Neden yangına benzin döküyoruz

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türk bankaları 2017 yılı ''Kredi  görünümü'' raporunun özeti şöyle:

"*           Türkiye'deki güvenlik meseleleri makroekonomik baskıları artırdı.  Banka kredileri için negatif etki yaptı.

*             2016 enflasyonu hedefin üstüne çıktı.

*             Terör saldırılarındaki artışla yükselen yerel ve jeopolitik riskler, sermaye çıkışlarını hızlandırdı ve bu çıkışlar özellikle Kasım ayı başından bu yana para birimindeki değer kaybının artmasına katkıda bulundu.

*             Enflasyondaki yükseliş ve kurdan dolayı ithal ürünlerdeki fiyat artışı hane halkının borçlarını geri ödeyebilme gücünü olumsuz etkileyebilecek, bu durumun da bankaların tüketici kredisi portföylerindeki varlık kalitesini negatif etkileyebilecektir.

*             Bankaların takipteki kredi oranı arttı. Bu sene yüzde 4'ün üstüne çıkar.

*             Bu sene bankaların varlık kalitesi bozulacak ve kârlılıkları azaltacaktır."

Kimse doların 3.77 ve Euro'nun 4.00 lira olacağını hesap ederek yatırım yapmadı ve döviz borçlanmadı... Bugünkü olağanüstü durumu ve dengenin bozulmasını siyasi çıkmazlar getirdi. Başkanlık rejimi tartışmaları bile ekonomide onarılmaz sorunlar yarattı. Özel sektör bankalara olan döviz borcunu ödemekte sıkıntıya girerse, bankalar da sıkıntıya girer. Bunu tahmin etmek için Moody's olmaya gerek yok. Herkes tahmin edebilir.

Bu çıkmazın gün olarak, çok kısa dönemde tek çözümü, Başkanlık yasasını askıya almaktır. Oysa ki ekonomi yönetimi, siyasette yaptığı gibi her şeyi  sabotaja bağlıyor. Eğer önlem almak yerine ekonomiye sabotaj var denilirse, her şey daha kötüye gider. İmkânsız ama varsayalım ki sabotaj var... Öyle olsa bile ekonomi yönetimi buna karşı piyasayı, sermayeyi, ürkütmeden farklı çözüm getirmesi gerekir. Aksi halde ekonomi için herkesi suçlamak, yangına benzinle gitmek olur. Yangına benzinle gitmesi, yönetimin başarısızlık örneğidir.

Ekonomi yönetiminin piyasayı, reel sektörü ve bankaları takip etmesi gerekir.

Bugünkü konjonktür, göründüğünden ve bugüne kadar olandan daha fazla risk taşıyor.

1. Bankalardaki döviz hesapları azalıyor... Altı ay önce Haziran ayında 194.2 milyar dolar olan döviz tevdiat hesapları toplamı yıl sonunda 20 milyar dolar eksilerek ,174.4 milyar dolara geriledi.

2. Son iki yılda bankalar Merkez Bankası'ndaki mevduat karşılığı dövizlerinden 25,5 milyar dolar çektiler. MB'nin altın varlıkları da aynı sürede 4.4 milyar dolar azaldı. Ekonomi yönetimi bu dövizlerin neden çekildiğini araştırmak ve çözüm bulmak yerine, başkanlık derdine düşerse ve başkalarını sabotajcı ilan ederse, güvenirliğini tamamen kaybeder.

3.TÜİK, Aralık ayında finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı... TÜFE'ye göre mevduat reel faizi (brüt) -0.90 oldu. Devlet iç borçlanma senetleri reel faizi de -2.26 oldu. Buna rağmen neden ekonomi yönetimi MB'ye düşük faiz için sürekli baskı yapar?

4. Tüm şirketler işçi çıkarıyor.

5. Yurt dışından sermaye girişi durdu... Sermaye çıkışı yaşanıyor.

6. Enflasyon artıyor.

7. En taze ve en önemli gösterge, Türkiye'nin kredi risk priminin artmasıdır. Bloomberg HT'nin verdiği ülkelerin en son Kredi Risk Swapı (CDS) en yüksek olan, yani dünyanın dış borçları itibariyle en riskli ülkesi Türkiye'dir. (Aşağıdaki tablo.) 

**********************

      Ülkelerin Kredi Riski Swapı (CDS)

----------------------------------------------------------------------

  Ülke              Son             Ülke             Son

--------------       -------------      -------------      --------------

Brazil           259,40          Japan              45,79

German          21,80         Portug        281,05

Greece             0,00          Russia           231,35

Irelnd             61,71         Spain                77,49

Italy              156,89         Turkey          287,18

*****************

Sonuç; kriz bağırarak geliyor... Bugüne kadar bilinen gerçek şudur:  Ekonomik krizlerde dünyada ve Türkiye'de hiçbir hükümet varlığını devam ettirmemiştir.

Yazarın Diğer Yazıları