O bayrak nerede şimdi?

Belli ki Zarrab'la ilgili fazlasıyla canımız yanacak... Devlet ve milletçe yine hak etmediğimiz bir bedeli zorla ödememiz dayatılacak... Buna sebep olanların, göz yumanların, partizanlıkla yol verenlerin ve ahmakların yaptıkları her açıdan topyekûn millete fatura edilecek...

Bizim tek tesellimiz varsa, o da zamana doğru şahitlik yapmış olmamız ve yalama/yutma kültürünün medyada hâkim olduğu bir dönemde gerçeği dile getirmeye çalışmış olmamız...

Dün Reza Zarrab'ı bir 'millî kahraman' gibi gören ve gösterenlere karşı, onun 'uluslararası bir tokatçı' olduğunun anlaşılmasına rağmen kendisini plaketlerle ödüllendirenlere karşı, 'hediyeler'ini kapışmak için birbirlerini çiğneyenlere karşı, 'cari açık kapatıcısı' olduğunu pazarlayanlara karşı hep 'hayır' dedik...

***

Hele o havuz kanalındaki 'bayraklı sahne' yok muydu? En kahredici olan belki de oydu... Dalga geçiyorduk, gâvur bayraktan 'don' yapıyor diye, bizimkiler hırsıza 'fon' yapmıştı!.. 'Büyük stratejist' ve bir o kadar da 'büyük yağcı/tetikçi' gazeteci takımı "Reza Zarrab Türk devletinin projesidir" diye meseleyi 'millîleştirme' gayretine düştüklerinde bizler isyanımızı bu sütunlara taşıdık durduk...

Bunlar şimdi çoluk çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorlar bilinmez ama biz haksızlık karşısında susanlardan olmamaya gayret ettik... Biliyorduk ki, bayrağın yüksek hatırı vardı ve o bayrak 'çok ortaklı bir hırsız'a fon yapıldığında tehlike büyüktü...

***

Üç yıl olmuş, neler yazmışız:

"Bayrak kanunu ne işe yarar artık bilmiyorum... Ama o kanunun 'kız kardeşimizin gelinliği'ni 'uluslararası tokatçı'ya fon olmaktan kurtarmaya yetmediğini görmek ne büyük zillet!.."

"İyi ki Arif Nihat Asya, 'şehidin son örtüsü'nün 'şerikin son numarası'na dönüşmesine şahit olmadı... 'Mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü'nün yolsuzluğu aklamaya çalışan bir ahlâk kapkaçına alet edildiğini görmedi... 'Gölgende bana da bana da yer ver' diye yalvarılan bayrak, petrol şeyhinin palmiye ağacı gölge ettirilirken yolsuza, Arif Nihat diklenebilir miydi 'Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar?' diye herkese..."

"Kur'an yapraklarını mızraklarının ucuna takanlar kadar ahlâklıydı ancak bunlar!.. Her şey ama her şey kullanıma müsaittir bu tipler için; din, iman, kitap, bayrak fark etmez!.. Sizin 'kriminal' zannettiğiniz tip bir 'millî kahraman' olarak ortaya çıkar!.."

"O bayrak, 'Yaptım ama niye yaptım, bir sor hele'nin cevabıydı sözde... Hâl böyle olunca arkaya eski zamanlardaki gibi 'İsfahan halısı' veya 'Necef sürahisi' konulamazdı elbette!.. Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç hissettiğimiz bu kara günlerde bayrağın gölgesine sığınılmayacak da neyin gölgesine sığınılacaktı!.. Şair'in 'Senin altında doğdum, senin altında öleceğim' şeklinde kutsadığı bayrağa bundan daha büyük hakaret olabilir miydi acaba? 'Senin altında yoldum' itirafını hayata geçirenler 'şehidimizin son örtüsü'ne bürünüyor şimdi!.."

"Bu film setinde 'esas oğlanlar'dan 'Türkân Şoray kanunları'nı beklemememiz gerektiğini öğrendik!.. Burada sınır yokmuş, tamam anladık!.. Ama bari bayrağa dokunmasalardı değil mi? Sınırsız hırsızlığa eyvallah da ahlâksızlığın bir sınırı olsa fena mı olurdu?"

"Olan 'Sana benim gözümle bakmayanın mezarını kazacağım' dediğimiz bayrağa oluyor... Onu selâmlamadan uçan kuşun yuvasını bozacaktık... Şimdi uğursuza yolsuza örtü oluyor bayrak... Yuvası, vatanı, birliği, dirliği bozulan ise biz oluyoruz..."

***

Bugün geldiğimiz nokta maalesef bu... Kapımızı tıklayan tehlike şimdi bedel istiyor... Üstelik sadece ekonomik bedel değil, coğrafyamızda siyasî sonuçlara da kapı aralayacak çapta ağır bir bedel... Elbette direneceğiz, milletimiz için, yüz yıl önce büyük bir yangından koparılıp yurt kılınan topraklarımız ve onun üzerindeki devletimiz için... Peki, bizden olanların, bizden görünenlerin, aynı kimliği taşıyıp aynı ruhu taşımadıklarımızın hata, kusur, suç veya ihanetlerini görmeyecek miyiz? Onları yok mu sayacağız? Kesinlikle hayır!..

Yazarın Diğer Yazıları