Numan Kurtulmuş’dan operasyon açıklaması

Numan Kurtulmuş’dan operasyon açıklaması
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Başika'da eğitilen 4 bin unsurdan 3 bini peşmergeyle Musul operasyonuna katılıyor" dedi. Kurtulmuş ayrıca Türkiye'nin Musul konusunda B ve C planları olduğunu da açıkladı.

Eski Musul Valisi ve Ninova Muhafızları Komutanı Esil Nuceyfi, Türk askerlerinin eğittiği 2 bin Sünni savaşçının Başika cephesinden operasyona katıldığını ve Peşmerge ile hareket ettiklerini açıklamıştı. Resmi olarak ilk kez Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş bu iddiayı doğruladı. Kurtulmuş, “Başika kampında ise dönemin hükümetinin davetiyle Türkiye orada eğitim kampı kurdu. 4 bine yakın Musul’un yerli halkından insanlar eğitildi. Bunlara Ninova mücahitleri adını veriyorlar. Şimdi bu grupların içerisinden yaklaşık 3 bin kişi Musul operasyonuna katılmıştır” dedi.

Kurtulmuş’un açıklamalarından satır başları şöyle:

“HALEP’TE ATEŞKES MECBURİ”

“Ateşkes ilan edilmesi zaruridir. Halep ve çevresinde çok ciddi insanlık dramı yaşanıyor eğer böyle devam ederse bu dramların büyüyeceği açıktır. Halep’e gidecek yardım konvoylarının korunması şarttır. Maalesef tüm dünyanın gözü önünde yardım malzemelerinin oraya gitmesi engellenmiş, çok sayıda yardım gönüllüsü öldürülmüştür. İnsani yardımların gönderilmesi için uluslararası bir yardım konvoyu oluşturulabilir. Böylece bu konvoyun bombalanması önlenmiş olur. Bölgedeki krizin sona erdirilmesi bakımından kilit şehirlerden birisi Halep’tir. Bölgeyi kısa sürede normalleştirmek ve insani yardım meselesi üzerinde yoğunlaşmak zorundayız. Bu tüm insanlığın ortak meselesidir, dolayısıyla Halep meselesindeki ısrarımızı sürdüreceğiz.

Bölgedeki ikinci önemli şehir Musul şehridir. Musul ve Halep’teki statü, buradaki gelecek, burada ortaya çıkacak siyasi sonuç, bölgedeki siyasi sonucu da etkileyecek önemli sonuçlardır. Bunun için başından beri Musul’un Musul halkı tarafından DEAŞ’tan arındırılması ve bölge yönetiminin halka bağlı olması gerektiğini savunduk. Koalisyon güçleri havadan yapacağı bombalarla büyük ölçüde DAEŞ’i temizler ancak sivillere zarar vermemek bakımından çok hassas davranılması gereken bir yer. Türkiye başından beri uluslararası koalisyonun operasyona destek vermesini ancak savaşçıların yerel unsurlardan oluşturulmasını savunuyoruz. Başika kampında ise dönemin hükümetinin davetiyle Türkiye orada eğitim kampı kurdu. 4 bine yakın Musul’un yerli halkından insanlar eğitildi. Bunlara Ninova mücahitleri adını veriyorlar. Şimdi bu grupların içerisinden yaklaşık 3 bin kişi Musul operasyonuna katılmıştır.

Peşmergenin arkasından da Irak ordusu savaşa katılacaktır. 3 bin savaşçı da peşmergelerle birlikte bu savaşının içindedir.

“Bölgede çok ciddi bir oyun oynanıyor, uzun süredir devam eden bu savaşların ve çatışmaların arkasındaki esas niyet bölgenin etnik bakımdan daha fazla bölünüp parçalanmasıdır. Dolayısıyla bu güçler üzerinden siyasi harita çizilmemelidir.

“Bu harekatı fırsat bilmek çok daha vahim sorunları ortaya çıkarır. Bundan böyle Şii milis, Sünni milis laflarını kenara atmamız lazım. Bölgedeki mesele Türkmenlik, Araplık, Kürtlük meselesi değildir. Bölgedeki mesele Musul’un kurutuluşu meselesidir. Onun için herhangi bir Musul operasyonunun mezhep arasındaki bir savaşa dönüştürülmemesi gerekir.

