Nota veremezsen nota alırsın!

Nurten Akyazılılar’ın kaleminden aktarıyorum:
Milliyet’ten Tolga Şardağ’ın haberi son derece dikkatimi çekti; Amerika, Türkiye’ye diplomatik nota vermiş. Ne için mi?
DHKP-C’nin canlı bomba saldırısına uğrayan ABD Ankara Büyükelçilik binasının bulunduğu dört şeritli caddenin üç şeridine, kendilerine ait otopark alanı olmadığı için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı personeli araç park ediyormuş. Öyle ki dört şeritli cadde gün içinde tek şeride düşebiliyormuş! Dolayısıyla burada trafik akışında ve güvenliğin sağlanmasında sorun yaşandığı gerekçesiyle ABD, Türkiye’ye ‘diplomatik nota’vermiş.
(...)
Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin notasını hem İçişleri Bakanlığı’na, hem de Ankara Valiliği’ne gönderiyor. Notanın valiliğe ulaşmasının ardından şehir içindeki trafik sisteminden sorumlu olan Ankara Emniyet Müdürlüğü, derhal devreye giriyor. Habere göre Emniyetin, başsavcılık yetkilileri ile görüşme yapacağı ve başsavcılıktan, personelin kullanması için otopark bulunmasını isteyeceği öğreniliyor. Başsavcılık binasında görevli personele ait araçların park edileceği alan bulunamaması ve araç parklarının, yol üzerine park edilmesine devam edilmesi halinde trafik ekiplerinin araçları çekmek için harekete geçeceği de...
Uluslararası boyutuyla ise ülke liderlerinin ciddiyeti, tutarlılığı, dik duruşuyla, vatanı ile milletini sahiplenmesi çok önemlidir. Nota ve ABD-Türkiye ilişkileri deyince hemen ilk aklıma gelen 4 Temmuz 2003 tarihinde, Irak’ın Süleymaniye kentindeki irtibat bürosunda görevli 11 Türk Özel Harekât Timi askerimizin 100 kadar ABD askeri tarafından kafalarına çuval geçirilip elleri de arkadan bağlanarak gözaltına alınması olayı geliverdi. Bu olay yaşandığında AKP hükümetine; ’Washington’a nota verilim’diyenlere Başbakan Erdoğan şöyle yanıt vermişti:
“Bir olay olduğunda pat diye onun üzerine atlanmaz. Bizim bir devlet tecrübemiz var. Ne notası veriyorsun? Müzik notası mı? Olayı teşhis edeceksin, verilmesi neyse ondan sonra verirsin. İki tane ortak arasında dargınlık olduğu zaman, bu dargınlığı nasıl gideririz, ona çalışılır. Ortak, (yanlış yapıldı) diye ortaklığı bozmaz”.
Tim’in konuşlandığı binayı adeta yağmalayan ABD askerleri daha sonra 11 Mehmetçiği ‘insanlık dışı’ metotlarla Bağdat’a götürmüşlerdi.

 

Bayrak için ölünüyor, unutma!

 

Bu bir cevaptır:
Değerli kardeşim;
Kim ne derse desin Türk Bayrağı dünyanın en estetik, en güzel bayrağıdır. Pek çok bayrak ya futbol takımı forması gibi, ya pijama hissi uyandırıyor. Amma, onlara da saygı göstermek gerek, çünkü her biri bir milleti temsil ediyor.
Türk Bayrağı ise hem bir milleti hatırlatır, hem İslâm’ı.
Hilâl’i biliyoruz.
Beş köşeli yıldızın İslâm’ın beş şartını temsil ettiğine inanan da var, Ehli Beyt’i remz ettiğini kabul eden de.
Daha çok şey söyleriz, günlerce söyleriz.
Uzatmaya gerek yok. Uğruna milyonların şehit olmayı cânı yürekten istediği Türk Bayrağını yüzük kaşına, kol düğmesine, bel kemerine, çakıya, çakmağa basmak içe sinen bir durum değil. Sevgi göstergesi de değil. Saygı olmayınca sevgi mi olurmuş! Sen hem parmağında ay-yıldız taşıyacaksın hem içtiğin Amerikan sigarasının küllüğünde o bayrakla sigara söndüreceksin. Bu, o bayrak için şehit olmuş ruhlara ağır bir saygısızlık değil mi?
Yeri gelmişken...
Bir bayanın elinde gördüm. Yüzüğünde Resulullahın adı vardı. Sonra o elle nezleli burnunu sildi. Bir insan elini göbeğinden aşağı indirmeme iradesine sahip değilse, Allah(c.c.) ve Resulünün isimlerini yüzüğüne yazdırmamalı. İllâ Allah ve Resulünü hatırlamak istiyorsan, yüzüğünün kaşına bir mezar resmi koy, ölümü hatırlarsın. Ölümü hatırlayınca aklına, Allah(c.c.) da gelir, Resulullah(s.a.v.) da.. Hem, Allah’ı hatırlatmayan ne var ki de böyle altından kalkamayacağımız remiz ve sembollerle ortalıkta dolaşıyoruz.
Tekrar ediyorum, eline koluna mukayyet olanlara bir diyeceğim yok. Amma bizim gibiler çok dikkatli olmalı...

Yazarın Diğer Yazıları