O oy senin değil Bahçeli...

Haber aynen şöyle:

"Devlet Bahçeli, anayasa değişikliğine ilişkin soruya, 'Yeni anayasa paketi, önümüzdeki günlerde Meclis'e gelecek. Bu görüşmelerde grup kararı olmaz. Benim bir tek oyum var. Verdiğim 'evet' oyunu, referandumda da aynen tekrar edeceğim' şeklinde yanıt verdi."

Ne diyeceğiz?

Bir partinin lideri konumunda olan kimsenin bu sözlerine ne anlam vereceğiz? Sürü olup peşine mi takılacağız, yoksa akıllı canlılar olduğumuzun bilinciyle, sorup, sorgulayarak, zihnimizi yoklayarak, gelişmeleri akıl süzgecinden geçirip bir anlam mı vereceğiz.

Galiba ikincisi.

Demokrasinin bize öğrettiği en önemli şey, birey olabilmeyi başarmaktır. Birey olursanız sürü olmazsınız. Sürü olursanız da sizi koyun gibi güdenler istedikleri çobana teslim ederler... Velev ki siz o çobanı beğenmeseniz bile...

Bahçeli de bir birey. Elbette o da herkes gibi seçiminde özgürdür. Sorun onun seçimlerinde değil. Sorun, liderliğinde ve bir partinin genel başkanı olarak kurumsal kimliği temsilindedir.

İşte bütün mesele orada başlayıp orada bitiyor...

MHP kurumsal kimliği, ideolojisi, felsefesi, duruşu, Türk siyasal yaşamındaki rolü ve geçmişten bu tarafa getirdiği siyasal temsilde nedir? "MHP eşittir Bahçeli midir?" derseniz, hayır derim. Ama MHP, kurumsal kimliği ile yıllardır Bahçeli'yi taşıdı. Ona tek başına başka bir partide elde edemeyeceği sıfat ve kariyeri verdi.

Bu sebeple MHP seçmeni, kendisinden partinin siyasal kimliği ile uyumlu, gelecek beklentilerini karşılayacak yeterliklerin yanında, bu amaçla verdiği temsil yetkisini görmek istiyor... Hangi siyasal parti, kendi seçmenini temsil etmiyor, başkasını temsil ediyor veya beklenen temsil görevinden sapmıştır derseniz, galiba bunun tek istisnası hâlihazırdaki MHP yönetimidir derim.

Temsil yetkisinin bu kadar kötüye kullanıldığı görülmedi. Birey olarak Bahçeli, elbette istediğini yapma özgürlüğüne sahiptir. Bunu söyledik.. Ancak lider olarak Bahçeli, beşeri ahlâkın gereği olarak kendisine milletin verdiği temsil yetkisini, yine milletin beklenti ve kararlarına göre kullanmak zorundaydı...

Çünkü halisane bir niyetin ve yüce bir dürüstlüğün gereği budur... Kısacası, partili olmak ve kurumsal bir tüzel kişiliğin kendisini temsil etmek, görev üstlenenlere sorumluluk yükler. İşte bu sebepledir ki görevliyken görevi amacına uygun yürütmek ahlaki bir zorunluluktur...

 Ne yazık ki Bahçeli, "Benim bir tek oyum var. Verdiğim 'evet' oyunu, referandumda da aynen tekrar edeceğim" açıklamasıyla bu davranışı gösteremedi. Eğer partisinin kurumsal kimliğini temsil yetkisinden uzaklaşsaydı ve yine kendisini çok seven arkadaşlarıyla böyle bir yargıya varsaydı hiç kimse kendisine "kararlarını alırken neden bize sormuyorsun" diyemezdi...

Ama şimdi diyoruz. Yüksek sesle de soruyoruz: Seni var eden seçmenine sordun da mı oyunu istediğin yere veriyorsun? Unutma ki senin o "bir tek oyum" dediğin oy, hepimizin sana verdiği temsil yetkisinin bir sonucudur. Aslında o bir tek oy senin değil, milyonlarca seçmenindir. Onlara sormadan veremezsin. Çünkü vekillerin bizzat şahsına ait olan tek kişinin oyu, Parlamento'da geçmez. Yani Parlamento'da seçmen yetkisi kullanılmaz. Milletvekili olarak temsil yetkisi kullanılır.

Neden?

Çünkü Meclis'teki her bir kişinin oyu, temsil ettiği kitlenin oylarının tümünü içeren tek oydur da ondan...

Kaldı ki seçmenini muhalefet edeceğine inandırarak oy alan bir kimsenin, tam tersini yapması, gerekçesi ne olursa olsun oyunu aldığı o milyonlarca insana yapılmış en büyük haksızlıktır...

O oy, senin değil Sayın Bahçeli; hepimizindir ve seçmen iradesini yansıtsın diye sende toplanmıştır. Onu bize sormadan veremezsin.

Yazarın Diğer Yazıları