O yetkiler başkasına geçerse?

O kadar özenle hazırlanıp, olağanüstü yetkilerle donatılan paket, şimdi hiç hesaplamadıkları birinin eline geçebilir... Rakamlar ortada çünkü...

Alttan gelen seçmende, yani genç nüfusta 'hayır' patlama yapmış... Gençler, milletvekili yaşı 18'e düşürüldüğüne göre "Yakında rozet takar, arabanın arkasına da 'Babam sağ olsun' yazdırırım" havasına girmemiş ve çoğunlukla 'hayır' demiş...

Devleti verdiği vergileriyle besleyen büyük şehirlerin çoğunluğu 'hayır' demiş... Devletten beslenen küçük şehirler ve köyler 'evet' demiş... Nüfus hareketliliğinin nasıl seyrettiği hesaplandığında bu tablodan da gelecek için çok net mesaj çıkıyor...

Eğitim seviyesi düştükçe 'evet', yükseldikçe 'hayır' artmış...

***

Üstelik şimdi 'evet' için verilmiş sözlerin uygulamasını takip edecek herkes...

"Bizi prangalardan kurtarın, sizi uçuralım" denmişti... O uçuşu bekleyecek 'evet' verenler... Ülkeyi 'rampadaki füze' gibi gösterenlerden artık gerçek görüntü isteyecekler...

Faturası Kemal Kılıçdaroğlu'na kesilen 'yerli otomobil'den uçağa kadar ne varsa imal edip, halka gösterecekler... Birçok maddenin uygulamasının 2019'a kalması, bunun için pek mazeret olamayacak...

Dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına girilmesi o afişlerde kalamayacak... İşsizlik "Elimiz kolumuz bağlıydı" edebiyatıyla örtülemeyecek...

"PKK, FETÖ, DHKPC, Almanya, Hollanda" diye diye ülke gerçekleri gözden uzak tutulamayacak... Çünkü alınan yetki bunların da üstesinden gelmek için şarttı!.. Bunlardan şikâyete devamla halkın bir kısmını aynı safa çekmek kolay olmayacak...

***

Siyasî iktidar 7 Haziran 2015 ile 1 Kasım 2015 arasındaki farktan aldığı tadı unutmuş değil... 7 Haziran'dan önceki propagandasını "Biz yoksak kaos gelir, verin 400'ü bu iş huzur içinde çözülsün" tezine oturtmuş ama bu propagandaya rağmen yüzde 41'e çakılmıştı...

Sonra ülkede terör olaylarında azma meydana gelmiş ve iktidar 'haklı çıkmanın gururuyla' bu kaos ve terörü istikrarın bozulmasına bağlamıştı... Böylece sorumluluk 'yeterince destek vermeyen halk'a yıkılmıştı bir anlamda... Faturayı üstlenen aynı halkın 'pişman' kesimi, takip eden ilk seçimde, 1 Kasım'da AKP'ye destek oylarını yüzde 49,5'e çıkararak onu yeniden tek başına hükûmet yapmıştı...

***

Geçtiğimiz Pazar 'hayır' çıksaydı ne olurdu?

Ekonomide yaşanması muhtemel olumsuzlukların tamamı yine 'hayır'a yıkılacaktı... O 'hayır'ın ülkeyi 'eski hastalıklar'a mahkûm ettiği, siyasî iktidarın ülkeyi uçurma projesini yatırdığı, sorumluluğun 'hayır' veren kitlelerde olduğu açık-örtülü propaganda edilecekti...

Şimdi bütün sorumluluk kucaklarında kaldı... Yine sonuçlar üzerindeki haklı tartışmayı bir kenara bırakırsak, halk 'ülkeyi uçurmaları için' yetkiyi kendilerine verdi ve en kısa zamanda sonucu bekleyecek... Artık mazeret kalmadığına göre 'ülke için'le başlayan iddialı ifadelerin karşılığını görmek isteyecek...

Denilebilir ki, "Olmazsa ne olacak? Yine yeni gerekçelerle, mağduriyet hikâyeleriyle kendilerini destekleyecek çoğunluğu bulurlar..."

Gerçekten öyle mi? Rakamlar onu göstermiyor... Bir siyaset gerçeğidir: Yükselirken durulur, düşerken durulmaz... Büyük şehirlerdeki bu düşüş asla hayra alamet değil... Ekonominin, eğitimin ve kültürün üretildiği bu alan siyasette de sonuç almanın en belirleyici olduğu alan...

Burada gerilerken, kırsaldan ve kasaba-kent karışımı küçük şehirlerden alınan destekle iktidara tutunulamaz... Onun için ilk paragrafı tekrarlayalım: O kadar özenle hazırlanıp, olağanüstü yetkilerle donatılan paket, şimdi hiç hesaplamadıkları birinin eline geçebilir... Rakamlar ortada çünkü...

Yazarın Diğer Yazıları