Nihat Gürer ve Ben…

"Bir insan hakkında, ölmeden karar vermeyin." İran Atasözü

Birkaç yıl olmuş İzmit'e geleli, tövbeliyim particiliğe, edebiyata dönmüşüm, dergilerde yazıyorum…

28 Şubat süreci sonrası günler… İzmit Kemaliye Caddesi'nde kayınbiraderim avukat Selami Çakıcı'ya rastlıyorum. Yanında birisi var.

-Enişte yemeğe gidiyoruz, haydi gel sen de, bak Nihat Gürer'le tanıştırayım seni…

Tanıştık ve "Ocakbaşı" adlı o sâkin lokantaya girdik. Yemek ve sohbet… Sohbetin konusu da siyaset… Nihat Gürer, tepeden bakıyor bana, ağzımı ne zaman açsam "Bir dakika kardeşim, beni dinle…" demeye başlıyor… Benim de cinlerim yavaş yavaş tepeme toplanıyor… Sonunda "Yahu az da sen beni dinlesene!" diyorum. Biraz beni dinliyor ama sonra birden "Bir dakika kardeşim" diye yine araya girip uyarıyor:

-Bak Kardeşim, Meral Akşener benim kızkardeşim, söver möversin, baştan demiş olayım!...

Haydaa…

-Yahu edepsiz birine mi benziyorum?

-Edepsiz değilsin ama dik bir adamsın, ben baştan diyeyim de…

Tartışmanın sonuna doğru Nihat Bey beni "Derin Devletin adamı…" olmakla suçluyor. Sürgünlere uğramış, "Devlette ve özel sektörde çalıştırılması sakıncalıdır" diye fişlenmiş, işi, ekmeği ile oynanmış ben, derin devletin adamı imişim… "28 Şubat'ın ordu tarafını görüp irtica tarafını görmezlikten gelmek dürüstlük değildir, milliyetçilik hiç değildir" deyince bu damgayı yiyorsun…

Gel de kahrolma…

Ve 2003 yılı, MHP Kocaeli İl Kongresi var, büroma uğramış arkadaşlar, razı etmişler, yeniden siyasete bulaştıracaklar beni. Kongre öncesinde İl Başkanı değerli dostum Ahmet Tağ, beni götürüp Meral Akşener'le abisinin oturduğu masaya oturtuyor. Nihat Gürer, beni süzüyor "Sizi ben nereden tanıyorum?" diyor. Söylüyorum kısaca, "Haa tamam" diyor, ayrıntılara girmiyoruz.

Ve bir gün kayınbiraderin yazıhanesinde karşılaşıyoruz, bu kez hedef kayınbirader, ikimiz de ona yükleniyoruz AKP yandaşlığı sebebiyle.

-Yahu Cazim Bey, sen arada bir uğra buraya, ayar ver bu Selami'ye, diyor Nihat Bey bana. Ben de taşı gediğine koyuyorum:

-Derin Devlet ayarı mı olsun Nihat Bey? Hani ben oradanım ya…

-….

-Siz öyle demiştiniz bana…

-Ben mi? Ne zaman dedim?

Anlatıyorum.

-Hatırlamıyorum ama demişsem çok ayıp etmişim, özür diliyorum, diyor, benim de eteğimdeki tüm taşlar dökülüyor.

2014 yılı idi, Osman Pamukoğlu Paşa Kocaeli'ne geldi, Aydınlar Ocağı da davet etti, ziyaret edeceğiz. Birlikte gittik, kapıda karşıladılar, Aydınlar Ocağı'nın eski başkanı Nihat Gürer ile yeni başkanı Ruhittin Sönmez. İçerdeki sohbetin yıldızı Nihat Gürer'di olgunluğu ve birikimiyle…

Dışarı çıkıyoruz, Türk Ocağı'na da gideceğiz, yolda Osman Paşa bana "Meral Akşener'in kardeşini gözüm tuttu" diyor.

Ve iki yıl öncesi bir gün… Telefonla arıyor beni Nihat Gürer. O zaman Kocaeli Gazetesi'nde de yazıyordum, o günkü yazımı çok beğenmiş…

-Yazı çok güzel ama bir yazı ile bırakma, devam ettir…

Olur diyorum, teşekkür ediyorum.

Bu son kunuşmamızmış meğer…

8 Ocak'ta kayınbiraderimi kaybettim. Başsağlığına gelen ortak dostları:

-Nihat da çok hasta, dostlar bir bir gidiyor, diyorlardı.

Öyle de oldu, 15 gün sonra Nihat Bey de Hakk'a yürüdü…

Cenazesine bulunamadım. Bizim baş sağlımız da bu yazı olsun… Hak Çalabım durağını uçmak eylesin bu dostun ve onunla beni dost eden kayınbiraderimin… 

Yazarın Diğer Yazıları