“TÜRKİYE’NİN MUSUL KONUSUNDA B VE C PLANLARI DA VAR”

Tekrar söylüyorum kimse mevcut karışıklığı fırsat bilerek burada etnik veya mezhebi siyaset geliştirmek için fırsat kollamasın. Öncesindeki tüm gelişmeleri takip ettik, Türkiye bu harekatın içerisinde nasıl yer alacağını ilgili yerlere anlatmıştır. Türkiye’nin Musul konusunda B ve C planları da var, biz bu bölgede daha fazla hesapların hakim olmaması üzerinde duruyoruz. Bizi Musul anlamında ilgilendiren somut meselelerden biri de Başika’daki varlığımızdır. Bu askeri varlığımızdan asla vazgeçecek değiliz. Ne zaman Türkiye’nin orada insanları eğitip donatmasına gerek kalmaz, oradaki durum gerçekten iyileşir. O zaman belki tekrar gözden geçiririz. Başika’da bulunan TSK mensuplarının güvenliklerinin korunması da Musul operasyonuna ilişkin önemli hassasiyetlerimizden birisidir. Onun için de gerekli tedbirleri aldığımızı ifade etmek isterim. Irak’ın her bir sokağındaki her gelişme bizi yakınen ilgilendirir, orada akrabalarımız, dostlarımız, hısımlarımız var. Buradaki gelişmeler Türkiye’yi yakından ilgilendirir.

Diğer bir dış politika meselemiz de Körfez İşbirliği Konseyi toplantısıydı, FETÖ terör örgütü olarak kabul edildi biliyorsunuz. Sonuç bildirisinde de Musul konusundaki tezlerimize yakın ifadeler yer aldı. Dolayısıyla Körfez İşbirliği Toplantısı bizim açımızdan çok verimli geçmiştir. İslam İşbirliği Toplantısı’nda da yarın Musul hakkındaki görüşlerimizi dile getirmeye devam edeceğiz, orada da FETÖ ele alınacak, sonuç bildirisinde yer alacaktır.

Her bir yerleşim yeri için o bölgeye has birtakım imar politikaları hayata geçiriliyor. Alt yapı çalışmaları, sokak sağlıklaştırılmaları gibi çalışmalarımız da hızlı bir şekilde sürdülüyor. Bu yedi yerleşim bölgemizdeki insanlarımız inşallah buralara dönme fırsatı bulacaktır.

Biraz sonra saat 13.30 da Devlet Bahçeli ile sayın Başbakanımız görüşme yapacak. İktidar ile muhalefetin diyaloğunun artırılması açısından takip ettiğimiz yol açısından önemlidir. FETO ile mücadelede ortak zeminde buluşması ve siyasetin daha yapıcı bir dil üzerinden sürdürülmesine çok önem veriyoruz. Sayın Bahçeli ile Başbakanımız anayasa değişikliği ile ilgili çalışmaları gözden geçirecekler, OHAL uygulaması çerçevesinde atılan adımlar ve Musul operasyonu gibi görüşmeler başta olmak üzere çok kapsamlı bir görüşme gerçekleştirecekler. Sayın Bahçeli ayrıca başkanlık sistemi ile ilgili görüşlerini Başbakanımızla paylaşacak, fiili durumun yasal hale getirilmesi, özellikle Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin çizdiği yol haritasının görüşülmesi açısından bu toplantı önemlidir.

SORU-CEVAP

“KARADENİZ FINDIĞINI BÖYLE GÜNDEME GETİRENLER HALT ETMİŞLERDİR”

Ben de Karadeniz milletvekili olarak tüm bölgemizi ilgilendiren bir konu. Bu konuyu gündeme getirenler halt etmişlerdir. Bu Türkiye’nin uluslararası alanda fındıkta en büyük fındık üreticisi olmasını çekemeyenleri, fındık borsasının Türkiye’de kurulmasını kıskananların ortaya çıkardığı manipülatif bir haberdir. Biz konunun tamamen takipçisi olacağız. Son derece taraflı bir haberdir, fındık üreticilerimiz Karadeniz halkı rahat olsun, gerekli mücadeleyi yaparız.

Bizim için Suriye’nin her sokağındaki gelişme, Irak’ın her kentindeki gelişme bizi etkileyen bir gelişmedir. Hiçbir şey olmasa şu an 3 milyon mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Allah muhafaza oradan kaçmak isteyenlerin Washington’a gidecek hali yok, geleceği yer Türkiye’dir. Avrupa’nın seyirci kalması, umursamaması son derece normal. Dediğiniz gibi Musul’dan kaçacak olan DEAŞ militanlarının gideceği yer Milano değil, Berlin değil, yine Türkiye’yi tehdit etmeye çalışacaklardır. Burada eylemlerini artıracaklardır. Çok ciddi sorunlarla karşı karşıyayız. Birinci derecede biz etkileneceğiz. Dolayısıyla böyle bir soruna en yakın şekilde de duracağız. B ve C planlarımız var ama ortalık yerde konuşacak değiliz.

