O bir devlet adamı değil!

24 Şubat 2013 târihli “Kim kimi çiğneyecek” başlıklı yazıya “Recep Tayyip Erdoğan isimli şahıs, Midyat ilçesinde yaptığı konuşmada “Biz her türlü milliyetçiliği ayakları altına almış bir iktidârız” demiş. Bunu duyduğum zaman bundan sonra kendisi hakkında aslâ ‘Başbakan’ kelimesini kullanmamaya karar verdim” cümlesiyle başlamış ve “Bütün Türk milliyetçileri uyanık, zinde ve hareketli olmalıdır! Siyâset meydanında kavga kızışıyor; göreceğiz sonunda kim kimi ayaklarının altına alacak...” diyerek bitirmiştim.
Açık istihbarat.com adlı internet sayfasında yazan Ali İhsan Gürcihan, tam bir yıl sonra, 23 Şubat 2014 târihli  ve “Başbakan denilen kişi” başlıklı yazısına “Öyle bir kin ve nefretle konuşuyor k... Tarih sayfalarına geçmiş, bugün için siyasi bir anlamı kalmamış  konular üzerinden bu ülkeye büyük hizmetler etmiş Devlet Büyüklerine bile nereden geldiği belirsiz öyle pislikler atıyor ki... Bu çirkin, seviyesiz ve vefasız söylemlerin sahibine Sayın Başbakan demeyi bırak artık Başbakan bile demekte zorlanıyorum” diye başlamış ve “Yuh olsun. Hangi topraklarda yaşadığını, kime yuh çektiğini dahi düşünme kabiliyetinden yoksun o vefasız ve edepsiz zihniyet sahiplerine” diye bitirmiş.
Derken, CHP Genel Merkezi tarafından partili milletvekillerine hitâben şu genelge yayınlandı:
“Ortaya çıkan yolsuzluk, rüşvet belge ve bilgileri nedeniyle, Başbakanlık koltuğunda oturmaması gereken, yürütmenin başı Recep Tayyip Erdoğan’a CHP olarak ’Sayın ve Başbakan’olarak hitap edilmeyecek, ayrıca, Erdoğan’a TBMM’de Başbakan hitabı ile soru önergesi verilmeyecektir.” 
MHP Genel Merkezi’nin de R.T. Erdoğan’a karşı aynı yönde tavır koymakta daha fazla gecikmeyeceğini umuyorum.

***

Tepkilerin bu derece sertleşmesinin sebebi nedir veyâ kimdir diye soracak olursanız, hiç tereddütsüz R.T. Erdoğan’ın kendisidir derim.
Çünkü R.T. Erdoğan, eskilerin tâbiriyle kahtı ricâl ortamında, bugünkü neslin anlayacağı dille ifâde edecek olursak, devlet adamı kıtlığında o makâma gelmiş/getirilmiş kalibresi düşük bir tiptir.
Çünkü devlet adamı kalibresi, boyla bosla, görünüş îtibâriyle “koltuğunu dolduruyor” dedirten kiloyla iktisap edilemez.
Hitâbet yeteneği, politikacı için şüphesiz bir avantajdır; fakat devlet adamlığı bâbında tekâmülünü tamamlayamamaış,  “ağzı iyi lâf yapan kahvehâne politikacısı”  kimliğinin üzerine çıkıp rüşdünü isbat edememiş bir kişi bakımından o avantaj, gün gelir kendi başının belâsı olmaya başlar. 
Çenesi kafasından çok fazla çalışan tip, üstelik bozuk bir ruh mayasıyla yoğrulmuşsa,  “Benim saltanatıma mâni olacaksa varsın Peygamber neslinden kimse sağ kalmasın” diyebilen Emevî asabiyetinin, Yezid zihniyetinin mânevî mirasçısı olduğuna delâlet eden bir kişilik taşıyorsa, hele bir de zembereği boşalan saat gibi  susmak bilmiyor, devamlı irticâlen konuşuyorsa,  mayasındaki bozukluk, zihniyetindeki sakatlık ve devlet adamı kalibresindeki düşüklük, er geç hemen herkes tarafından farkedilir hâle gelir.

***

Devlet adamı vasıflarını taşıyan kişi, Türk Milleti tarafından kendisine “Başbakanlık” makâmının bahşedildiği Türk vatanında Türk milliyetçiliğini “ayaklarının altına almaya”, Türk kimliğini herhangi bir etnik kimlik derekesine düşürmeye kalkışmaz, kalkışamaz!
Devlet adamı vasıflarını taşıyan kişi, gezi olayları sırasında ortaya çıkan tepkiyi îtidal ve suhûletle geçiştirmek mümkünken, gerilimi ve kutuplaşmayı kasıtlı olarak sertleştirmek, böylece taraftarlarını muhâliflere karşı keskinleştirmek için “Yüzde elliyi evlerinde zor tutuyorum” demez, diyemez! Bir devlet adamı, yönettiği toplumu iç savaşla tehdit etmez, edemez!
Devlet adamı vasıflarını taşıyan kişi, on küsur sene boyunca iktidârına sağladıkları büyük destekten dolayı şükranlarını ifâde ederek yücelttiği, bir kesiminin “askerî vesâyeti sona erdirmek, darbeleri önlemek” gibi gerekçe veyâ bahânelerle işledikleri hukuk cinâyetlerine, zulümlerine ortak olduğu, kadrolaşmalarına kendi imzâsıyla katkı sağladığı bir câmianın ileri gelenleriyle gün gelip ters düşünce, suçlu-suçsuz, iyi niyetli-kötü niyetli ayırımı yapmadan bütün mensuplarını hedef alarak “Haşhâşîler” türünden hakâretler savurmaz, savuramaz!
Bütün bunları yapan birine gün gelir kimse “Başbakan” demez, hattâ resmî bir saygı klişesi olarak “sayın” bile demez!

Yazarın Diğer Yazıları