı...

     Çarpık işler yapmaya bayıldığımızı gösteren en son örnek bu!

     * * *

     Vodafone Park stadını kast ederek "Biz yaptırdık; para vermeseydik stat yapılamazdı" mealindeki sözlerini Beşiktaş taraftarı unutmadığı için Erdoğan'ın lehinde tezahürat yapmadı... Cumhurbaşkanı da sadece, şeref tribününün altına isabet eden kısımda oturanları selamlamakla yetindi....

     Beşiktaş'ın, ikinci tura çıkma başarısı gölgelenmesin diye de, o sözlerinden dolayı protesto edilmedi...

     * * *

     Seyirciyi kutluyorum;  Siyah-Beyaz camiaya yakışan vakarını bozmadı!

Tasarrufun yolu bu değil

      Yaz saatini savunan galiba sadece Enerji Bakanı; Avrupa ülkelerinde de gün saat 08-08.30 arasında ışıyor diyerek karanlıkta okula ve işe giden insanlarımızı teselli etmeye çalışıyor...

      Ona göre yaz saati konusunda değişiklik yapılmamalı. Zira uygulama başlandığından beri 800 milyon lira tasarruf edilmiş. Bu uygulama sürerse milyar liralar kazanılmış olacak...

      Tasarruf edilen miktar o kadar büyük para değil. İsraf ekonomisinden vazgeçilse, lüks yaşantı bir kenara itilse, Beştepe Sarayı milyon liraları öğütmese 800 milyon liranın birkaç katı tasarruf edilmiş olurdu...

      Tasarruf için bu kadar kolay yol varken insanları karanlığa mahkûm etmek, beceriksizliğin olduğu kadar israf ekonomisine sarılmanın da sonucudur.

      * * *

      Halkımız da karanlıkta yaşamaya layık değildir...

      Cayarız inşallah!

İKİ SATIRLA

       SİYASETTE bir türlü dikiş tutturamayan Mustafa Sarıgül yeniden Şişli Belediye Başkanlığına aday olacakmış, hem de bağımsız olarak... Buraya yazıyorum, seçilemez..

       * * *

      ABD sonunda Reza Zarrab'ı itirafçı yaptı. Demek ki zoru Türkiye ile değil, Erdoğan ileymiş. Siz nasıl anlarsınız bilemiyorum ama ben gelişmeyi böyle anlıyorum...

Yazarın Diğer Yazıları