Musul operasyonuna ilişkin bazı kırmızı çizgiler vardı, o bölgeden şu an için Ankara’yı endişelendiren bilgiler geliyor mu?

Başta söylediğimizde, bundan sonra da medyadan öncelikle istirham ediyorum Şii milis, Sünni milis dedikçe ayrıştırma yapmak isteyenlerin ekmeğine bal sürüyorsunuz. Peşmerge şimdi sahada olduğu için Irak Ordusu beklemededir. Birtakım başka milislerin, şehirle ilgisi olmayan kişilerin Musul’a getirilip oraya konulması Musul’daki dengeyi bozduğu gibi DEAŞ sonrasında ortaya çıkacak siyasi tabloya da zarar verecektir.

Türkiye’nin Musul operasyonunda olmamasının ne gibi zararı var?

Türkiye Kuzey Irak yönetimiyle çok ciddi yakın ilişkiler içerisinde, özellikle birlikte kontrol ediyoruz. Yine Türkiye’nin eğitmiş olduğu silahlı güçlerin peşmergeyle harekata katıldığını söyledik. Türkiye, kendi kırmızı çizgilerini koruyor. Herkesle şehrin başkalarına teslim edilmesi ihtimalini konuşuyoruz, belli bir noktaya geldik. Türkiye’nin genel çerçevesini zorlayacak bir şekilde devam etmiyor operasyon. Türkiye’nin genel çerçevesine uygun hareket ediyor.

Kamuya memur alımlarının durdurulması konusunda açıklama yapılmıştı, ihtiyaçlar nasıl giderilecek? Doların bir yükselişi söz konusu, TL’nin değer kaybı söz konusu…

Toplantıda gündeme gelmedi ama dolardaki bu hareketlenmenin kalıcı olması için Türk ekonomisinin zaafiyetlerinin ortaya çıkmış olması lazım, geçici bir durumdur. Türkiye ekonomisi tüm dengeleri sağlam bir şekilde devam etmektedir, dalgalanmanın konjonktürel olduğunu ifade edeyim. Kamuya personel alımı bakımından ise ciddi bir arındırma süreci içerisindeyiz. Diğer taraftan da ihtiyaçlar ortaya çıkıyor. Çalışma Bakanlığı 60 bin personelin 2017’de alınacağını açıkladı, bunların bir kısmı sözleşmeli olabilir. Kamuda asla işleyişi aksatacak bir açık olmayacak.

Vatandaşlıktan çıkarma gündeme gelecek mi?

FETÖ ile mücadele konusu, “elimizde üç maddelik dört maddelik bir anahtar var, hemen çözülecek” bir şey yok. Kendisini uzun bir süre saklamayı başarmış, belki hala devletin kadroları içerisinde kripto bir şekilde varlığını saklayan bir yapıdan bahsediyoruz. Bunların pisliklerinin temizlenmesi uzun süre alacaktır. Ne gerekiyorsa o yapacaktır. Şunu yaparsak iyi olur, bunu yaparsak iyi olur, bunların devletten arındırılması için, Türkiye’ye bir daha zarar vermemeleri için ne gerekiyorsa o yapılacaktır. Bu bir günün meselesi değildir, uzun sürecek bir meseledir. FETÖ’ye karşı mücadeleye büyük bir kamuoyu desteği var. Milletimiz ne yaşadığının farkında, herkes “Hesabını sorun” diyor. Türkiye Cumhuriyeti’ni bunlardan arındıracağız. İdam beklentisi var ancak idamı sokakta tartışamayız, mesele TBMM’ye gelir, gündeme gelirse gereken yapılır. Şu an bizim de muhalefet partilerinin de gündeme değil. Siyaset kamuoyunun beklentisini göz ardı edemez ancak hazırlığımız yok.

Partili cumhurbaşkanlığı getirilecek deniyor?

Diğer siyasi partilerin de görüşlerinin ortaya çıkması lazım. Siyaset imkanlar meselesidir. AKP’nin tek başına anayasada değişiklik yapma hakkı yok, kamuoyunun önüne götürme gücü bile yok. Bizim önceliğimiz bir başkanlık sistemidir, bu anlamda AKP’nin kurucusu olan Tayyip Erdoğan’ın fiili bir şekilde yürüttüğü durumun yasalaşmasıdır. Buradaki asıl mesele seçilmiş bir parlamentonun ve cumhurbaşkanı varlığıdır. Şöyle filmi başa saralım, şimdi o ara formülün uygulanması zamanıdır. Önce bir görüşler ortaya çıksın.