Nerede ne oluyor?

Sevgili okuyucularım. Bugün sizlerle birkaç konuyu birden paylaşacağım.

Önce Katar...

ABD, Suudi Arabistan'a vardıktan ve yüklü bir silah anlaşması yaptıktan sonra bölgede durum karıştı.

Bu ne demek?

Birincisi; ABD, bütün bölge ülkelerine en etkili yerden mesaj veriyor. Diyor ki: "Bölge benden sorulur. Dünyada bir değişim olacaksa yine benim isteklerim doğrultusunda olur. Kim bana sırtını dönerse İran gibi, kar benzeri bir duruma hazır olsun."

İkincisi; birinciden mülhem, başta Rusya olmak üzere Körfez'e üşüşen koalisyon dışı ülkelere aynı mesajı ulaştırmak.

Üçüncüsü; kendisiyle birlikte hareket eden ülkelere, "Benimle olan kazanır" mesajını vermektir.

Dördüncüsü; "dünyanın haracı alınacaksa bunu ben alırım arkadaş" demek. Ki, Katar'dan bunu istiyor. Suudi Arabistan'dan bunu istedi ve aldı.

Kısacası ABD, "bölgenin horozu benim" çıkışı yapmaktadır. İktidarlar, rejimler ve elbette devletler kendilerini çok güçlü görmesinler.

İran'a yapılan operasyon, aynı zamanda Rusya ve Türkiye gibi kendi dümen suyunda ilerlemek isteyen ülkelere de bir çeşit gözdağı vermektir.

Düşünün.

Şii bir rejimin ve ülkenin sınırları içinde, Sünni radikal bir örgüt eylem yapıyor. Üstelik de Parlamentoda.

Türkçesi; "istersem senin kalbini sökerim" demenin ta kendisidir bu.

ABD sonuç alıncaya kadar, daha pek çok olaya hazır olmamız lazım.

Peki çözüm ne?

En kısa zamanda nükleer silah sanayisini kurmuş bir Türkiye olmayı başarmak ve kendi kendine yeten iyi bir tarım ülkesi olmaktır. Tarımla ne alakası var demeyin. Açlık en büyük mağlubiyettir.

Yeni bir üretim felsefesiyle, acilen elektronik ve bilişim sanayisini kurup gençleri eğitmektir. Göreceksiniz, geleceğin yazılımlarını üretecek Türk gençliği, ülkesini savunmada destan yazacaktır. Unutulmasın yazılım, yeni yüzyılın inşası demektir.

Vicdan çürümesi...

İslamcı yazarlar, Türkiye'nin bütün kıymetli arazileri, en değerli millî serveti olan ülkenin mali kaynakları, arsaları, imar rantı yaşanırken tek kelime etmedi.

Oluk oluk haksızlık akarken sustu.

FETÖ gibi sözde dini cemaatler, ülkenin altını üstüne getirirken de bir tek itiraz sesi, yüksek bir haykırış duymadık.

ABD'nin dümen suyunda Suriye'ye Katar'la birlikte "eeyt!" derken de "ne oluyor?" demediler. Esad'ın politik yanlışları üzerinden isyancı muhalefeti desteklediler.

Irak, Suriye parçalanırken, Barzani'nin Kürdistan'ı adım adım kurulurken de sesleri çıkmadı. Hatta mevcut partinin yönetimindeki iktidarlar, inşaatlar, yollar, oteller, alt yapı üst yapılarla Kuzey Irak'ta bir devlet kurarken de keyiflerini bozmadılar.

En kutsal, en mübarek ve en yüce değer olan İslam dini, seçim kazanma aracı yapılırken bile Müslümanlığı kimselere bırakmayanlar sustu.

Her zaman AKP iktidarlarının yanındaydılar ve her zaman muhalefet fazlalıktı. Onlara göre muhalefet denen şu siyasi yapı keşke olmasaydı. Çünkü onlar, ne söylemişse yanlış, ne anlattıysa kötüydü. Ülkenin yegâne doğrusu iktidardı.

Her ne olduysa son birkaç ay içinde bazı seslerden, itirazlar gelmeye başladı.

Hayret!

O olağanüstü iktidara dokundurma yapmaya başlandı. Bastırılmış vicdanlar uç vermeye yöneldi. İnsanın "Allah Allah, bunların başına taş mı düştü" diyesi geliyor...

Yazarın Diğer Yazıları