Noter Onaylı Torpil

Devleti yaşatan ve ayakta tutan temel dinamiklerin başında "liyakat sistemi" gelir. Bu sistemin sağlıklı işlemesi, istihdamın kalitesini ve vatandaşların devlete duydukları güveni artırır. Liyakat sisteminin sağlıklı işlemediği bir ülkede; gelişme, ilerleme mümkün olmadığı gibi geriye gidiş başlar… Türkiye gibi liyakat sisteminin bilinçli olarak rafa kaldırılarak yerine; parti, cemaat, tarikat referanslarının getirildiği ülkelerde ise iç karışıklıklar tetiklenir, rejim dolaylı yollardan değişir.

2002 sonrasında tek başına iktidara gelen AKP'nin ilk yıllarında liyakat sistemi kısmen de olsa uygulanıyordu. Her geçen yıl artan otoriterleşme eğilimleri, Batılı ülkelerden "Ezilen dindar kesime hakları yeniden verilmeli" gibi teşviklerle yeni demokratik açılımlar yapıldı. Ancak bu "demokratik" açılımlar herkesin üzerinde birleşmediği hatta objektif olarak değerlendirildiğinde "demokratik" olmayan girişimlerdi.

Bu kapsamda en öldürücü darbelerden biri 2010'da Anayasa Değişikliği Referandumuyla oldu. FETÖ ele başı Fethullah Gülen, özellikle yargının darma duman edileceği bu değişiklik için "Ölülerinizi bile mezardan kaldırıp getirin, 'evet' oyu versinler" propagandası yapıyordu. Bu tezgâhta kendilerini "eski ülkücü, gerçek ülkücü" olarak tanıtan kesimler de aktif rol oynadılar. Böylece Türkiye'de liyakat sisteminin çökertilmesi referandumla tescillendi.

Türkiye'yi, 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimine götüren temel sorunların başında çöken liyakat sistemi vardı. "Dindar kardeşlerimiz" denilerek yapılan atamalar, "kul hakkı" yenilerek yapılan kadro alımları neticesinde FETÖ'nün nerelere kadar yerleştirildiğine şahit olduk.

15 Temmuz'dan sonra geçmişten ders çıkarılması gerekiyordu. Devlet kurumlarına, partiden, tarikatlardan referansı olanlar değil, hak edenler vatandaşlar yerleştirilmeliydi. Yapılmadı ve yapılmayacağı da net bir şekilde görülüyor.

15 Temmuz'a sığınarak tıpkı FETÖ'ye yapılan kıyaklar gibi şimdi başkalarına kıyaklar yapılıyor.

İş öyle bir boyuta geldi ki, torpil listeleri sınavlar öncesinden puanları bile verilmiş şekilde hazırlanıyor!

Torpil İhbarı

Milli Eğitim Bakanlığı, 3-21 temmuz 2017 tarihleri arasında, okul müdürlerinin belli olacağı "Yönetici Adaylarının Sözlü Mülakat" sınavlarını gerçekleştirdi.

Sınavlar başlamadan hemen önce Türk Eğitim Sen İstanbul 9 No'lu Şube Başkanlığı'na bir torpil listesi gönderiliyor. Listeye göre Silivri İlçesi'nde; kimlere torpil yapılacağı, hangi sendikaya bağlı oldukları ve girmedikleri sınavdan alacakları puanlar tek tek yazılıyor.

Türk Eğitim-Sen, sınavlar başlamadan (30 Haziran 2017) Büyükçekmece 5. Noterliğine giderek, torpil listesini kayıt altına aldırıyor.

Onlarca insan sınava giriyor ve heyecanla sonuçları bekliyorlar. 24 Temmuz'da sınavda başarılı olanların listesi yayınlanıyor. Skandal tam da burada başlıyor… Türk Eğitim Sen'in sınavlar başlamadan Noter'e onaylattığı liste ile MEB'in kazananlar listesi bire bir aynı çıkıyor. Hatta puanlar bile aynı! 3-21 Temmuz arasında yapılan mülakat sınavlarının birer tiyatro olduğu anlaşılıyor. Hükümete yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen üyelerinin hepsine mülakatlardan 90-100 puan verilerek müdür olmaları sağlanıyor.

Konuyla ilgili Türk Eğitim Sen Genel Merkezi, suç duyurusunda bulundu.

Benzer bir durum Rize'de gerçekleşiyor. Okul Müdürlüğü için 49 kişi mülakata giriyor. Sonuçlar açıklanıyor; müdürlük hakkı kazanan 26 kişiden 25'i Eğitim Bir-Sen üyesi!

Türk Eğitim-Sen Rize Şube Sekreteri Murat Köseoğlu sonuçlarına ilişkin "rezil ve ahlaksız mülakat" tanımlaması yaparken şunları söylüyor, "Yiğit olan korkacağı işi yapmaz, yüreği yeten kul hakkı yemez, adam olan şu sonuçtan utanır da evine götürdüğü ekmeğin her tanesinde kul hakkının olduğunu unutmaz."

***

Sadece iki ayrı yerde yaşanan torpil rezaleti belgeleriyle ortada… Bu durumu Türkiye'nin geneline ve diğer kurumlara yaydığınızı düşünün… Tablo gerçekten çok vahim!

Sınavlar başlamadan verilecek puanlar bile belirlendiği bir ortamda bu kadar insanın vebalini, hakkını nasıl ödeyeceksiniz.

Yazarın Diğer Yazıları